Ayşe Emel Mesci

Yüzüncü yıla girerken

02 Ocak 2023 Pazartesi

İnsanoğlu “çizgisel zamanı” icat ettiğinden bu yana tarihi yüzyıllarla sınıflandırmayı benimsedi. Eric Hobsbawm’ın deyimiyle bir tür “sürekli şimdiki zaman” içinde yaşanan çağımızda, 100. veya 200. yıllar bir hatırlatma işlevi de yükleniyorlar.

Yeni adım attığımız 2023’ün bu açıdan anlamı büyük: İlk muzaffer antiemperyalist kurtuluş savaşıyla, Ortadoğu’nun ilk laik devletini kuran Cumhuriyet devriminin 100. yılına girdik. Bu yılın geleceğimiz açısından da önemi büyük: Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik seçimlerine hazırlanıyor.

FARKLI BİR SEÇİM ANISI

Geçen hafta televizyon kanalları arasında dolaşıp haber sağanağı altında ruhumu bunaltırken hukukçu Prof. Dr. Ersan Şen’in bir cümlesiyle geçmişe döndüm. Şen, altılı masanın gençlikle daha sıkı iletişim kurması gerektiğini söyledikten sonra, François Mitterrand’ın Fransa’daki tarihi 1981 seçimleri öncesinde yürüttüğü kampanyayı hatırlatarak, konuşmalarından önce sahneyi nasıl rock gruplarına, 68 olayları içinden de geçip gelmiş Renaud gibi sanatçılara bıraktığını anlatıyordu.

Yaklaşık 40 yıl önce... 1981’in mayıs ayının o tarihi gününde eski sanayi bakanlarından Muammer Erten’in oğlu, dostum Ali Erten ile birlikte İsviçre’den Fransa’ya geçmiş, Paris’e Mehmet Ulusoy’la buluşmaya gelmiştik. 12 Eylül darbesinden sonra zorunlu olarak yurtdışına çıkmıştım, henüz pasaport edinememiştim. Bu nedenle, daha güvenli olsun diye Ali’nin kullandığı bir Mercedes ile yolculuk ediyorduk. Paris’e geldik ama çevreyolundaki kapılardan içeri girmek ne mümkün... Müthiş bir bayram havası, her yer ana baba günü... Dile kolay, V. Cumhuriyet’te, Fransız Devrimi’nin 200.  yılı kutlandıktan iki yıl sonra, sol ilk kez iktidara gelmişti. Sol bileşenleri bir araya getirme becerisini gösteren Sosyalist Parti’nin adayı François Mitterrand seçimi kazanmıştı.

‘YARIN BİSİKLETLE!’

En sonunda Ali bir yol buldu, Concorde Meydanı’na açılan bir caddeye girdik. Ama ilerlemek mümkün değildi. Seçim zaferini kutlayan coşkulu kalabalık Mitterrand’ın konuşma yapacağı Elysées Sarayı’na doğru yürüyordu. Birden önümüzdeki göstericilerden biri bizim Mercedes’in üstüne sıçradı, elindeki flamayı sallayarak haykırdı: “Madam bugün Mercedes’le, yarın bisikletle!”

Öyle paradoksal bir durumdu ki sahne belleğime silinmemecesine kazındı: Sen solculara karşı sürek avı başlatan 12 Eylül faşist cuntasının eline düşmemek için yurtdışına, sürgüne çık; solun tarihi bir seçim kazandığı gün yolun, iltica işlemleri konusunda yardım istemek için Mehmet Ulusoy ile buluşmak üzere Paris’e düşsün ve solun zaferinin coşkusunu yaşayan bir seçmenden bu kinayeli sözleri dinle!

Sonra Fransa’ya iltica etme tasarımızdan bir sonuç çıkmadı; biz de İsveç’e, Tuncel Kurtiz’in yanına gittik ve Halk Oyuncuları Stockholm’de kuruldu, sekiz yıl sonra, 1989’da Paris’e taşınabildi.

Mitterrand’ın zaferi neleri değiştirdi, neleri değiştiremedi? Bu ayrı bir tartışma konusu. Fakat iktidara gelir gelmez idam cezasını kaldırdığı, Fransa’nın baskıya uğramış tüm aydınlara, sanatçılara, siyasi mültecilere kapılarını açtığı da inkâr edilemez gerçekler. O tarihi günden en çok aklımda kalan ise o insan selinin özne olduğunu duyumsamaktan kaynaklanan zafer coşkusu. 

Bakalım nice acılarla, fedakârlıklarla kurulmuş Cumhuriyetimizin, bizim devrimimizin 100. yılında biz neler yaşayacağız? Umudumu her şeye karşın koruyarak hepinize daha adaletli, daha özgürlükçü, daha barışçı, daha eşitlikçi, emekten ve insan haklarından yana, sanattan yana, tüm canlıların temel haklarının korunduğu bir yeni yıl diliyorum.

***

Yılın son günlerinde değerli sanat insanı, Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi (UKKSA) başkanı, sevgili dostum Nevzat Metin’i ve 68 kuşağının en doğrudan tanıklarından biri olan, fotoğraflarıyla o dönemi kayda geçiren duayen gazeteci Ergin Konuksever’i kaybettik. Biraz daha eksildik. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Buzdağının altı 4 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları