Bağış Erten

Açık mektup

13 Nisan 2016 Çarşamba

Sayın İl Güvenlik Kurulu, federasyon yetkilileri ve bilumum etki yetki sahipleri; Size bir öykü anlatayım, belki bir özeleştiri yapar ya da ders çıkarırsınız.
Dünkü stat açılışındayız. Futbol seven herkesin yüzünde gülümseme var. Ortalık karnaval yerine dönmüş. Tam ne güzel derken ortalığı gaz bulutları kaplıyor. Neden? Hangi güvenlik sorunu nedeniyle? Ne maksatla? Tedbir amaçlı mı? Terör tehlikesi yüzünden mi? Açılış karambolü yüzünden mi? Gelin hep beraber bakalım sürece. Siz de buna makul bir açıklama yapın!
Saat 18.00. Maça daha iki saat var. Dolmabahçe tarafından yürüyen yüzlerce kişi stada ulaşmaya çalışıyor. Önce 200 metre kala birinci güvenlik bloku karşılıyor sizi. Bir açıklama yok. Megafonla neden durdurulduklarını anlatan yok. Barikattaki polislerden iletişim kuran yok. Hepsinin gaz maskesi alnında, elleri tetikte. Bekleşiyoruz. Birazdan anlıyoruz. Stada kademe kademe salıyorlarmış. Yürüyüşe devam. Sonra stada yüz metre kala, bilenler için tarif edelim: Tam sağa dönüşün köşesinde yeniden duruyoruz. Neden durduğumuza dair gene bir bilgi yok. Yanımda pusetli bir kadın var. Ona öncelik vermeye çalışıyoruz. Stadın isim sahibi Vodafone’un bazı üst düzey yetkilileri hemen arkamda. Gireceğimiz kapıyı tahmin etmeye çalışıyoruz. Hepimiz acemiyiz haliyle. Ama ilerlemek namümkün. Bekliyoruz. Arkası birikiyor; hatta giderek şişiyor artık. Protesto yok, zorlama yok. Ama hava azalıyor. Sıkışıklık artıyor. Sağdaki tepecikten hepimize dik dik bakan, gaz şarjörünü fullemiş çevikler var. Korku başlıyor. Vodafone’culardan birisi “Arkadaki Toma’nın fıskiyesi tam bize dönük” diye espri yapıyor. Olacak şey mi canım? Böyle bir bayram gününde ne suyu, ne gazı!

Sanki böcek ilaçlaması
Bekleyiş sürüyor. Meğer burası ön-bilet kontrol yeriymiş. Ama çooook sonra öğreniyoruz. Söyleseler kitle de ona göre bekleyecek, sabırsızlanmayacak. Oysa önümüzde ne olduğunu bile anlamıyoruz ki! Yönlendirme yok, duruyoruz öyle. “Biletsizler buradan öteye geçemez” diyen de yok. Ki zaten çoğu insanın bileti de var.
Derken ufaktan bir karambol oluyor. Ama minnacık bir yüklenme bu. Metrobüs’ten hallice! Sakin olun demeye kalmıyor tepedeki polisler önce el sprey gazlarını boşaltıyorlar. Yüzümüze yüzümüze. Çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek demeden. Geriye doğru kaçışıyoruz. Nedeni belirsiz. Anons yok. Hiçbir uyarı yok. Direkt gaz. Haşerata sıkar gibi. Hatta birisi “Ben sineğe böyle direkt sıkmıyorum” diye espri yapıyor.
Bununla kalmıyor. Zaten geriye doğru ‘püsküren’ kitlenin üzerine birden pat pat gaz bombaları ve tazyikli su başlıyor. Neden? Bilen yok. Kaç Allah kaç. Geri dönerken, oraya yönlenen aileleri ‘Gitmeyin gaz var’ diye uyarıyoruz. Başka yol bulmak lazım. Sırtında oğlunu omzuna almış avukat bir arkadaşımı görüyorum. “Nasıl gireceğiz” diye feryat ediyor. Maçka tarafına yönleniyoruz. Bu kapı en sakin kapı. Neredeyse kimse yok. Ama gene gazlanmış ortalık. Dumanı tütüyor. Neden? Bilen yok!

‘Yassah hemşerim’
Artık son aşama. Son şansımız Gümüşsuyu tarafı. Dolmabahçe Parkı’nda inen yokuşun ordayım. Stada giremese de maçın havasını parktan izlemek isteyen, hiç de kalabalık etmeyen, güvenlik sorunu yaratmayan bir kitle var. Bildiğin piknik yapıyorlar. Stat ambiyansını seyretmek için gelmişler. Stada en az elli metre uzaktalar. Örtülerini getirenler bile var. Yok ‘yassah hemşerim’ demeye kalmıyor buraya da dayıyorlar gazı. Onlarca kapsül, İTÜ’nün oraya kadar kaçışma, çığlıklar, ağlamalar… Birinci elden şahitlik bu.
Peki neden tüm bunlar? Siyasi protesto yok. İzdiham yok. Korkutucu fanatik bir kitleden eser yok. Herkes mutlu olmaya gelmiş. Ama siz durduk yere olay yaratıyorsunuz. Öfke çekiyorsunuz. Neden? Tamam, zor günlerden geçiyoruz. Ama 100 metre önce yaptığınız güvenlik blokuyla stada girerkenki arasında ne fark var? Biraz ileride Allah korusun bomba patlasa stat girişinden farklı mı olacak? O zaman bu ekstra eziyet niye? Hele de böyle bir günde! Yoksa siz bir araya gelen her kalabalığı dağıtılması gereken bir ‘güruh’ olarak mı görüyorsunuz? Uyarmak yeni güvenlik tedbirlerinde hiç yok mu? Yeni güvenlik anlayışı bu mu?
Daha önemlisi şu: Pazartesi günü görüp görebileceğiniz en toleranslı, en munis taraftar kitlesini gazladınız siz. Ne TT Arena açılışı gibiydi, ne terörize ettiğiniz 12 Mayıs, ne de zehrettiğiniz İnönü’nün kapanışı gibi. “Burasına gelen” bir kitle değil, “bütün dünya buna inansa” tadında şen şakrak bir topluluktu. Ve onlara da kıydınız. Oraya ulaşabilmenin bir imtiyaz olduğu, bir biletin paha biçilmez fiyatlara çıktığı bir kitleye... Yani sizin ‘yaratmak’ istediğiniz taraftar kitlesine bu muameleyi yaptınız. Passolig’li, orta sınıf, beyaz yakalı, çoluk-çocuk maça gelenleri… Sizin koyduğunuz o saçma sapan kurallara katlanmayı bile göze alanları!.. Olacak iş mi bu? Kendi ayağınıza çelme takmak deyimini bilir misiniz?
Bakın devamı da olacak bu işin. Ligin sonu geldi ve daha zor maçlar geliyor. Bugün derbi var. Yarın diğer zor maçlar oynanacak… Herkesin siniri tepesinde olacak. Eğer bu mantıkla devam ederseniz bilin ki daha çok kişiyi mutsuz edersiniz. Ama asıl kötüsü bilin ki siz de mutsuz olacaksınız. Tecrübeyle sabittir!
Saygılarımla B. Erten  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları