Bağış Erten

Bana her şey seni hatırlatıyor

09 Kasım 2016 Çarşamba

Kafamız çok karışık çok. Ülke gündemi öyle bir anafor yaratıyor ki, sağlıklı düşünemiyor, doğru düzgün davranamıyoruz. Nefes almakta zorlanırken keyfine spor izlemek de pek sarmıyor açıkçası. Zaten karmaşa içinde ne düşüneceğimizi de bilemiyoruz. Kendi adıma artık sporu hayattan ayırmakta zorlandığımı söylemeliyim. Her olup biten bana başka bir şey hatırlatıyor.
Misal Milli Takım açıklanıyor, bir anda Arda’lar, Selçuk’lar, Burak’lar yeniden takımda. Bayram değil seyran değil ortalıkta barış rüzgârları esiyor. Onun nedenini sorgulamadan önce benim aklıma tutuksuz yargılama tartışmaları geliyor. Sanki tahliye edilmişler de, mahkeme karar verene dek hakları iade edilmiş. Hevesleniyor insan. Ama işte bu insanlar önce neden alınmadılar, bilmiyoruz. Şimdi neden alındılar? Onu da bilmiyoruz! Hayır futboldan bahsediyorum, memleketten değil!
Sonra haktan hukuktan bahsediyor biri, günümüzün modası mağduriyet edebiyatını dinliyoruz bol bol. Konu futbol mu emin olamıyorsunuz. Zannedersiniz iktidarın parti temsilcileri çıkmış hukuku kendine göre yontuyor ha yontuyor. Her alanda gözünüzün içine baka baka yalan söyleyen yöneticilerden bol hiçbir şey yok. Oturdukları koltuktan her şeyi babalarının çiftliği gibi yönetiyor. O gitsin bu gelsin iki dudak arasında. Spor da ayırt etmiyorlar, politika da.
Bir takım pek de iyi oynamadan art arda galibiyetler alıyor. Ekonominin kırılganlığıyla kıyaslayasınız geliyor. “Bu gidiş iyi değil, hasbelkader kelle koltukta koşuluyor, dolar gibi tepetaklak olmak an meselesi” demek istiyorsunuz. Cari açık gibi kocaman açıklar veren defanslar, hayali ihracat gibi transferler, yol yapar gibi tesis yapmaktan başka bir şey bilmeyen başkanlar, kukla gibi hiçbir şeye müdahil olamayan yetkililer, turizm gibi eriyen tribünler, düdüğün hep tek bir ağızda olduğu kararlar, darmaduman olmuş takımlar/yapılar/toplululuklar... Fatih Terim’ler, Aziz Yıldırım’lar, İlhan Cavcav’lar ve tabii ki Tayyip Erdoğan’lar... Hal böyle olunca her şey flûlaşıyor işte.
Derken Başakşehir takılıyor gözümüze. Abdullah Avcı var, sistem var, devamlılık var. Modern futbolun tüm gerekleri var. Nefis örnek! Fakat bir de arkası var. İdeolojik temsili var. Kuruluşundan beri nasıl bir araç gibi kullanıldığı var. Üzerine bir de Osmanlıspor fenomeni var. Villareal’i deplasmanda deviriyorlar, duygular karmakarışıyor. Çıkamıyoruz işin içinden.
Velhasıl spor, spor gibi görünmüyor. Siyaset sahada durduğu gibi durmuyor. “Elinde çekiç varsa her şeyi çivi gibi görürsün” sözüne uygun belki ama son zamanlarda beni en çok ne dehşete düşürdü biliyor musunuz? Son basketbol federasyonu seçimlerinde başkan adaylarından biri olan Hidayet Türkoğlu hakkında çıkan, doping nedeniyle başkanlığa uygun olmadığı yönündeki haberlere getirilen erişim yasağı. Eğer bir federasyonun iç çatışması sayılacak bir konuda bile, sorunu bir ‘devlet meselesi’ haline getirip mahkemeden erişim engeli kararı alacak kadar müdahil oluyorsanız insan ürkmeden edemiyor.
Ben de isterim üçlü defansın nimetlerinden bahsetmeyi, ben de isterim saatlerce uyduruk bir penaltı kararı üzerinde ileri geri alıp fikir jimnastiği yapmayı, ben de isterim teknik direktörlerin bakış açılarından ‘mukayeseli devrimler teorisi’ çıkarsamayı. Ama olmuyor gözüm, olmuyor. Bana her şey seni/onu/bizi hatırlatıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları