Bağış Erten

Yapma bunu...

10 Ağustos 2016 Çarşamba

Yapmayalım bunu. Daha birkaç yıl önce Olimpiyat Oyunları’na ev sahibi olmak için uğraş veren, alamayınca “Onlar kaybeder” diyecek kadar özgüvenli, 103 sporcuyla tarihin en kalabalık ikinci kadrosuyla Rio’ya giden bir ülke olarak Olimpiyat’ı bu kadar öksüz bırakmaya hakkımız yok. Bırakın “Memleket olimpiyatla ilgilenmiyor” yalanını. Güzel güzel vermezseniz, doğru düzgün yayınlamazsanız, sayfalarınızı, ekranlarınızı dünyanın en büyük spor organizasyonuna bu kadar kapatırsanız tabii ki ilgi görmez. Son dakikaya kadar yayın belirsizliği yaşatıp herkesin içini su ettiğiniz yetmiyormuş gibi, hem doğru düzgün özet vermeyip hem de görüntüleri kimselerle paylaşmazsanız tarihin en sönük olimpiyatına imza atmış olursunuz. Bazı spor sitelerinde 10 manşetten birinde bile Rio’ya zor yer ayrılıyorsa, spor gazetelerinin ilk sayfasında Phelps’in bile esamisi okunmuyorsa, yerinden izleyen gazeteci sayısı bir elin parmağını bulmuyorsa sonuç ne olur ki?

Tarih yargılar
Açık konuşalım, bugün bu tabloya imza atan ve yetkili koltuklarda oturan herkesi tarih bir gün acı bir şekilde yargılayacak. Çünkü biz çizmedik bu tabloyu, onlar çizdi. Rakamlarla anlatalım. Google’ın Türkiye’deki ‘trend’ sayfasının verilere göre, oyunlar başladığından beri, yani dört gün üst üste Google’da en çok arama yapılan başlık ‘Olimpiyatlar’. Misal pazar günü Koca Yenikapı mitingi bile geride kalıyor. Beşiktaş- Olimpiakos maçı hakkında 100 bin civarı arama olmuş, Olimpiyatlar hakkında yapılan arama ise 2 milyon! 7 Ağustos günü Pogba transferi en çok aranan 14. başlıkmış. 17 yaşındaki genç jimnastikçimiz Tutya Yılmaz ise 12. Twitter’da Türkiye merkezli ‘trending toping’ denen revaçtaki konularda Phelps’in olması şaşırtıcı değil. Hadi Çağla Büyükakçay artık popüler bir spor ikonu olma yolunda. Peki bu listeye okçumuz Mete Gazoz’un da bir numaradan giriş yaptığını ve saatlerce orada kaldığını biliyor musunuz?

İbret öyküsü
Talep böyleyken arzın bu derece ilgisizliğini bırakalım arık tarih yargılasın. Çok değil bundan sadece 8 sene önce güzide bir spor gazetemizin “Olimpiyat’ı bırak Süper Lig’e bak” başlığı üniversitelerde ibret öyküsü olarak hâlâ okutuluyor. Sanırım Rio 2016 bunu da geçecek. Ne demiştik? “Bundan daha kötüsü olmaz” lafını tekzip etmekle ünlü bir ülkeyiz! Eylemlerimiz ne yazık ki sürecek!

İnadına Olimpiyat
Spor basını ve yetkililerin aczine prim vermeyelim. Biz gene de ‘önümüzdeki maçlara’ değil, güzeller güzeli Olimpiyatlara bakmaya devam edelim. Daha ilk haftanın yarısı geride kaldı. Neler gördük neler! Sadece yüzme yeter: Tarih yazmaya doymayan Phelps’i, Katinka Hosszu’nun içinden dünya rekoru geçen havuza hükmedişini, Ledecky’nin efsane seviyesine çıkışını, Lilly King’in Efimova’ya dersini verdiği yarışı, Adam Peaty ve Sarah Sjöström’ün dünya rekorunu izledik. Daha bunun jimnastiği vardı, judosu vardı, okçuluğu vardı. Daha ne isteyelim?
Peki bundan sonra ne var? Nelere bakmalı? İşte size birkaç öneri:
 Evet, Phelps’ten gözünüzü ayırmayın. Son ana dek. Havuzdan çıkıp eve dönene dek. Tecrübeli yüzme antrenörü Eddie Reese, muhtemelen bugüne kadar gördüğümüz en hızlı Phelps’in bu Phelps olduğunu söylüyor. Bayrak yarışları ve kelebeklerde kaçmaz.  Tabii ki gelecek haftaya assolist olarak Bolt çıkacak. Havuzdan sonra pistte de tarih yazılacak mı? Göreceğiz. Ama onun kadar başkaları da olacak artık. Misal 100 metrede Trayvon Bromell (ABD) ve Andre DeGrasse (Kanada) geleceğin Bolt’u olarak piste çıkacaklar. Onlara dikkat!
 Ashton Eaton, Rio’ya Daley Thompson’dan (88-92) bu yana iki kez dekatlon altın madalyası kazanan ilk atlet olarak geldi. Üstelik üçüncüsü için de favori. Bunu yaparsa en büyük tarih yarışçılarından biri olur.
 30 yaşında dördüncü olimpiyatına katılacak olan, 6 olimpiyat madalyası ve 4 bireysel dünya rekoru sahibi Allyson Felix, olimpiyat tarihinde 200 ve 400 dublesi yapan üçüncü kadın olabilmek için yarışacak. Felix 2012’de 200 metrede altın madalyayı kazanmıştı ve kendisi şu an hâlâ 400 metre dünya şampiyonluğunu elinde bulunduruyor.
 Üstelik bunun Mo Farah’ı var, Shelly-Ann Fraser- Pryce’ı var, yüksek atlaması, ciriti, engellisi var. Eğer atletizm izlemek için bahane arıyorsanız izlemeyin zaten!
 Her şeyi futbol olarak görüyorsanız, bari kadınlar futbolunu izleyin. Kadınlar futbolu altıncı kez olimpiyatlarda yer alacak ve önceki beş olimpiyatta altın madalyayı son dünya şampiyonu kazanamadı. Şimdi ABD’nin ciddi bir şansı var. Bakalım başaracaklar mı?
• Basketçiyim diyenlere de nefis menü var. Türkiye’deki birçok yıldızın oynadığı milli takımların yanı sıra, Sırbistan, Avustralya, Fransa, İspanya, Arjantin gibi ‘başaltı’ takımlar mücadele ediyor. ABD Erkek Basketbol Takımı 1988’deki bronzdan sonra olimpiyatlara en iyi oyuncularıyla gidip altın dominasyonuna başlamıştı. 2004’te takım tekrar bronz aldıktan sonra kolej koçlarından Mike Krzyzewski takımın başına getirildi ve Koç K, üst üste iki altın kazanan ilk koç oldu. Şimdi de görevi Gregg Popovich’e devretmeden önce üçüncüyü kazanmaya çalışacak.
Kaldı ki bunun küreği var giremedik. Voleybolu var, kafayı çeviremedik. Tenisi var, adını geçirmedik. Milli sporcularımızdan neredeyse hiç bahsetmedik. Takım sporlarına esamisini okumadık. Yani varoğlu var. İzleyin tadına varın. İnanın Olimpiyat karnavalında size uygun onlarca spor var. Yeter ki izlemek isteyin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları