Andımızı kaldıranların ‘Türklük hastalığı’
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Andımızı kaldıranların ‘Türklük hastalığı’

15.03.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Muhtara sorarsanız

bizim serseri veli

marabaya sorarsanız

işini bilmemiş deli”

Şair Hasan Hüseyin’in yazdığı şiirdeki kısa ömürlü eşkıya Koçero’nun hikâyesi gibi. Andımız okullarda yasaklanınca yazarı Reşit Galip hakkında söylenenlere bakıyorum. Dincilere sorarsanız Alliance İsrailete’de okumuş bir Yahudi. Hükümetin sözcüsüne sorarsanız bir ırkçı. Yandaş yazıcılara göre akıl hastası.

Hepsi bir başka konuşuyor, başka anlatıyor. Tarihin maddesinin ise onların hayallerinin dışında bir gerçeği var.

KÖYCÜ REŞİT’İN DOĞUŞU

Adı Reşit Galip. Soyadı yok. Çünkü, Cumhuriyetin devrimci bakanının genç ömrü, Soyadı Kanunu’nu görmeye yetmedi.

Doğduğu Rodos’un işgali nedeniyle, kardeşiyle kayığa binip çocuk yaşta Anadolu’ya kaçmıştı. Doğduğu toprağı bir daha göremeyen kuşağın temsilcisiydi. Elde kalan son vatanı kaybetmemek için, hem savaşmak hem de bir millet yaratmak gerektiğini düşünüyordu. Bu, “yurdunu, milletini özünden çok sevmek”ti.

19 yaşında Balkan Harbi’nde gönüllüydü. Kafkasya Cephesi’nden hasta döndüğü Büyük Savaş başladığında sadece 21 yaşındaydı.

Tıbbiye’yi 24’ünde bitirebildi. “Hasta adam” denilen devlet çökerken, onun için doktorluk, sıradan bir tedaviden fazlasını gerektiriyordu.

Vatansever gençlerle Köycüler Cemiyeti’ni kurdu. Âdem’in topraktan yaratılması gibi… Reşit Galip için milletin hamuru Anadolu’daki yoksul köylülerdi. Yeni bir toplumun onlarla kurulacağına inanıyordu. Görüşlerindeki keskinliğin, dünyanın devrim çağına denk gelmesi tesadüf değil.

“Toplumsal köylücülük” dediği fikri şöyle anlatıyordu:

“Halkın ve en büyük sınıfı olan köylünün bağrından çıkacak bir devrimin ancak iki ilkesi olabilir:

1- Senetsiz, kanunsuz bir biçimde köylüyü borçlandıran kara kaplı defterleri yok etmek; yani halkı borç köleliğinden azat etmek.

2- Büyük toprakları dağıtıp köylüyü kendi payına sahip kılmak. Bu, sermaye ile hükümet nüfusuna dayanan ağalık zihniyetini, zorbalığı yok edecektir.”

Anadolu’da hasta köylüleri tedavi için çalıştılar. Yalnız bedeni değil, bilinci de iyileştiriyorlardı. Milli Mücadele’de, köylülere işgalcilere karşı ayağa kalkmayı anlattılar. “Köycü Reşit” denildiğinde artık hangi Reşit olduğunu herkes biliyordu.

ÖLDÜĞÜNDE 5 LİRASI VARDI

Serbest doktorluktan vekilliğe, gazetecilikten eğitmenliğe, İstiklal Mahkemeleri’nde üyelikten Mübadele Komisyonu’nda delegeliğe, Halkevlerinin kuruluşundan Türk Dil Kurumu’nun yaratılmasına… Cumhuriyetin hemen her hamlesine teri karıştı. Hep devrimci, hep kavgacıydı.

Tutucu Darülfünun’u kapatıp modern üniversiteleri kurarken Avrupa’da faşizmden kaçan Yahudi profesörleri Türkiye’ye getirme hamlesini yapacak kadar vizyon sahibiydi.

Kendisinden önceki Milli Eğitim Bakanı Esat Bey yüzünden, sofrada Atatürk’le tartıştıkları biliniyor. Sebebi hatırlanmıyor. Zira kadınlar için kılık kıyafet genelgesi hazırlayan Esat Bey’i “Kadınlar eski durumda yaşayamazlar, inkılaplardan en mühimi kadınlara verilen haklardır” diye yerden yere vuran Reşit Galip’ti. Atatürk sakinleştirmeye çalıştığında, “Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum, hatayı yapan siz de olsanız sizi de eleştiririm” diyen de…

“Burası sizin değil, milletin sofrasıdır” sözlerini duyan Atatürk sofradan kalkıp gittiğinde, Köycü Reşit’in evine dönüş parası yoktu. Bir koltukta sabahı bekledi. Borç bulup geri döndü. Tıpkı üç yıl sonra, demir bir karyolada son nefesini verdiğinde, cebinden sadece 5 lira çıkması gibi. Profesör Baskın Oran’la evlenen torunu Feyhan Hanım devamını şöyle anlatacaktı: “Anneannem üç çocuğunu büyütebilmek için Afet İnan’dan yardım istedi. Atatürk’ün yardımıyla krediyle bir ev aldılar. O evin bir odasına sığışıp diğer daireleri kiraya vererek geçindiler.”

Ona “Güzel arkadaş” diyen Atatürk, Reşit Galip’i “Hem doktordur, hem siyaset doktorudur, hem edebiyat doktorudur” diye tanıtıyordu. Halkçılığın yükselişiyle, kendisine kafa tutan bu devrimciyi 39 yaşında Milli Eğitim Bakanı yaptı. “Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir” diyen “güzel arkadaş”, fazla adım atınca 40 yaşında istifa etti. Cephelerde hastalanan ciğeri de birkaç ay sonra, 41 yaşında onu bıraktı.

ANDIMIZ “ÇÖZÜM SÜRECİ” KURBANI

Andımız mı?

Anasız babasız, çocuk yaşta tek çare olarak yerleştiği bir vatanın hastalığına yazdığı reçeteydi. Cumhuriyetin onuncu yılında, bir 23 Nisan sabahı oturup bir kâğıda karalamış, kendi çocuğuna okutmuştu. Yıllarca çok şey olmuş ama millet olamamış bir topluma önerdiği basit bir çözümdü. Her topraktan sürülmüş, Anadolu’da buluşmuş, her renkten, her kandan, her kökenden insana “Türk milleti” olarak birlikte, eşit yaşamayı öneriyordu.

1933’te yazdığı “Andımız”a zamanla eklemeler yapıldı. Kelimeleri değişti. Farklı denemeler de oldu. 68 gençliği sokağa çıktığında Can Yücel, “Türküm, doğruyum, devrimciyim” diye başlayan, “Varlığım ulusal kurtuluşumuza ve bağımsızlığımıza armağan olsun” diye biten bir ant bile yazmış, okutmuştu.

Fakat asıl darbe, Reşit Galip’in tedavi ettiğini sandığı hastalığın nüksetmesiyle oldu. İmralı’da PKK ile AKP arasında 2012’de başlayan müzakerelerin notlarını açıyorum; Öcalan şöyle anlatıyor: “Köyden okula bir saat yaya gidiyor, bir saat tekrar geri geliyordum. Kendi kendime ‘Sen Kürtsün, Türk okuluna gidiyorsun’ diye sorguladım. Çelişkiler burada başladı. Sonra dine yoğunlaştım. Hatırlıyorum, okula gidip gelirken yolda imamlık yapıyordum, çocuklara namaz kıldırıyordum. Bu Türklük şeyini nasıl çözeriz’ diye hep düşündüm. Bu nedenle çözüm arayışım çok köklü ve eskidir.”

İmralı müzakerelerinde görev alan HDP milletvekiline, 29 Ağustos 2014’te, Köşk’teki resepsiyonda Emine Erdoğan “Nerelisiniz” diye sormuş, şu yanıtı almıştı: “Adıyamanlıyım. Çok affedersiniz Türküm, tedavi oluyorum.”

O sırada Tayyip Erdoğan dahil herkes bu “Türklük hastalığı”na çok gülmüştü ya… İşte bir asır önceki reçete “Andımız”ın yasaklanması tesadüf değildi. 2013’te başlayan mahkeme süreci, geçen hafta bitti.

İSLAMCILARIN TÜRK’SÜZ MİLLİYETÇİLERİ

Ne garip, ne ironik! “Çözüm masası” görüntüde kalmadı. Yine de Reşit Galip’ten nefret eden dümendeki İslamcıların gemisindeki Türk’süz milliyetçilerin - Atatürk’süz ulusalcıların iktidarında Andımız silindi gitti. Reşit Galip, andımızı yazarken CHP’nin bakanıydı ama “aman tadımız kaçmasın muhalefeti”nin “and”sızlığa verdiği tepki de sessizlikten ibaretti. Andımızı kaldıran ittifaktaki kimilerinin “Yahudi dönmesi”, kimilerinin “İslam düşmanı”, kimilerinin “ırkçı” dediği Reşit Galip’in adı ise tartışmalara sadece fon oldu. Sahi, Andımız’ın resmen yasaklanışının yine bir anayasa tartışmasına, yine bir dünyaya açılma sürecine denk gelmesi tesadüf müydü?

Ne olduğu bir türlü anlaşılamayan eşkıya Koçero, 31 yaşında ölmüştü. Hasan Hüseyin onu anlatırken, sanki haksızlığa uğramış bütün insanların öyküsünden bahsetmişti:

“koçero bir vatandır

yaşanılır boydan boya

koçero bir vatansızlık

bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero

mavzerleşmiş bir haksızlık

yanıtsız bir dilekçe!”

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025