Ceren Kumbasar

Şehirler ruhunu kaybediyor, biz vergiden kazanıyoruz

22 Kasım 2015 Pazar

Şehirler ruhunu kaybediyor!

İnşaat sektörü uzun zamandır sivil toplum örgütleriyle, büyük küçük oyuncularıyla sektörün önünü tıkayan engellerin kalkmasını, sektörün geçici ve şahsi kararlara bağlı olmasının engellenmesini bekliyordu. Beklenen müjdeli haberlerin bir kısmı nihayet geldi. Ancak yapılması planlanan yeni düzenlemeler sadece vergi sistemiyle ilgili. Bu düzenlemelerin yaratacağı rüzgâr kuşkusuz mevcut projelerin satış yapmasını, yeni projelerin geliştirilmesini sağlayacak. Yine işimize, evimize giderken koca şantiyelerin içinden geçeceğiz. Yine beton mikserleri trafikte kapı komşumuz olacak. Biz de yine hayretle ve merakla bakacağız, hangi inşaatın nasıl ve hatta neden yapıldığına. Ama malum, ölümü gördük o zaman sıtmaya razı olacağız.

Bu inşaatlar neden var?
Sahi biz bu kadar binayı, bu kadar inşaatı neden yapıyoruz? Daha iyi, daha güvenli ve daha güzel yaşamak için değil mi? İçinde bulunduğumuz dünyayı daha yaşanır kılmak değil mi asıl amacımız? Bu yüzyılda bu kadar güzel şehirlerde yapılan, üstün teknolojilerle üretilen bu sitelerin, çekici bir kadının boynundaki bir inci tanesi gibi durması beklenmez hatta gerekmez mi? Beklenir de gerekir de... Nasıl ki Paris’te Londra’da Roma’da her bir yapı bir heykel gibidir, nasıl ki eski ve yeni birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır ama organik bir bağla bağlanmıştır işte İstanbul’un İzmir’in Amasya’nın Mardin’in Ankara’nın ve daha birçok şehrin de hak ettiği budur. Bu şehirler örneğini verdiğim kentlerin tarihlerine ve yapılarına bugün sahip olmasalar da hak ettikleri aynıdır. Çünkü baktığımız zaman en yeni yerleşim yerlerinin bile tarihi bugün yazılıyor.

Şehirlere ruhunu sattırıyoruz
Sektörün değil, memleketin en büyük ihtiyacı yaşadığımız kentin şehircilik anlayışına temel oluşturacak ve yasalarla korunacak bir plan, nazım plan. Ne demek istediğimi açayım biraz. Nazım plan bir şehrin ulaşım projelerinden, hastane, okul, ibadethane gibi temel ihtiyaçlarını ve gelecekteki 10-20-30 hatta 50 yıllık ihtiyaç öngörülerinin planlarını içeren, binaların mahal mahal kat yüksekliklerini hatta bina renklerini ve mimari tarzlarını içeren/ içerebilecek projelerdir. Bu planlar Londra’da satın aldığınız bir evde çivi çakamamanıza sebep olabileceği gibi, tarihi bir çeşmeyi pembe boyamanıza da engel olur. Şehirlerin ruhudur ve geleceğidir bu planlar.
Dünyada şehircilik söz konusu olduğu zaman sadece mimarlar değil, şehir plancıları, sosyologlar, sivil toplum örgütleri ve azınlıklar devrededir. Bu planlar tarihi kararlardır aslında. Bir şehrin geleceğinin kararları. Bu kararlar olmadan yapılan her hamle atılan her adım yavan kalır. Çünkü bugün günlük kararlarla başlanan projelerin dönüşü yoktur. Bir şehrin en az 50 yılını yağmalamak demektir, dikilen her bina.
İşte bu sebeple, bir yandan çok ihtiyacımız olan ve bu şehrin ruhuna katkı sağlayan projelerin gerçekleşmesine de fayda sağlayacak bu yeni düzenlemeler beni heyecanlandıramıyor. Enerji tasarruflu binalara sağlanacak vergi muafiyeti çok yararlı. Ama o binalar nerde yükselecek? 150 metrekarenin altındaki evlerde uygulanmaya başlaması planlanan yüzde 1 KDV çok gerekli. Ama 150 metrekarenin altında yaşayacakların parkları bahçeleri olacak mı? Beş yıl içinde satışı gerçekleşecek evin gelir vergisinden muafiyeti zaten olması gereken bir karar. Peki şehirleri talan ederek sağlanan rantın bir karşılığı, geri dönüşümü olabilecek mi?
Ruhu olmayan çok varlıklı kalantor bir abi yolunda ilerliyoruz. Ekonomimiz bu adımlarla belini doğrultur ama tarih bizi nasıl yazar? Bu coğrafya bizden intikamını nasıl alır? İşte asıl soru bu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ihlamur’a dokunma 3 Temmuz 2016
Demokratik şehircilik 25 Haziran 2016
Mayısta 1058 yeni firma 18 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları