AKP yangına körükle giderken sosyal demokrasi tartışması-10

19 Ağustos 2022 Cuma

AKP yine faizi bir puan indirdi, yüzde 13 yaptı.

Dolar 18 liranın üzerine fırladı.

Bütün bu soygunun, yağmanın çaresi bu hükümetten kurtulmak.

Bu hükümetten kurtulmak için de geçmişi iyi bilmek ve yeni hatalardan sakınmak gerekiyor.

***

Ecevit’in 1978’de kurduğu hükümet başarısız olmasaydı, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi yapılamazdı.

Çünkü 1980 Darbesi’nin arkasında sadece siyasal istikrarsızlık ve cinayetler değil mali ve ekonomik iflas da yatıyordu.

Ecevit 1979 ara milletvekilliği seçimlerinde beş yeri birden kaybedince istifa etmiş, Türkiye’yi iyice istikrarsızlığa götürmüştü.

Demirel azınlık hükümetini kurarak hem IMF reçetesini 24 Ocak 1980’de uygulamaya koymuş hem de ABD’nin adamı Özal’ı aynı anda Başbakanlık ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlıklarına atamıştı.

Türkiye böylece, Ecevit’in Sosyal Demokrat hükümetinin başarısızlığından sonra, yeniden Milliyetçi Cephe iktidarlarının çıkmaz sokaklarına geri dönmüş, ortam bir askeri darbeye hazır hale gelmişti.

***

İlginç olan tarihsel bir başka gerçek, Milliyetçi Cephe iktidarlarının da Ecevit’in 1974’te iktidarı bırakıp gitmesinden sonra, orta sağ, milliyetçi sağ ve dinci sağ arasında çok uzun süren pazarlıklardan sonra, adeta zorla kurulabilmiş olmasıydı.

Diyalektik siyasal süreçler anlamında:

Milliyetçi Cephe iktidarlarını, Kıbrıs Harekâtı’nı yaptıktan sonra, Erbakan’dan şikâyet ederek hükümetten istifa eden Ecevit’in zorlaması yaşama geçirmişti.

***

Sosyaldemokrat Halkçı Parti ile Doğru Yol Partisi’nin kurduğu Demirel-Erdal İnönü koalisyonu, Sosyal Demokrat ideolojiyi benimsemiş olan ve “Demokratikleşme” ilkesini, seçim kampanyasında slogan yapan Atatürkçü CHP’ye yeniden iktidar yolunu açmıştı.

Ama bu hükümetin önünde müthiş bir engel vardı:

Siyaseti dine açık hale getiren, devletçi, baskıcı 1982 Anayasası.

YÖK’ün kurulması ve zorunlu din dersleri gibi kararlar Anayasa hükmü haline getirilmişti ve DYP-SHP hükümetinin Anayasa’yı değiştirecek milletvekili sayısı yoktu.

Dolayısıyla, SHP, demokratikleşme ve özgürleşme yolunda ancak üniversiteden atılan ve istifa eden (bu satırların yazarı gibi) öğretim üyelerinin geri dönmelerinin sağlanması gibi, yasaklı kitap ve müziklerin serbest bırakılması gibi sınırlı özgürlük uygulamalarının dışında temel demokratikleşme hamleleri yapamadı.

Ayrıca ekonomik ve mali zorluklar karşısında bakanlıkların bütün harcamalarının Başbakanlık Müsteşarlığı’nın iznine bağlanmış olması, hükümetin SHP kanadındaki bakanlıkların iş yapma olanaklarını da büyük ölçüde engellemişti.

Üstelik Derin Devlet de bu dönemde harekete geçmişti:

Uğur Mumcu cinayeti ve Madımak katliamı bu dönemin akıllara kazınan olaylarıydı.

Belki de zaten yaşanan bu sorunlardan dolayı sıkıntıda olan Erdal İnönüÖzal’ın ölümü üzerine Çankaya’ya çıkan Demirel’den sonra SHP Genel Başkanlığı’nı Murat Karayalçın’a devretti ve politikayı bıraktı.

Bu arada 12 Eylül 1980 Darbesi’nin kapattığı CHP de açılmış ve Deniz Baykal onun Genel Başkanlığı’na seçilmişti.

Deniz Baykal’ın hizipçiliği, Karayalçın’ı da kuşattı ve SHP-CHP, Baykal’ın Genel Başkanı olduğu CHP’de birleşti.

Bu değişme ve gelişmelerden sonra, Çiller ile Baykal’ın kurdukları hükümetler devreye girdi ve bu ikisi, Mesut Yılmaz, Ecevit ve Bahçeli ile de el ele, orta sağı, yani Liberal Demokrasi’yi ve orta solu, yani Sosyal Demokrasi’yi perişan ettiler.

Deniz Baykal, Sosyal Demokrat-Atatürkçü siyasete katkısını(!) 1999 seçimlerinde Atatürkçü CHP’yi Meclis dışında bırakabilme başarısı(!) ile de taçlandırdı.

Böylece Sosyal Demokrat alan Ecevit’in Demokratik Sol partisine terk edildi ve Ecevit de başarısızlıklarıyla, Sosyal Demokrasi’yi siyaset mezarlığına gömünce ufukta AKP iktidarı göründü!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları