‘Şahsım devleti’nin çıkmazı!

20 Kasım 2020 Cuma

İnsan ve devlet...

Kişi ve kurum...

Birey ve örgüt...

Farklı varlıklardır!

***

İnsan, kişi ve birey olarak duygusaldır...

İlişkilerini, aklıyla birlikte duygularıyla da düzenler:

Sever, kızar, sevinir, üzülür, âşık olur, nefret eder...

Farklı kişilere, farklı ilişkiler içinde, farklı davranır.

Devlet, kurum ve örgüt olarak duygulardan arınmıştır...

İlişkilerini, anayasalara, yasalara, yönetmeliklere, kısacası yazılı kurallara göre düzenler:

Sevmez, kızmaz, sevinmez, üzülmez, âşık olmaz, nefret etmez...

Farklı kişilere, vatandaşlık ilişkisi içinde, eşit davranır.

***

Elbette devleti insanlar yönetir:

İnsanlar tarafından yönetilen devlet, kaçınılmaz olarak insani hatalardan, komplekslerden, eksikliklerden etkilenir.

Bu etkilenme, monarşik devletlerde, krallar, padişahlar döneminde çok ileri düzeydedir:

Her devlet, kralının, padişahının cehaletinden, dengesizliğinden, ruhsal hastalıklarından ve/ veya komplekslerinden dolayı çok zarara uğramıştır.

Her imparatorluğun geçmişinde, bir kralın veya bir padişahın kişisel özelliklerinden kaynaklanan pek çok siyasal, toplumsal ve kültürel önemli olay görülebilir.

Örneğin, İngilizlerin Anglikan mezhebine bağlı olmalarının temelinde Kral Sekizinci Henry’nin kadın düşkünlüğü, sonradan kellesini vurdurduğu Anne Boleyn’e olan aşkı ve onunla evlenmesini onaylamayan Papa’ya karşı isyanı yatar.

***

Din-Tarım Döneminden Endüstri Dönemine geçen insanoğlu, bir toplumun tüm vatandaşlarını etkileyen bu “insani” eksiklik ve hatalardan devleti korumak için:

Devleti yönetenlerin seçimle iktidara gelmeleri ve seçimle değiştirilmeleri kuralını getirmiş...

Ayrıca seçimle iktidara gelen insanların bütün eylem ve söylemlerinin anayasa ve yasalar bağlamında denetlenmesi amacıyla, bağımsız yargıyı ve anayasa mahkemesini içeren...

Hukuk devleti kavramını, demokratik rejimin vazgeçilmez bir önkoşulu yapmıştır.

***

Bağımsız yargıyı kaldırır, anayasa mahkemesini pasifize eder, hukuk devletini yok ederseniz, günümüzde de bir “Şahsım Devleti” kurmaya teşebbüs edebilirsiniz...

Ama Yirmi Birinci Yüzyıl’da, insanlığın bütün birikimini ve evrimini reddederek demokrasi yolunda çabalayan bir devleti, tek bir kişinin, tek bir yöneticinin keyfine, eksiklik ve yanlışlarına ram etmek, sadece siyasal olarak değil, tarihsel, ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak da olanaklı değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları