İç ve dış dinamikler örtüşüyor...

16 Ocak 2023 Pazartesi

İç ve dış dinamikler yine örtüşüyor AKP rejimi kurulmaya başladığı zamanki gibi... Ancak bu kez farklı. 

Yükseliş ve...

İç dinamikler, 2000’lerin başında, siyasi elitlerin iflasına, devletten sorumlu Kemalist asker ve bürokrasinin yetersizliklerine, büyük sermayenin 1998-2001 krizinden bir çıkış olarak neoliberal politikaları uygulayacak bir seçenek arayışına, bir çıkış yolu bulunamayan “Kürt sorununa” ilişkindi. Dış dinamikler, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne dayanak olacak bir “ılımlı/uyumlu İslam” arayışına, bulduğunda da desteklemesine olanak verecek ucuz ve kolay kredi ortamına ilişkindi. Dahası bu iki dinamiğin örtüşmesinde katalizör rolü oynayacak, “A takımı” gibi, AB ve ABD’de ilişkilere sahip bir liberal yararlı salaklar ekibi de vardı.

AKP hükümeti bu dinamiklere dayanarak, siyasal İslamın hegemonya sürecini, “toplumsal mühendislik” projesini finanse etti. Devletten sorumlu -Kemalist- sınıfları tasfiye etti. Parlamenter demokrasi modeli yıkıldı, laiklik terk edildi, dinci “hakikat rejimi” topluma dayatıldı. Böylece, “süreç olarak faşizm” modeli içinde anlamlandırılabilecek yeni bir devlet biçimi ve siyasal İslamın egemen sınıfının asalak yapısına uygun bir ekonomi modeli şekillendi.

ÇÖKÜŞ

Seçimlere giderken “iç ve dış dinamikler” yine örtüşüyor. Ancak bu kez örtüşme bir toplumsal çöküşe ilişkin. 

Siyasal İslamın, siyasi, ekonomi, kültürel egemenlik fantezileri büyük ölçüde gerçekleşti ama, dinci egemen sınıfın talancı ekonomisi, müstehcen “yaşam pratikleri”, entelektüel dünyasının sığlığı da tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Siyasal İslamın egemen sınıfı da artık, özellikle Gezi olayından sonra bir daha halkın çoğunluğunun rızasını alamayacağının, hilesi hurdasız seçim kazanamayacağının, bir anlamda “cennetten kovulduğunun” ayırdına vardı; vardığı andan bu yana gittikçe daha da hırçınlaşıyor, keyfi, kaprisli, baskıcı bir yönetim tarzına sığınmaya çalışıyor. Şimdi, ekonomi ve de ekonomi yönetimi krizde, halk gittikçe yoksullaşıyor, büyük sermaye çoktandır AKP dışında bir seçenek arıyor. Devleti devralmaya aday, halkın ilgisini çeken bir muhalefet bloku da şekillendi. Yeni iç dinamik bu “durumla” ilgilidir.

Dış dinamikler de AKP’ye karşı. Başlangıçtaki AKP’ye, ılımlı, liberal demokratik İslam, “Kürt sorunu açılımı” fantezileri üzerinden verilen destek çoktan, yerini, “otokratik lider”, “NATO’nun sorunlu ortağı” gibi ifadelerle, “Acaba maraza çıkarmadan gider mi” sorusuna bıraktı. AKP Türkiyesi, “büyük güçleri” birbirine karşı dengelemeye çalışırken, dört yanında, jeopolitik riskler hızla artıyor; Ukrayna savaşı bağlamında, ABD ve Rusya’dan gelen basınç hareket alanını giderek daraltıyor. Libya, Doğu Akdeniz’de etkin güçlerin kaygılarına cevap olarak enerji anlaşmasını askıya aldı. Suriye’den, yenilgiyi gizleyerek çıkmak giderek zorlaşıyor. AKP rejimi İsrail ile yakınlaşmaya çalışırken aniden Filistin halkına saldırmaya başlayan, yok etmeyi amaçlayan “süreç olarak faşizm” ile karşılaştı. Sırbistan-Kosova sınırındaki, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki gerginlikler yeni savaş olasılıklarına işaret ediyor. Özetle dış dinamiklerden gelen tüm politik sinyaller, AKP rejiminin yaşamını daha da zorlaştırıyor. 

Son Dünya Bankası raporunda işaret edilen, resesyon, yüksek faiz, değerlenmeye devam eden dolar ortamında, borç krizi riskleri hızla artarken AKP rejiminin iktidarını ve ekonomisini finanse etmeye devam etme olanakları da hızla ortadan kalkıyor. İç ve dış dinamikler örtüşürken bir süredir rejim, “yavaş çekilmiş bir tren kazası” sahnesini andırıyor.

Bu rejimin, seçimleri hile hurda ile kazanmayı başarsa bile bir geleceği yok ama tren kazası sahnesi tamamlandığında ülkede oluşacak yıkımın, bir “beka” sorunu yaratma riskinin çapını kestirmek çok zor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları