Evin İlyasoğlu
Evin İlyasoğlu evini@boun.edu.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Besteciden yorumcuya mektup

06 Eylül 2023 Çarşamba

Yaşamımızda nüans dediğimiz ince ayrıntı olmasaydı ne kadar tek düze bir dünyamız olurdu. “Nüans” anlam olarak, çoğu zaman iki ayrı olgunun küçük farklarla birbirinden ayrılma durumunu anlatır. Konuşmada inişler çıkışlar, vurgular olmasa anlattığımızın ne anlamı kalır ki? Ya müzikte nüans olmasa tekdüze seslerle nereye varabiliriz? Nüans, o ince ses farkıdır ki müziğe, duygu katar, konuşmayı renklendirir. Besteci kafasında duyduğu ayrıntılara daha etkileyici anlam katmak için nüans işaretleri koymuştur. Şair dizelerini sesli okurken, ressam tuvalindeki renklerin dengesini kurarken nüansa önem verir. Herhangi bir duyum ya da düşüncenin ayrıntılarını ve birbirinden ayrılan özelliklerini belirtmek isteyen her sanatçı için nüans kaçınılmaz bir araçtır. Zaten nota üstündeki bütün işaretler, yapıtın bestecisinden yorumcusuna yazılmış bir mektup gibidir. Yorumcudan daha üstün çalabilmesi için öngördüğü yoğunluk, ses rengi, tempo, hız, gürlük, genişlik konusunda yapılması istenen uygulamalardır. Nüans işaretleri her çağın anlatım karakterine göre çoğalır ya da azalır. Örneğin, Barok çağda ilk ortaya çıkan işaretler tek harf ile gösterilir. Örneğin (hafif) “piano” çalınması için tek “p” harfi ile gösterilen seslenim, bir sonraki klasik çağda iki veya en fazla üç “p” harfine çıkar. Ama içi içine sığmayan, akıllarındakini daha derinden, daha büyük heyecanlarla anlatmak isteyen 19. yüzyılın Romantik bestecileri birkaç “p” harfini art arda dizip “pppp” “pianissimo” veya çok güçlü çalınacağını belirten “ffff” “fortesimmo” olarak işaretlemişlerdir. Barok dönemiyle ortaya çıkan bu yönlendirme işaretleri J.S. Bach’ın yapıtlarında tek bir “f” harfi güçlü çalmayı temsil eden işarettir. O zamanlar henüz piyano icat edilmediğinden org veya klavsen sesi de, yapıları gereği, daha yükselip yumuşayan anlatımı belli bir düzeyde yansıtıyordu. Romantik dönemde piyano ve orkestra çalgıları gelişti, daha yüksek ses daha güzel tınılar elde edildi. Bu dönemde sanatın her dalında bütün duygular daha derin, hatta daha abartılı anlatılırken tempo işaretleri de nüans işaretleri de bunu zengin bir şekilde yansıtmaya başladı. Düşünebiliyor musunuz bir orkestra şefinin, konsermeister’in ve orkestracıların işi ne kadar zordur. Şef bir yandan tempoyu, bir yandan ifadeyi denetler. Orkestracılar ise bir gözleriyle önlerindeki notayı, diğeriyle şefi ve başkemancıyı takip eder.

GÜNE NEŞEYLE BAŞLAMAK

Michigan State Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımızda kampusun içinde ring seferi yapan otobüse binerdik. Kapı açıldığında otobüsün içinden ya neşeli bir “country” dansı ya da Elvis Presley şarkısı duyulur. Sen birazdan 08.00 dersine gireceksin. Uykunu alamamışsın, suratın bir karış. Önünde duran otobüse sendir pendir binersin. Şoför ise kahvesini koymuş yanına, bütün otobüse kahve kokusu yayılmış, neşesi yerinde. Seni bir güzel azarlar: “Ne bu suratının hali. Çabuk in arabamdan. Şimdi daha mutlu bir yüz takıp önce ‘Günaydın’ de sonra bin.” Bu emre nasıl karşı gelirsin? İsteyene kahvesinden de ikram eder. Mis gibi kahve kokan, şen şakrak müzik çalan ve senin ruh haline dikkat eden bir otobüs şoförü var karşında. Biz ise artık o denli asık yüzlü millet olduk ki ne şoförümüz ne de yolcumuz gülüyor. Hatta sevinmeyi de unutmuşuz. Kadın voleybol takımının dünya şampiyonluğunu ülkenin yarısı havalarda alkışladı. Diğer yarısı herhalde tesettürlü olmayan bu kızları izlemedi bile. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları