Nefes nefese

15 Şubat 2023 Çarşamba

Bu satırları yazdığım ana kadar, saatten saate Türkiye’nin yazgısı değişiyordu. Hele depremle Türkiye’nin fiziki yerinin de değiştiğini öğrenince ölüm dirim arasındaki o kocaman kaos bir kez daha üstümüze yığıldı. Şimdi her yer toz duman, insanlar acısından ağlayamıyor, hatta sesleri bile çıkmıyor. Günlerdir ölümle yüz yüze yaşamışlar. 

Karadeniz’deki grizu faciasından sonra da bunu yazmıştım: Büyük acıların ardından sanat nasıl bir söylem bulur? Şu anda her şey susmuş durumda. Ne sanat, ne estetik, sadece sessizliğin sesi var. Sözün bittiği yerdeyiz. Nefes nefese deprem bölgesinden gelen yeni haberlere kilitliyiz. 

Antakya, müzeleri, mozaikleriyle, camileri ve kendine özgü mimarisiyle ülkemizin bir incisi. Şu anda değerli müzik dostum Erkan Tekin’den iyi haberler bekliyoruz. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Antakya Devlet Konservatuvarı Müzik ve Bilim Faaliyetleri biriminden öğretim üyesi Erhan Tekin. Onunla uzun süre müzik seminerleri yapmıştık. Nihayet kendisine ulaştığımda: “Ben enkazdan çıktım, kurtuldum. Ama kayıplarımız çok!” diye yazmış. Ona nasıl yardım edebiliriz, diye sordum ve dört gündür yanıt bekliyorum. Yapacağımız yardımların eline geçmesini ve gerçekten işe yaramasını istiyoruz.

REQUIEM VE AĞIT

Requiem ölüm duası için yazılmış orkestra, koro ve şan solistleri için müziktir. Tarih boyu ölümün ardından “requiem”ler yazılmıştır. Büyük acıyı dile getiren bu yapıtların çoğu İsa’nın ölümünü konu almıştır. Belli kalıpları vardır. Mozart’ın son nefesinde yazdığı ve tamamlayamadan taslaklarını bıraktığı Requiem’i; Verdi’nin Requiem’i, Brahms’ın Bir Alman Requiemi; Britten’ın Savaş Requiemi gibi giderek daha yeni zamanlarda sadece biçimi koruyan ve artk dünyasal acıları dile getiren bir tür olmuştur. 

Bizim halk edebiyatımızda ise ölümün ardından “ağıt” yakılır. Ölen kişinin değerini, iyiliklerini, ölümünden dolayı duyulan acıyı sayıp döken şiirsel ezgilerdir. 

Geçen hafta Türkiye’yi sarsan ve bütün dünyayı buraya odaklandıran, tarihte eşine rastlanmamış iki depremi aynı anda yaşadık. Şimdi bu afetin ardından ölenler için ağıtlar yakılıyor, duyuyoruz. Sanat dallarının sayfalarında bunlar da mutlaka yer alacak; her daim bu acı günleri anımsatacak. Genç bestecilerimiz de bu eşi görülmedik ağır olaylardan ağıtlarla örülü operalar üretecekler mi acaba? Sözün bittiği yerdeyiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları