Hem OrdinaryüsHem Mozart'tı

15 Ocak 2012 Pazar
\n\n\n

Yıl 1946... İkinci Dünya Savaşının sonları... İşte bu yıllarda Lefter büyük F.Bahçe takımına katıldı. Bütün yiyecek maddeleri, ekmek bile karneyle satılıyor. Bereket teknik direktörümüz İngilizdi. Bize ağır işçi karnesiyle devamlı olarak ekmek getirirdi. Yani biz, ekmek arası kıkırdakla, tabii Lefter de Büyükadada yediği hamsi ve istavritle hayatını sürdürüyordu. İşte bu şartlarda yetiştik. Lefteri bu sıralarda arkadaşları getirdi F.Bahçeye. Şişli formasıyla Beyoğluna karşı oynadıkları bir maçta Lefteri gördüm ve bu karşılaşmada Lefter, beş rakibini sanki ipe dizercesine geçti, golünü attı. Dondum kaldım. Biz kendimizi büyük futbolcu zannederdik, o bizden büyükmüş. Savaş yılları bitti. Lefterle yan yana oynamaya devam ettik. Milli maçlarda da birlikte forma giydik. 1948te Yunanlarla Atinada ve de Avusturya ile Dolmabahçe Stadında yan yana top koşturduk. İkimiz çok iyi anlaşırdık. İsimlerimiz adeta yan yana konuşuluyordu. Sonra Lefter İtalyaya gitti. Kadere bakın ki İtalyadan dönüşte benim antrenörlük yaptığım F.Bahçede ikinci kez oynama fırsatı buldu. Ve yine kadere bakın ki Lefterin futbolu bırakması da benim zamanımda oldu.

\n

Bir insana kolay kolay Ordinaryüs lakabı verilmez. Herkese bu unvan yakıştırılamaz ama ben daha da ileri gidiyorum ve Leftere oynadığı ahenkli futbol karşısında Futbolun Mozartı diyorum. Lefterin büyüklüğü öyle başka kimselere benzemez. Futbolda ne kazandı, ne yaptı bilemiyorum ama kazandığı tek şey var. Türkiyede Leftere karşı aşkı sönmeyecek milyonlarca taraftar var. Bundan büyük kazanç mı olur? Türk spor camiasının başı sağ olsun. Lefterin toprağı bol olsun. İnşallah bundan böyle de Türk futboluna Lefter gibi büyük yetenekler gelir.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Olmaz.. Olmaz... 6 Kasım 2012

Günün Köşe Yazıları