Şarküteri Mallarından Hoşlanıyoruz!

23 Ekim 2012 Salı
\n\n\n

Aykut Kocaman bir savunma oyuncusu arıyor. Gündeminde sevmediği halde bir Brezilyalı var. İsmi Valdo. Yaşı 30. Futbolda olacağı kadar olmuş, neredeyse dalından kopacak. Nedense hep böylelerini alıyoruz. Ya da böyleleri bize geliyor. Alıyoruz, çünkü; nasıl ki, marketlerin şarküteri reyonlarındaki hazır yemeklere rağbet fazla ise futbolda da şarküteri mallarından vazgeçemiyoruz. Oysa Fenerbahçede yabancı ülkelerin bile kıskanabileceği spor tesisleri var. Orada yüzlerce genç sporcu adayı eğitiliyor. Ne var ki bir tane futbolcu yetiştirilemiyor. Böyleleri bize geliyor çünkü; bizde böyle yaşı ilerlemiş yabancı futbolcuların fiyatı bir hayli yüksek. Türkiye, yaşlı futbolcular için adeta ikinci baharı yaşadıkları bir ülke oldu. Tam bir rehabilitasyon merkezi. Bu durumumuz yıllardan beri devam ediyor. Yabancı oyunculardan ne kulüpler, ne de futbolumuz yararlanabiliyor. Bir takımda bir futbolcu aksamaya görsün. Teknik direktörlerin tutunacak tek dalı, yabancı transferidir. Oysa Fenerbahçenin hastalığı stopover hastalığı filan değil. Ruhsal çöküntü. Ellerinde Bekir, Egemen ve Serdar gibi savunma karakterli oyuncular var. Kötü de oynamıyorlar. Bunları Aykutun kendisi almadı mı ki? Şimdi Yobo ile iyi bir ikili teşkil etmek için yabancı futbolcu arıyor. Oysa Fenerbahçenin 30 kişilik oyuncu kadrosu içinden yaratılamaz mı? Bence, yaratılabilir. Ama bu teknik direktörün işidir. Kötü bir futbolcunun yerine hemen yeni bir başkasını almak, kolaycılıktır. Aykut Hocanın da bildiği ya da bilmesi gerektiği gibi, takım içindeki savunma oyuncularının görevi; rakiplerinin oyununu bozmak içindir. İleri oyuncular için ise durum farklıdır. Onların görevi yapıcılıktır. Bozmak, her zaman yapmaktan daha kolaydır ve sırf bu konu için yabancı futbolcu alımına gerek yoktur. Ülkemizde binlercesi var. Yeter ki bunların içinden yeni bir savunma oyuncusu yaratılabilsin. Aykut Hoca, kendisini eleştirenlere azgın azınlık demiş. Ben kendimi bu azınlık içinde görmüyorum. Bu fikirler Aykut Hocayı eleştirmek için söylenmiyor. Az çok bu görevi ben de yaptım. Neyin ne olduğunu bilirim. Deneyimlerime dayanarak, bir ağabey hatırlatması olduğunun bilinmesinde yarar vardır. İster dikkate alır, isterse almaz. Milli Takımda da sorun var. Başına Abdullah Avcı isminde bir taze kuvvet getirildi. Kim getirdi? Nasıl geldi? Bunları bilmiyorum ama ne de olsa genç birisi. Umut bağladık. İlk oynadıkları maçı kazandılar. Daha da fazla umutlandık. Ancak, bu umutlarımız kısa sürede umutsuzluğa dönüştü. Dünya Kupası grup eleme maçlarında zayıf bir gruba düşmemize rağmen erkenden veda ettik. Hâlâ umut bekleyenler var ama o artık Kaf Dağının arkasında. Yakalamak mümkün görünmüyor. Gerek kulüplerimiz gerekse Milli Takımımız bir türlü hayallerimizi gerçekleştiremiyor. Neden böyle birbirimizi yiyoruz? Abdullah Avcı Alınan başarısız sonuçlardan ötürü istifa etmem diyor. Kim istifa eder ki? Aslında başarısız olunduğunda o işten istifa etmek gerekir. İstifa etmek, onurlu bir davranış biçimidir. Gel gelelim buna mani olan paradır. Abdullah Avcının bilgi birikimi nedir bilmem ama maaşı beş-altı profesörün maaşından fazladır. Görevi kendiliğinden bırakmak adeta kahramanlık sayılıyor. Onur filan önemli değil. Önemli olan paradır!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Olmaz.. Olmaz... 6 Kasım 2012

Günün Köşe Yazıları