Daha Fazlası...

16 Mart 2013 Cumartesi

Gazeteci-yazar Hasan Cemal, 12 Eylül 2010’da oylanan AKP anayasasına “yetmez ama evet” diyenlerdendi. Referanduma giden süreçte 19 Eylül 2010’da şu satırları yazmıştı:
“12 Eylül’de evet-hayır referandumuna sunulacak 26 maddelik bu anayasa paketi benim beklentilerimi de karşılamıyor.
Daha fazlasını istiyorum.
Eğer demokrasi diye bir derdimiz varsa, eğer hukuk devleti diye bir derdimiz varsa, eğer özgürlükler diye bir derdimiz varsa, o zaman elimizdeki 26 maddelik anayasa paketi bu dertleri mutlaka hafifletecek büyük bir fırsattır.
Evet, benim gönlüm de sizin gibi daha fazlasını istiyor.”
Az zamanda isteği yerine geldi. Demokrasimiz o günden bu yana öyle fazla ilerledi ki, bugün Hasan Cemal yazı bile yazamıyor artık!

\n

Büyük Lokma

\n

CHP’li Kamer Genç TBMM kürsüsünden sordu:
“İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş hakkında yüze yakın imar yolsuzluğuna ve Kamu İhale Kanunu’na aykırı ihale yaptığına dair soruşturma izni istenmiş, bu izin İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmiş. Bunun üzerine Danıştay 1. Dairesi’ne dava açılmış, Danıştay bu kararları kaldırmış. Aldığım habere göre, bazı savcılar bu dosyaları saklıyor. İkincisi: İstanbul Belediyesi meslek edindirme kurslarını ‘Beyaz Holding’ diye bir şirkete veriyor ve o şirketin zaman zaman yan kuruluşları çıkıyor. Bunların ortaklarından birisi de Zekeriya Karaman. Zekeriya Karaman ile Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanaklar. Burada verilen ihalelerden alınan para katrilyon seviyesinde. Hangi sene, hangi ihaleyle, hangi şirkete bu ihaleleri verdiniz? Cevap verin... Hiçbir şey söylenmiyor.”

\n

Cemaat Diş Biliyor

\n

Eski Polis Akademisi Öğretim Üyesi Önder Aytaç, ABD’ye sığınmış emekli vaize yakın “Rotahaber” sitesinde 10 Mart’ta yayımladığı yazısında, cemaatin AKP’ce “budandığı”ndan yakındı:
“AK kardeşlerimize yakın kulislere göre, bu ülke için sadece kendileri çalışıyor ve geriye kalan herkes yatıyor diye düşünüyorlar. Camiaya karşı yapılan linç girişimi ise son sürat devam etmekte ve adeta işi de bitirildi gözüyle görülüyor. Lider ise (Recep Tayyip Erdoğan’ı kastediyor) artık ak-kulislerde ‘kurtarıcı’, ‘mehdi’ vasfını çoktan almış bulunmakta. Konuştuğum, tanıdığım her kim varsa, çoğu itibari ile neredeyse hepsi de kızak görevlerde veya kızağa çekilmeyi bekliyorlar. Adeta ilginç bir şekilde, çok ciddi bir beyin takımı kendi ülkesinde ‘beyin göçüne’ muhatap bırakılmakta.
Görüştüğüm ‘samimi’ ancak asla sesini çıkaramayan ak-kulisli kardeşlerim bile olanlara anlam verememekle birlikte, ses ederlerse veya hafif eleştiride bulunacak olsalar bile başına gelecekleri benim gibi çok iyi bildikleri için, sessiz kalmayı ve boşluğa doğru bakarak ıslık çalmayı tercih etmekteler. Aslında bu dostlarımızın hiç de mahcup olmalarına gerek yok. Sonuçta onların da aileleri var, geçim sıkıntıları var, kasetleri var ve daha bir sürü mazeret olarak ileri sürülebilecek varları var. Var da var da var…
Camiadan ya da onlara yakın kanattan konuştuğum arkadaşlarsa; ‘beyin göçü’nün son sürat devam etmekte olduğunu ifade ediyorlar. Necip Fazıl’ın; ‘öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya’ anlatımı da adeta camianın bu günleri için söylenmiş gibi. Görüştüğüm kişiler, son dönemde yaşatılanları anlatma bağlamında en uygun kelime olarak ‘budama’ sözcüğünü kullanıyorlar ve ‘ciddi bir budamacılık var’ diyerek de ekliyorlar; ‘galiba biz Rabbimize gerektiği gibi kulluğumuzu yaşayamadık ki bunlar başımıza geliyor’ diyorlar…”
Cemaatin Erdoğan’a karşı diş bilediğinin bir kanıtı olan yazı, bundan birkaç hafta önce bu köşede AKP kaynaklarına dayanarak dile getirdiğimiz ve özetle
“AKP içinden sonbahara doğru yeni parti çıkacak” içerikli bilgiyi epey de güçlendiriyor.

\n

İran ile Aramızdaki Fark

\n

Memur-Sen’in kamuda türbanın serbest olmasına yönelik “Özgürlük İçin 10 Milyon İmza” kampanyası sona erdi. Kampanya ile toplanan 12 milyon 300 bin imzanın iletildiği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de imzaların toplumsal talebi ortaya koyduğunu söyledi.
Hemen kapı komşumuz olan İran’da kadınlar, örtünme konusunda özgürler biliyorsunuz. Ama İran’da, evlilik sözleşmesi imzalayan bir kadın, kocasından izin almadan çalışamıyor, çocuğunun yasal vasisi olamıyor, boşanma hakkı da bulunmuyor.
Aynı İran’da da geçen yıllarda
“Eşitlik İçin 10 Milyon İmza” kampanyası açılmıştı. Kampanya; evlenme, boşanma, miras hakkı, siyasi temsil, cezai sorumluluk gibi konularda kadınlara yönelik ayrımcılık içeren yasaların değiştirilmesini amaçlıyordu. Birçok kadının tutuklanmasına yol açan kampanya, 2009’da da “Simone de Beauvoir Ödülü” almıştı.
Kampanyalar açısından İran ile aramızdaki fark, oradaki kadınların eşitlik, bizdekilerin ise eşitsizlik istemesi. Bu fark, aydınlanma yaşamış Türkiye’nin son 10 yılda nereye sürüklendiğini anlamak için yeter de artar bile...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları