Cannes Festivali’nde ve dolandırıcılıkta fena şahlandık!

26 Mayıs 2024 Pazar

Sevgili okurlarım bugün canım biraz magazin yapmak istedi. Başlığımda yazdığım gibi

Cannes Film Festivali’nde ve dolandırılıcılıkta fena şahlandık. Bir de bir iddiam var: Her şeyin suyunu çıkarmakta da üstümüze yok! Öyleyse başlayayım:

Önce şu Cannes meselesiyle işe koyulalım. Cannes meselesi dedim ya, bu yılki Cannes Film Festivali’nden söz ediyorum. Şimdi size her şeyin suyunu çıkarmakta ne kadar maharetli olduğumuzu bu örneklerle göstereceğim. Efendim bu yıl Cannes Festivali, kırmızı halıda boy gösteren, sadece dizilerde oynayan Türk kadın oyuncularla doldu taştı. Bir de demezler mi “Biz Türkiye’yi temsil ediyoruz!” Ne alaka, bu yıl tek filmimizin bile olmadığı festivalde siz nasıl Türkiye’yi temsil edebilirsiniz?

Mesele çok mühim magazin haberlerini takip ettim. Meraktan içim içimi yiyor. Fotolar çok güldürdü beni, dünyanın en ünlü sinema oyuncularının arasında aşırı estetikli, tuhaf giysilerle boy gösteren bu çok ünlü Türk oyuncular meğerse herkesin adını bildiği dondurma markalarını, saat markalarını, mücevher markalarını temsil ediyorlarmış. Dünyaca ünlü Cannes Festivali’nin böyle ayağa düşmesi doğrusu beni üzdü. Kimselerin tanımadığı bu genç kadınlar elleri, ayakları dolanarak kımızı halıda boy gösterirken benim iddiamı da ispatladılar. Dünyaca ünlü film oyuncuları festivalin Filistin’e yasak getiren kararını zekâ ürünü davranışlarla protesto ederken sanırım firma tanıtımcılarının biraz yüzleri kızarmıştır.

Neyse gelip geçti. Ve kısaca biz Cannes Festivali’ni ayağa düşürdük. Bu faydalı da oldu. Artık Türk yönetmenleri illa ki Cannes’a gitmek için film yapmaktan vazgeçebilirler. Güncel bir olaydan başladık, öyleyse daha da güncel bir olaya geçmek farz oldu. Durup dururken önüme bir video düştü. Videoda Halk TV’nin sabah haberlerini sunan İsmail Küçükkaya ve sevilen programcı Armağan Çağlayan karşılıklı konuşuyorlar. İsmail’in müthiş bir iddiası var: “Türkiye’de zengin olmak için çok çalışmak gerekmiyormuş, kolayca günde yarım saat internette dolaşarak zengin olunabilirmiş.” Armağan, “Bunun sırrı nedir” diye merak ediyor. Üsteliyor ve İsmail, halka açık bir şirketin telefon numarasını ve işlemler için ilk kaporayı söyleyerek sırrını ifşa ediyor. Yetmedi program müdürü verilen telefon numarasını arıyor ve galiba 4 bin lira olan ilk kaporayı yatırıyor, beş dakika sonra yönetici telefonuna bakıyor ve hesabında yaklaşık 11 bin 400 lira olduğunu görüyor. Tabii programı yapan televizyonun telefonları kilitleniyor ve arayan arayana. Bu arada bir banka programın kesilmesini talep ediyor. Kesiliyor.

Dehşete düşüyorum. Hayır böyle bir şey olamaz! Ama her şey o kadar sahici ki. Biraz araştırınca bu videonun yapay zekâ kullanılarak yapıldığını öğreniyorum. Videoda kullanılan kişiler hemen tedbir kararı çıkarmak için mahkemeye başvuruyorlar. Mahkeme tedbir kararı vermiyor.

Şimdi bu videoya kaç kişi inandı bilmiyorum ama videoyu yapanların ustalığı beni korkutuyor ve hemen internet aracılığıyla para piyasalarında küçük bir gezinti yapıyorum. İnanılmaz, onlarca şirketin halka açıldığına ve bizleri zengin yapmak için nasıl canla başla çalıştığına tanık oluyorum.

Yani şirketler halkı biraz daha soymak için artık interneti kullanıyorlar. Birden 2001 krizini anımsadım. Bankalar öyle bir günlük faiz veriyorlardı ki insanlar evlerini, tarlalarını satıp bu işe yatırıyordu. Sonuç bir felaket oldu. Bir dostum iki küçük imalathanesini satarak parayı günlük faize yatırmıştı. Sonunda evi de gitti, yazlığı da gitti ve her yıl Avrupa’da kayak merkezlerinde tatillerini geçiren çocukları özel okullardan alınıp devlet okuluna kayıt oldu. Arkadaşım şimdi bir dostunun verdiği müştemilatta karısından, çocuklarından uzak gün sayıyor.

İddiam neydi? “Her şeyin suyunu çıkarmak”. Şimdi biraz da televizyon ve bize faydalarından söz edelim. O kadar çok televizyon kanalımız var ki sayı belli değil ama ben en az 500’e yakın olduğunu düşünüyorum ve bu kanallarda öyle programlar yapılıyor ki insanın dudağı uçukluyor. Yemek programları, gelin kaynana programları, katil arama programları, insanı dinden soğutan dini programlar, yani say sayabildiğin kadar. Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika dışından bu kadar televizyon kanalı ve programı hiçbir ülkede yok. Dedim ya, her şeyin suyunu çıkaracağız, kim takar şiddetin yaygınlaşmasını, “kutsal ailenin” ayağa düşmesini, kim takar mahremi? Her şey ortalığa dökülüyor. Ne yapalım yani huyumuz bu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları