Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Onların Bir Mezarı Dahi Yok!

03 Temmuz 2011 Pazar
\n

Bir pazar günü canınızı sıkmak istemem hele de yazsa. Ama nerede olursak olalım, ister dalgalı bir denizin dalgalarıyla boğuşalım, ister yemyeşil bir alanda mangal keyfi yapalım, hayat durmuyor ve gelip sizi buluyor. Bana da öyle oldu.

\n

Nispeten sakin bir günde, canımın hiçbir şeyle sıkılmasını istemediğim bir zamanda o telefon geldi. Kahvedeydim, gazetelerimi okuyordum, Umur Talunun 30 Haziran yazısını yeni bitirmiştim, Umur Talu, yeni kurulacak Meclisin milletvekillerine sesleniyordu. Yazı adeta Çemişgezekte bir çadırda 21 gündür, bugün 24 gündür, 1997de vurularak ölen ve toplu mezara gömülen oğul Ali Yıldızın cenazesini almak için açlık grevine yatan anne Sakine ile diğer oğul Hüsnü Yıldızın bir dilekçe metni gibiydi.

\n

O sırada telefonum çaldı ve arayan Çemişgezekte ölüm orucuna yatan Hüsnü Yıldızdı. Bir an dehşetli şaşırdım, oysa hayatın tesadüflerine alışmış bir kişiydim. Donup kaldım. Hüsnü Yıldız, annesinin de selamını söyleyerek söze girdi:

\n

Kardeşim 14 yıl kayıptı. 2 Şubat 2001de Çemişgezekte bulunan toplu bir mezar için suç duyurusunda bulunup açılmasını talep ettik. Dosya savcılıklar arasında dolaştı. Aylar geçti. Bir türlü ölümüze ulaşamadık. Bu nedenle biz de Dersim Yeraltı Çarşısı üstünde açlık grevine başladık. Neden derseniz, benim ve ailemin tankı, topu, yasalar çıkarma, kararlar verme gücü yok. Sadece bedenlerimiz var.

\n

Telefonu kapadım, bu konuşmadan sonra Mecliste olup bitenler, akıl veren bir yığın kalabalık bana anlamsız gelmeye başladı. Bir ülkede bir yurttaş, 17 yıldır kayıp evladının peşine düşmüş ve ona sadece bir mezar edinmek, o mezarda dua etmek için açlık grevine başlamışsa, o ülkede artık öyle yamama, yalapşap yöntemlerle yeni bir anayasa yapamazsınız. O ülkede çok ciddi, çok sorumlu davranmak gerekir.

\n

Bir anne çocuğunun cesedini istiyor. En yüreği donmuş olanlar bile, bir annenin

\n

çocuğu için mezar isteme hakkına karşı olamaz! Belki de başucuna bir gül fidanı dikecek, her gün gelip onu sulayacak, o gül fidanına hikâyeler anlatacak.

\n

Toplu mezarın açılması için onca aile, onca hukukçu, temsilciler, milletvekilleri girişimde bulunmuşlar ama bir türlü kapak kaldırılmamış, neden? Yoksa utançtan mı?

\n

Oysa tersi olmalı, özellikle yeni Meclis öncelikle geçmişin utançlarının üstüne gitmeli. Utançların üstüne gidilmeli ki, hep birlikte kutsal bir ayindeymişçesine kendi utançlarımızla yüzleşelim. Ancak o zaman, geçmişin bizi esir almasından kurtulabiliriz. Kendimiz için, ülkemiz için yeni bir beyaz sayfanın açıldığını hissedebiliriz. Yeni sularda yürüyüp, yepyeni şarkılar ve aşklar hissedebiliriz.

\n

Denizin dalgaları o zaman hırçınlıklarını bırakıp bizi yumuşacık kucaklar, o zaman torunlarımıza en güzel hikâyeleri anlatabiliriz, en güzel sabahlar bizim olur.

\n

Ama hâlâ orada değiliz, hâlâ denizin dalgaları hırçın, hikâyeler can acıtıcı. Çünkü Alinin annesi 75 yaşındaki Sakine Hanım, bir çadırda, çocuğunun cesedini almak için açlık grevinde.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları