Küçükbaşı Taştan Oyarlar…

24 Kasım 2013 Pazar

İnsanın erkek türü, homurtularla konuşmaya başladığından beri küçükbaşıyla düşünmüş, düşünmesini sağlayan pipisini nasıl hoş tutacağını bilememiş, sonunda tanrılara takıp tapınmış!
İngiliz araştırmacı yazar Tom Hickman’ın yalancısıyım: “Tanrı’nın Zamazingosu” kitabına göre örneğin Mezopotamya mitolojisi, tanrıçalardan çok tanrıların bile diyemeyeceğim, tanrısal pipilerin destanı.
Mısır tanrısı Amon, kendi menisini önce yutup sonra tükürerek dünyayı yaratmış. Tanrı Aton, mastürbasyon yapıp Nil Nehri’ne fışkırtmış. Tanrı Enki’nin performansı da fena değilmiş. Menisiyle önce Dicle, ardından Fırat nehirleri dolup çağlamış. Yetmemiş, hâlâ diri pipisinin ucuyla her iki nehrin güzergâhını çizip başıyla yolunu kazmış, iyi mi?
Fakat tarihin en eski çağlarından beri küçükbaşın en büyük derdi, yine boyu posuymuş. Öyle ki, Hint tanrısı Shiva’nın olağanüstü boyutlardaki pipisi alt dünyadan çıkıp göklere yükseldiğinde; öteki küçükbaş tanrılar utançla büzülüp, Shiva’nın devasa uzunluğu karşısında “hörmetle” eğilmek zorunda kalmışlar.

***

Antikçağlarda, Japonlar her sokak başına ve hatta evlerinin ortasına birer penis dikerler; taş ya da demirden imal ettikleri bu anıt pipilere “dosijina” der, uğur getirdiğine inanırlarmış. Peki, Japonlar dikerken ötekilerin eli armut mu toplarmış? Elbette hayır. Yunanlıların mermerden oyup yol kavşaklarına diktikleri zamazingolar, havaya verev namlusu ve kallavi yumurlarıyla öylesine top arabasını andırır ki; tarihteki iki tekerli ilk top arabasını da esinlemiş olabilir.
Romalılar, antik Yunan’dan miras kalan pipitip kent mobilyacılığını sürdürdükleri gibi, boyunlarına kazadan beladan koruyacak pipi muskaları asar, mezar taşlarına da hem yüzlerinin suretini, hem de takım taklavatı oydururlarmış. İskandinavlar ise stratejik sınırları kayadan yontulmuş penislere bekletir, hatta kapı önlerine nöbetçi diye taş pipi dikerlermiş.
Hemen tüm eski uygarlıkların, üstelik birbirinden habersiz oldukları çağlarda bile, taş, kaya ya da demir pipileri putlaştırdığına bakılırsa... Küçükbaş erkeğin büyüklükten sonraki ikinci derdinin sertlik olduğunu ileri sürmek, sanırım yanlış değildir.

***

Sanır mısınız ki antikçağ erkeği, gerek büyüklük, gerekse sertliğe, dişi kavmin tatmini için beyinsiz kafasını takmıştı?
Yok canım.
Antik küçükbaşlar, dişi türünü hepten görmezden gelmiyordu ama; mücadeleyi de muhabbeti de erkek erkeğe tercih ediyordu.
Örneğin Ortadoğu’da tahta geçen taze kralların, eski kralın pipisini yemesi; iktidar devir teslimi sayılırdı. Muzaffer Romalı generaller, kazandıkları savaştan arabalarına kocaman bir tahta pipi takıp dönerlerdi ki, cümle âlem düşmana “geçirdiğini” bilsin!
Yine Ortadoğu’da, ister Romalı olsun, ister Mısırlı ya da Arap ve Yahudi erkeği; bugün karısının kızının orasında koruduğu namusunu, o çağlarda pipisine yüklemişti. Erkekler namus sözü verecekleri zaman birbirlerinin apış arasını avuçlar ve avuçladıkları takım taklavat üstüne yemin ederlerdi.

***

Antik Yunan’da, takım taklavat üstüne yemin edildiğine ilişkin bir kalıt yok. Ama pipiler arası muhabbete gelince de Yunan uygarlığının üstüne yok!
Atina sitesinde, erişkin erkeklerin sokakta karşılaştıkları henüz tüyü bitmemiş genç hemcinslerini, hayalarını okşayarak selamladığı biliniyor.
Ve İsa’dan Önce 5’inci yüzyılda yaşayan tiyatro yazarı Aristofanes’in “Kuşlar” adlı komedisinde bir karakter, bir başka karaktere şöyle serzenişte bulunuyor: “Hamamdan tertemiz çıkan oğluma Gimnasium’un kapısında rastlamışsın ve ne bir söz söylemiş, ne kucaklamış, hatta hayalarını bile yoklamamışsın; bir de kalkıp dostum olduğunu iddia ediyorsun ha?”
Peki kadın niçin ve nasıl önemsizleştirildi, eski çağlardan günümüze? Neden çoktanrılı dönemlerde bile en büyük tanrı hep küçükbaş, hep erkek?
Siz lafı nereye getireceğimi pekâlâ biliyorsunuz, ama devamı haftaya…

G NOKTASI
Psikolog, sorunları olan adamla bir süre sohbet ettikten sonra kâğıda + işareti çizip sormuş: 

“Bu nedir?” 
Adam, “Bu bir dört yol ağzı” demiş. “Hemen şurada bir çalılık var, çalılığın arkasında bir erkekle kadın var, oooo!” 
Psikolog, kâğıda bu kez kare işareti çizip “nedir” diye sormuş. 
Adam, “Bu bir yatak odası” demiş. “İçerde bir erkekle kadın var, vaayyy!” 
Psikoloğun çizdiği üçüncü şekil, bir üçgenmiş. Soru aynı. Adam kafasını kaşıyıp, “Bu bir çadır” demiş. “İçinde bir erkekle kadın var, uyyyy!” 
Psikolog bu kez bir dikdörtgen göstermiş. 
Adam derin bir nefes alıp, “Bu bir otobüs!” demiş. “En arka koltukla bir erkekle kadın var, yaptıklarını ne sen sor, ne ben söyleyeyim!” 
Psikolog sinirlenmiş: “Sen başka bir şey düşünmez misin be adam?” 
Adam şaşırmış: “Ama bunları çizen sensin, ben ne yaptım ki”  

“Tarih boyunca kadın kanıyla değil, erkek menisiyle kitap yazılmıştır.”
    ISADORA WING



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları