100. yılın birikimi!

27 Ağustos 2022 Cumartesi

Silivri mahpusluğunun ilk aylarından sonra sürecin uzayacağı anlaşılınca kendime şunu söylemiştim:

- Arkadaş, artık buradan ne zaman çıkacağını değil beden ve beyin sağlığını koruyarak yaşamayı hesapla. Özgürlük günü geldiğinde sevdiklerine, “Sizi yola baktırdım ama yere baktırmadım” diyebilmelisin. 

Bunun başlıca yolunun okumak, yazmak, üretmek, deyip kâğıda, kaleme, kitaba sarılmıştım. 

Ne üretmeli?

Elbette üretecek çok şey var ama en çok gelecek üretmeli!

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın dediği gibi insan geçmişini ne kadar derin bilirse geleceğini de o kadar iyi kurar. 

2010’lu yılların başında “gelecek üretimi” derken en çok şu konuya girmiştim:

100. yıllar...

Tarihimizin en önemli dönemeçlerinin 100. yılları gelmişti. 

Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale ve devamında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yol...

***

Büyük Taarruz’dan 30 Ağustos zaferine, İzmir’in kurtuluşundan barış antlaşmalarına giden yola kadar Kurtuluş Savaşı sürecinin 100. yılındayız...

Bu süreç, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarını reddeden, bir bakıma 20. yüzyılın başındaki emperyalist ezberleri bozan büyük bir dönemin adıdır. 

Bu süreç, yüzyıllardır devam eden gerilemeyi durduran, dünya sahnesine çağdaş bir devletin katılmasını sağlayan bir devrimin adıdır.

Bu süreç, dışta emperyalizme, içte cehalete ve yenilmiştik duygusuna karşı olağanüstü bir toplumsal inşanın adıdır.

Sonuçlar budur ama bu süreç nasıl hazırlanmıştır?

Mustafa Kemal’in kafasındaki “akıl ordusu” tarafından hazırlanan Büyük Taarruz aslında onlarca filme, romana konu olabilecek zenginliktedir. Bu alanda yapılmış olanları selamlıyoruz. Ancak yapılabilecekler bunun onlarca katı.

Mustafa Kemal’in ağustosun son haftasında tümüyle Ankara’daymış havası verebilmesi ve ajanların cirit attığı Ankara’dan gizlice ayrılıp Büyük Taarruz’u hazırlaması bir destandır...

26 Ağustos’ta sabaha kadar Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını okuyup gün ışımadan taarruz emrini vermesi, bizzat çizdiği hareket planının tam uygulanması, devamında birkaç gün içinde savaşın seyrinin değişmesi bir destandır...

Savaş yorgunu askerlerin İzmir’e doğru 15 günde 400 kilometre yürümesi bir destandır...

İngilizlerin 10 Eylül günü duruma bakıp “Mustafa Kemal bir zafer kazandı. Bu ona yeter. Ordusu da zaten yorgun, yeni bir savaşı kaldıramaz. İstanbul’u bırakmayalım” siyasetine karşı Mustafa Kemal’in, 2 süvari birliğini İzmir’den Trakya’ya hareket emrini vermesi bir destandır...

***

Elbette en büyük destan bu savaş zaferlerini barış zaferleri ile taçlandırmaktır.

Cumhuriyeti kurmaktır.

Bir kuşak içinde toplumu dönüştüren devrimler yapmaktır.

Sonraki yıllarda yükselip alçalan karşıdevrim girişimlerine karşı şu bir gerçektir:

Cumhuriyetin kazanımları Cumhuriyeti koruyacak kadar güçlü bir birikimdir.

İşte en son sanatçı Gülşen üzerinden topluma verilmek istenen gözdağı geri tepti.

2023’te de Cumhuriyetin 100. yılını kutlayacağız.

Sevgili kardeşim, Cumhuriyet’le nefes alıp veren, Cumhuriyet Vakfı’nın genel sekreteri Işık Kansu ile sık sık yaptığımız gibi geçen gün kahve içimi sohbet ediyorduk. Ana konumuz doğal olarak gazetemiz, ülkemiz, 100. yıllardı...

Kansu soyadına milim toz kondurmadan var gücü ile üreten, üretenlere omuz veren Işık, 100 yıldır ülkemiz  hangi alanlarda ne biriktirdi sorusuna yanıt verecek bir kitaplar serisi planladığını anlattı. Her alanı, uzmanı yazacak.

Bu da elbet Cumhuriyet’e yakışır.

Aklına, emeğine sağlık sevgili Işık...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları