Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gerilimli Yıllar/ 13

01 Temmuz 2009 Çarşamba

Gazetelerin haber kaynaklarıyla ilişkileri robotsal değildir. İster istemez konu çeşitliliği oluşur. Görüşme bazen görüş alışverişine de dönüşür. Burada belli bir denge ve çizgi çok önemlidir. Bu görüşmeleri yaparken, yerine göre gazete sayfalarına aktarırken hem haber kaynağıyla kurulan diyaloğu bozmamaya özen gösterdim hem de “habercilik” sınırlarının dışına çıkmamaya. Her iki unsuru da olabildiğince dikkatte tuttum. Yazılmamak üzere yapılan kimi görüşmeleri not etmekle yetindim.

Bu notların iddianameye ve iddianamenin eklerine konurken “işlenmiş” olduğunu gördüm. Ham hali gerçekten de gazetecinin günlük çalışma temposu içinde tuttuğu notlar olduğunu göstermeye yetiyor. Eruygur ve Ersöz’le yaptığım görüşmelere iddianamenin ruhu gereği ayrı anlam yüklenmiş. Eruygur ve Ersöz’den terör ve güvenlik konuları ağırlıklı olmak üzere bilgiler alırdım. Onlar da STK’lerin temsilcilerine, medyaya önemli görevler düştüğünü vurgularlardı.

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur’la görüşmelerimiz de Cumhuriyet’in yayın anlayışı çerçevesinde geçti. Bir keresinde Org. Eruygur, Cumhuriyet’in haberlerine - yorumlarına gönderme yaparak şu değerlendirmeyi yaptı:

“Cumhuriyet çizgisini koruyor”

Bu tümce o dönemde çok karşılaştığımız bir saptamaydı. Cumhuriyet’te değişen hiçbir şey yoktu. Temel konulardaki hassasiyetleri devam ediyor, bunlara ilişkin olumsuzluk olduğunda haberleştiriyordu.

Ben de Cumhuriyet’in Ankara Temsilcisi olarak her taraftan farklı yorumlanan asker-hükümet ilişkilerinin fotoğrafını çekebilmek için bu tür diyalogları olabildiğince çoğaltmaya çalışıyordum.

Org. Eruygur, Cumhuriyet’in yanı sıra öteki yayın organlarıyla da temas kurardı. Ara ara bize de bu temaslarıyla ilgili gözlemlerini aktarırdı.

 

Denge ve çizgi

Gazetelerin haber kaynaklarıyla ilişkileri robotsal değildir. İster istemez konu çeşitliliği oluşur. Görüşme bazen görüş alışverişine de dönüşür. Burada belli bir denge ve çizgi çok önemlidir.

Bu görüşmeleri yaparken yerine göre gazete sayfalarına aktarırken hem haber kaynağıyla kurulan diyaloğu bozmamaya özen gösterdim, hem de “habercilik” sınırlarının dışına çıkmamaya..

Her iki unsuru da olabildiğince dikkatte tuttum. Off the record, yani yazılmamak üzere yapılan kimi görüşmeleri not etmekle yetindim. Bunları yazacak olursam haber kaynağından izin istemek ve anlam bütünlüğü içinde kaleme almak gerekeceğinden notların çoğu özensizdi. Özensiz derken zaman zaman yer - ortam tarifleri yaptım ama, bilgileri aklımda kalan şekliyle ve hemen anımsayabileceğim sözlerle not ettim.

Söylenenleri bire bir aktardığım olduğu gibi bazen de görüştüğüm kişilerin söylediği, kullandığı sözcüklerle değil, kendi üslubumla ya da algıladığım biçemiyle not ettim. Bu, yapılan konuşmanın hangi bağlamda olduğunu hatırlamak için kullandığım yöntemdi.

 

'Bellek taslağı'

Siyasilerle, askerlerle, yargı mensuplarıyla, diplomatlarla yaptığım görüşmelerin bazıları sonrası tuttuğum bu notlar için “bellek taslağı” da diyebiliriz.

Org. Eruygur, bir görüşmede İstihbarat Daire Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz’le tanıştırdı. Ersöz’ü Ankara’ya gelmeden önce görev yaptığı Bursa’daki kimi işlemlerinin haber olması nedeniyle gazetelerden tanıyordum. Ersöz, özellikle Uludağ eteklerindeki, jandarma bölgesine giren kaçak yapılaşmalara ve buradaki tarikat binalarına ilişkin operasyonlarıyla haber olmuştu.

Bu görüşmelerde benim üç temel konuda haber ve bilgi alma kaygım vardı:

- Asker - hükümet ilişkilerinde durum ne?

- Terörle mücadele hangi noktada?

- Olası Irak operasyonuyla ilgili Türkiye - ABD görüşmeleri nasıl gidiyor, Türkiye’den neler isteniyor?

Bu üç konuda bilgi alma kaynağım sadece Jandarma Genel Komutanlığı değildi. Gerçekçi bir rakam vermem gerekirse çok değişik kurumlardan 30’u aşkın kaynağım vardı diyebilirim.

 

Ersöz'ün konuşmak istediği konular

Buna karşılık Ersöz’ün gazetecilerle özellikle şu konularda konuşmak istediği dikkat çekiyordu:

- AKP hükümeti nasıl bir yol izleyecek?

- Medyanın durumu ne?

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde uzun yıllar medyadaki gelişmeler üzerine ders verdim. Hangi kurum medya üzerine düşüncemi sorduysa görüşlerimi olabildiğince açık biçimde aktardım. Bu bazen genel konferans şeklinde oldu, bazen salon toplantıları biçiminde...

 

Gizlice kayda geçen sohbet

Ersöz de medyadaki genel gidişi, mevcut durumu sorunca düşüncelerimi aktardım. Benimle sohbetinde öteki gazetecilerden farklı olarak Cumhuriyet’in durumunu da sordu. Ben de gazetenin Ankara Temsilcisi olarak durumu, hedeflerimizi anlattım. Üniversitelerde yüzde 50 indirimli satıştan söz edince bunun kışlalarda da olabileceğini söyledi. Ancak bu konudaki sözlerin tümü sözde kaldı, hiçbiri yaşama geçmedi.. Ben de takipçisi olmadım. Zaten öneri benden gelmemişti. Böyle bir sohbet ortamının gizlice kayda geçirilebileceğini hiç düşünmemiştim.

Ersöz’le görüşmelerde bir amacım da o dönem sıcaklığını korumakta olan İstanbul’daki Sinagog, HSBC ve İngiliz Konsolosluğu saldırılarıyla ilgili haber almaktı. O günlerde Türkiye’nin, özellikle İstanbul’un terör - terörist üssü haline gelme kaygısı çok yüksekti.

Org. Eruygur’la görüşmelerde ise öncelikli olarak Milli Güvenlik Kurulu (MGK) zemininde yaşananları merak ediyordum. Bu zeminde gerilimin yer yer yükseldiği, ancak sözel değerlendirmelerin toplantı sonunda açıklanan bildiriye yansımadığı dikkat çekiyordu. Cumhurbaşkanı Sezer’in bu konuda ciddi bir özen içinde olduğu anlaşılıyordu.

 

'Ne yapabiliriz?'

Şunu bir ölçüde vurgulamadan geçemeyeceğim. Eruygur’un kaygıları daha çok anayasal sınırlar içinde “ne yapılabilir” sorusuna yanıt aramak olduğundan, yazılabilecek haber niteliğindeki bilgiler çok fazla değildi. Ankara gazeteciliğinin en az yarısı bu tür diyalog ortamlarından oluşur.

Eruygur, AKP iktidarının uygulamalarından çok rahatsız olan kişilerden biriydi. Bunu hem yeri geldiğinde yaptığı konuşmalarda hissettiriyordu hem de gazetecilerle yaptığı görüşmelerde. Benim de bulunduğum bu ortamlarda bazen 2, 3 hatta 4 - 5 gazeteci olurdu. Onların adını açıklamamak hele cadı kazanı kaynatıldığı bu dönemde gazetecinin en temel etik sorumluluğu ve mesleki haklarından biridir.


Notlarım iddianamede ‘işlenmiş’

Neden not tuttum?

Bir gazeteciye bu soruyu sormak, bir yargıca neden yasa kitapları bulunduruyorsun diye sormaya benzer. Nasıl ki bir yargıç vereceği kararlarda yasa metinlerine dayanmak zorunda ise bir gazeteci de bir dönemi yazacağı, yorumlayacağı zaman aldığı notlara ve ulaşabildiği bilgilere dayanmak zorundadır. Ama yineliyorum, bu ham notlara dayalı olarak bir şeyler yazacak olsaydım, elbet tüm bilgileri, yeniden gözden geçirirdim.

 

Neden bu notları sildim?

Artık “teknik takip” diye bir gerçek var. Bunu yaşayarak gördük. O nedenle şimdi vereceğim bilgileri bu işi çok iyi bilen yetkililerin, uzmanların da okuyacağını dikkate alarak aktarıyorum.

2006 yılıydı... Bilgi-İşlem Merkezi’nden sorumlu arkadaşlar şunu söylediler:

- Yeni bir bilgisayar programına geçiyoruz. Mevcut programı, bilgisayar sistemini yeniliyoruz. Eskisini tümüyle iptal edeceğiz. Günlük yazılarınızı arşive koyuyoruz. Ayrıca eski program içinde olup yenisine aktarmak istediğiniz dosyalar var mı?

Bir an düşündüm, “Yok” dedim. Yıl 2006 idi. 2007’ye giriyorduk. Artık yeni gündem konuları vardı. Kitap yazma konusunda yeni program yapmıştım. Bir ölçüde kitap konularını değiştirmiştim. Eğer Türkiye’nin 2000’li yıllarını ayrıca yazmam gerekirse gazeteye giren haber ve yazılarımdan, öteki yazılardan yola çıkarak bunu yapabilirdim.

O program tümüyle iptal edildi. Yeni bir bilgisayar programına geçtik.

Bu notların delil niteliği taşıyıp taşımayacağına elbette yargı karar verecek. Sorgu sırasında notların nasıl bir doğallıkla silindiğini aktardığımda şu karşılık verildi: “Siz silmiş olabilirsiniz ama, değişik kurtarma pogramlarıyla geri getirilebiliyor.”

 

Ayrı anlam yüklenmiş

Bu notların iddianameye ve iddianamenin eklerine konurken “işlenmiş” olduğunu gördüm. Ham hali gerçekten de gazetecinin günlük çalışma temposu içinde tuttuğu notlar olduğunu göstermeye yetiyor.

Eruygur ve Ersöz’le yaptığım görüşmelere iddianamenin ruhu gereği ayrı anlam yüklenmiş.

Eruygur ve Ersöz’den terör ve güvenlik konuları ağırlıklı olmak üzere bilgiler alırdım. Görüşmeler sırasında onlar da Türkiye’nin sorunlarını dile getirirler; siyasetçilere, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine, medyaya önemli görevler düştüğünü vurgularlardı.

Kimi haber kaynaklarından da “çok ileri”, hatta “hayal ürünü” diyebileceğim, maksadı çok aştığını düşündüğüm kulis bilgileri alırdım. Bunları yine ham olarak not etmekle yetindim. Kesin doğrulatabildiğim somut bilgileri, zaten o günlerin akışı içinde haberleştirdim ya da yorumlarımda yer verdim.

Kimi haber kaynaklarımın off the record olarak verdikleri bilgileri sonradan kullanmayı düşünseydim, mutlaka yeniden konuşur, son şeklini verir, ondan sonra değerlendirirdim.

 

Ödüllük notlar

Şu noktanın da altını çizmeden geçemeyeceğim.

Eğer ben bu notları, ayrı bir iş edinip işleseydim, altını üstünü doldursaydım, muhataplarıyla yeniden konuşup izin verdikleri ölçüde kaleme alsaydım ve yeni bilgilerle bir yazı dizisi haline getirseydim ödül alırdım.

Bir gazetecinin ödüllük notları - arşivi bugün bambaşka bir biçimde kamuoyu önünde.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024
BOP’ta yeni süreç! 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları