He-kimsin sen?! Meslek göçü...

09 Şubat 2022 Çarşamba

Ülkemizde pek çok kurumun içi boşaldığı gibi meslekler de değersizleştirildi. Her şey vasatla eşitlendi.

Bundan payını en çok alan mesleklerin başında hekimler geliyor. Durum o noktaya geldi ki hekimler haklarını alabilmek, kişisel ve mesleki onurlarını koruyabilmek için ayrıca örgütlenmek, sendikalar kurmak zorunda kaldılar. 

Toplumun, yönetenlerin onları el üstünde tutması gerekirken, neredeyse elinin tersiyle itecek noktaya gelindi.

Geleneklerimizde hekime ayrı bir saygı vardır. “Başköşeye geç, hekimsin sen” hitabından şu noktaya geldik:

- Haddini bil, emrimdeki he-kimsin sen!

Bu tanımlamaların eksiği var, fazlası yok!

İktidara geldiklerinde hesabı şöyle yaptılar:

“Bir tarafta yüz bin civarı hekim, bir tarafta milyonlarca seçmen. Onlara, ‘Hekimler emrinizde’ deriz, oylarını alırız!”

Bugün yüz elli bin hekim var, yine aynı anlayış.

Bilimi, cehaletin emrine verirseniz ne olur?

İşte Türkiye’de olan olur.

Her ay yüzden fazla, dünyanın en ileri ülkelerinde çalışma yeterliliğinde donanımlı hekim ülkeyi terk ediyor. Yıllık sayı bini geçti. En çok istem Almanya’ya. Pek çok hekim Almanca kurslarının yolunu tutuyor. Bunun adı beyin göçünden öte meslek göçü.

***

Hekimler, diş hekimleri bu tablo karşısında kendi mesleki sorunlarını çözecek, iyileştirecek ameliyatları sorumlulardan beklemek yerine kendileri yapmaya karar verdiler.

7-8 Şubat’ta ülke çapında acil işlemler hariç, çalışmalarını durdurdular, sorunlarını haykırdılar. Gördüğümüz kadarıyla henüz yeterince duyan yok. Hemen her alan gibi sağlık da birbirini tamamlayan mesleklerle birlikte var. Bu anlamda hemşiresinden laborantına kadar ondan fazla mesleğin birleşimi sağlık zincirinin halkalarını oluşturuyor. Ancak eğitim sisteminin de gösterdiği o ki en zor yetişeni hekim. Farklı kaynaklardan bilgileri birleştirip ortalamasını alınca bir hekimin öğrencilik sürecinde devlete maliyetinin 500 bin dolar civarı olduğunu görüyoruz. Öğrencinin ailesinin masrafı bunun dışında.

Bu kadar zor yetişen bir elemanı devlet olarak, toplum olarak korumak sorumluluğundayız. 

İki gündür pek çok hekimle konuşuyoruz. İşte anlattıkları:

- 10 dakikada bir hasta bakıyoruz. Hasta memnuniyeti sorunu çıkınca ceza olarak, “5 dakikada bir bakacaksın” diyorlar.

- Performansa dayalı sistem sakat. Sağlıkta performansı neyle ölçeceksiniz? Çok hasta bakmak tek ölçü ise toplu muayene edelim, olsun bitsin!

- Bakanlık, meslek onurunu korumak için adım atmıyor. Hekimlerin hakkı ödenmez deyip ödemiyorlar.

- Covid salgını ile mücadele bir tıp savaşıdır. Biz bunun bilincindeyiz. Gereken her türlü özveriyi de gösteriyoruz. Ancak bu mesleğin onuru ayaklar altına alınırsa, biz hangi moral gücüyle 36 saat aralıksız çalışacağız?

- Bir diş hekimi hasta ile nefes nefese. Bütün gün çalıştırıp, “Performansında sorun var” deyip, düşük maaşa mahkûm etmek hangi vicdana sığar?

- Yönetenler, hekimlerle sağlık çalışanlarını karşı karşıya getirmekten vazgeçsinler. Her meslek grubu hak ettiğini alsın. 

- Hekime yönelik şiddetin durması iyi bir yasal düzenlemeden ve siyasetçilerin mesleğe saygısından geçer. Mahkemelere bakıyoruz, saldırılan kişi hekimse neredeyse indirim nedeni!

***

Hekimler iki gündür sesini duyurmaya çalışıyor. 17-18 Şubat’ta da aile hekimleri Ankara’da olacak. Ülke çapında eylem yapacaklar. 

Bu sesleri duyan olmazsa öyle anlaşılıyor ki 14 Mart Tıp Bayramı, tıp direnişi haline gelecek.

Erdoğan ailesine geçmiş olsun diyoruz. Siyasi mücadele ayrı, sağlık ayrı. Onlar da açıklamalarında kendilerini hekime emanet ettiklerini söylediler.

Böyle giderse sağlığımızı emanet edeceğimiz hekim bulamayacağız.

Eyy ülkeyi yönetenler,

Hekimlere kulak verin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları