Şampiyonluk Hevesi Şam Piyonluğu Getirir!

09 Ekim 2014 Perşembe

Bileşik kaplar yasası sadece fizikte değil, yaşamın her alanında geçerlidir. Birbiriyle bağlantılı kaplardaki sıvı yüzeyi, ne ölçüde çalkantı olursa olsun aynı seviyededir.
Hükümetin Ortadoğu’da izlediği “her krizin bir parçası olma” siyaseti doğal olarak hem o ülkelerle seviyemizi eşitliyor hem de dışımızda görünen krizler doğrudan içimizi de etkiliyor.
Dünkü yazımızda, Davutoğlu’nun Suriye’nin iç barışına katkıda bulunma yerine rejimine yön verme niyetinin tehlikeli olduğunu vurgulamış, şöyle demiştik:
“AKP tezkereyi beline, Esad’ı diline dolayıp Suriye’de rejim avına çıkma niyetinde. Bu tür avlar tehlikelidir. Bir bakmışsınız ava giderken av olmuşsunuz, terör belasını içinizde bulmuşsunuz.”
Gerçekleşmesini hiç ama hiç arzu etmediğimiz bu tablo ne yazık ki iki gündür Türkiye’nin ana gündemi haline geldi. Dün yayın organlarının hemen tümünde ağırlıklı konu, Suriye’nin sınır kenti Kobani’de yaşananları protesto eylemlerinde yaşamını yitiren 19 yurttaşımız, sokağa çıkma yasağı ilan edilen 6 kentimiz idi. Tezkerenin Meclis’ten geçişinin haftası dolarken kriz sınırımızın dışından içine çoktan girmişti.

***

Buna karşı hükümetin tutumu ne?
İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, “şiddet eylemlerine misliyle karşılık vereceğiz” demeci her şeyi özetliyordu. Şiddet elbette kabul edilemez. Amacı ne olursa olsun şiddetin her türlüsüne hayır dediğimizi bu sütunlarda yeri geldikçe vurguluyoruz. Ancak şiddeti doğuran nedenlerden birinin de hükümetin özellikle son 4 yıldır izlediği Ortadoğu ve Suriye politikası olduğunu unutmamak gerekiyor. Zira Türkiye’nin bu zaman diliminde Suriye’yi kana bulayan karanlık örgütleri desteklediği iddiası, öfkenin yönünü Ankara’ya çevirebiliyor. Bu tür iddiaların ortaya atılması, gerçek olması kadar kötüdür.
Kobani’de deyim yerindeyse zebani saldırısı var; sadece komşu ülke olarak Türkiye’nin değil, tüm dünyanın böyle bir zulme seyirci kalmaması gerekiyor. Bölgeden gelen haberler, kentte IŞİD’e karşı çok da öngörülmeyen bir direniş olduğu yönünde. Bu, Kobani haberlerinin uzun süre daha devam edeceği anlamına geliyor. Türkiye’nin izlediği politika ise daha çok Şam’a dönük.

***

Gözden kaçan bir durum daha var; konunun uluslararası boyutu, sadece Türkiye- ABD ilişkilerinden ibaret değil. Suriye’nin 20. yüzyıldaki, iki dünya savaşı arasındaki ve Soğuk Savaş sürecindeki konumu dikkate alındığında, küresel aktörlerin 21. yüzyılda da bu ülkeyi plan dışı bırakmayacağı açıktır.
ABD’nin yanı sıra Rusya, Çin ve İran da Suriye ile doğrudan ilgili ülkelerin başında geliyor. Rusya için Doğu Akdeniz demek biraz da Suriye’nin Lazkiye limanı demektir. Oğul Esad’ın baba Esad’dan devraldıkları arasında Moskova ile sonuncusu 1980’li yıllarda imzalanmış stratejik anlaşmalar da vardır. Pekin de konu Ortadoğu olunca tekin değildir. Petrol gereksiniminin büyük bölümünü karşıladığı bu coğrafyada olup biten her şeyle ilgilenir.
Şam rejimini devirmek bir yana, Türkiye- Suriye sınırında tamamen güvenlik kaygılarıyla oluşturulacak bir tampon bölge bile hem bu ülkeleri hem de BM’yi doğrudan ilgilendirir.
Şam rejimini devirip Ortadoğu’nun şampiyonu olmaya niyetlenirken, uluslararası alanda yalnız kalıp Şam piyonu olmak da hükümeti bekleyen riskler arasındadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları