Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Avrupa Batarken
İtalya’nın Giglio Adası sahillerinde karaya oturan yüzen gökdelen “Costa Concordia”nın enkazına baktıkça herkes günbegün batan Avrupa’nın encamını düşünüyor.
\nGeminin adı akıllara en başta Avrupa’yı getiriyor.
\nGüverteleri teker teker AB ülkeleri isimleriyle anılan “Concordia”, Avrupa’da “uyum, barış, birlik” anlamına geliyor.
\nKoca “Avrupa gemisini” göz önünde sulara gömen şuursuz kaptansa vizyon ve yön sahibi büyük liderlerden yoksun kıtanın başı boşluğunu…
\nKayalarla dolu geminin rotası da, “Acaba bugün Yunan kayası mı çarpacak?”, “Macar kayası mı?” dedirten Avrupa’nın şaşkın yol haritasını düşündürüyor.
\nMüretebbatın çalışma şartları, “sosyal güvenceleriyle” bir zamanlar dünyaya örnek olan Avrupa standartlarının küreselleşmeyle geldiği acı noktayı özetliyor.
\nEzici çoğunluğu Asya, Güney Amerika ülkelerinden gelen 40 yaş altı mürettebat arasında; Avrupalılar artık ufak bir azınlık. Hal böyle olunca, AB dışı ülkelerden gelen müstahdem haftanın her günü, günde 12-14 saat çalışıyor ve saatte ortalama “3 Avro” olan ücretler icabında bir günden diğerine “3 dolara” inebiliyor.
\nMevsimlere göre değişen “kruvaziyer yolculuğu” fiyatları gibi tıpkı çalışanların ücretiyle de yo-yo gibi oynanabiliyor.
\nGeçen hafta battığından bu yana bütün bu kâbus gerçekleriyle kamuoyunun gündemine gelen “Concordia” şimdi böyle çok kasvetli bir metafora dönüşmüş durumda. Geminin “Standard&Poor’s”un (S&P) büyük Avrupa ülkelerinin kredi notlarını indirdiği bir “kara cuma” günü batmış olması bu kasvet duygusunu büsbütün arttırıyor.
\nÜç gençten biri işsiz
\nS&P’nin indirdiği son darbede olduğu gibi her güne başka bir kötü haberle uyanan Avrupa genelinde anlattığım bu “batma duygusu” çok yoğun...
\nBoydan boya kıtada işsizlik artıyor, gelirler küçülüyor, sosyal güvenceler budanıyor, sosyal hizmetler azalıyor, geleceğe olan güvensizlik ve belirsizlik duygusu gözle görülür biçimde tırmanıyor.
\nAralıkta Strasbourg’a gittiğimde; bu büyük bolluk kentinin vitrinlerinde Noel arifesi “Kapatıyoruz!” ilanı bulunan dükkânların sayısındaki artış karşısında affalamıştım.
\nStrasbourg’dan sonra Roma’da da aynı ilanlarla karşılaştığımda bunun artık iyiden iyiye yaygın bir Avrupa olgusu olduğunu kavramaya başladım.
\nYıllardır Roma’da yaşadığım mahallede tam üç dükkân art arda kepenk indirdi. Bankalar kolayına artık kredi vermiyor, işyerlerinin kapatılması, iflaslar zincirleme birbirini izliyor, ortalama üç gençten biri iş bulamıyor, emeklilerle yaşlılar ay sonunu getiremiyor, fakirlik yıldan yıla artıyor.
\nAvro alanının 3. büyük ekonomisi İtalya’da nüfusun yüzde 14’ü bundan böyle “fakir” kategorisinde sınıflandırılıyor. Çizme, on yıldır cebelleştiği “0” büyüme hadlerinde ileriye doğru en ufak ilerleme sağlayamıyor.
\nBu kara tablo içinde her Allah’ın günü Avrupa’nın bir başka köşesinden umutları baltalayan bir kötü haber geliyor: Bir gün iflas eşiğinde Yunanistan’ın köpürttüğü Avro krizi konuşulurken başka bir gün Strasbourg parlementosunun göstermelik yaptırımdan başka hiçbir şey yapamadığı “Viktatör Orban”ın Macaristan’ı gündemdeki ilk sıralara oturuyor.
\nÇöküş krizi
\nBatmakta olan Avrupa’nın krizi çok boyutlu ve çok katmanlı.
\nBu krizlerden ilki ve en önemlisi “kurumsal çöküş/dekadans”.
\nAvrupa’nın kuruluş yıllarını yakından takip eden büyükelçi Gian Paolo Papa; halihazırda yaşanan kurumsal krizin Avrupa’nın şimdiye dek yaşadığı en büyük kriz olduğunu söylüyor. “60’lı yıllar ortasında Ortak Pazar’a meydan okuyan De Gaulle’ün örneğin meşhur ‘boş koltuk’ krizini yaşamıştık. Ancak o Avrupa’nın bir ergenlik kriziydi” diye söze giren Papa ilave ediyor: “Avrupa bugün bir çöküş krizi yaşıyor. ‘Eski Kıta’nın ABD’si’ olmak yerine; ‘uluslar Avrupası’na bir geri dönüş yaşanıyor. Ulus devletler, Brüksel’e devrettikleri yetkileri geri alıyor. Bunu da Avrupa’nın ‘kaptanlığa’ en çok ihtiyaç duyduğu, rüzgâr ve akıntıların tümüyle yön değiştirdiği bir anda yapıyorlar!”
\nDünyanın ekseni Çin’e, Hindistan’a kayarken gözler Avrupa’nın başında Jean Monnet, Walter Hallstein, Roy Jenkins, Jacques Delors gibi Avrupa vizyonu ve liderliği ile kabul gören güçlü komisyon başkanları arıyor. Oysa yıllardır Avrupa Komisyonu’nun başında böyle bir başkan yok. Mevcut Başkan Jose Manuel Barroso, sadece Ali’nin külâhını Veli’ye, Veli’ninkini Ali’ye giydirebilen yanardöner bir “her devrin adamı” olduğu için; o konumunu muhafaza edebiliyor.
\nKurumsal kriz ile büyük kitleleri etkileyen sosyal-ekonomik krize Avrupa’nın yok olan “değerler krizi” de eklemleniyor.
\nFransa, İtalya gibi Avrupa’nın büyük ülkeleri uluslararası kredi notlamalarında gerilere düşerken bu ülkelerin demokrasileri de yavaş yavaş “AAA” kategorilerinden çıkartılıp “BBB” kategorisine indirgeniyor ve Avrupa’nın ortasında artık “parlamenter diktatörlük” olarak damgalanan bir rejim kuran Macaristan, Avrupa’nın tüm hastalıkların-ekonomik, sosyal, kurumsal-kesiştiği ortak bileşenine dönüşüyor…
\nYarın buradan devam ederiz.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama