Avrupa Batarken

21 Ocak 2012 Cumartesi
\n

İtalyanın Giglio Adası sahillerinde karaya oturan yüzen gökdelen Costa Concordianın enkazına baktıkça herkes günbegün batan Avrupanın encamını düşünüyor.

\n

Geminin adı akıllara en başta Avrupayı getiriyor.

\n

Güverteleri teker teker AB ülkeleri isimleriyle anılan Concordia”, Avrupada uyum, barış, birlikanlamına geliyor.

\n

Koca Avrupa gemisinigöz önünde sulara gömen şuursuz kaptansa vizyon ve yön sahibi büyük liderlerden yoksun kıtanın başı boşluğunu

\n

Kayalarla dolu geminin rotası da, Acaba bugün Yunan kayası mı çarpacak?”, “Macar kayası mı?” dedirten Avrupanın şaşkın yol haritasını düşündürüyor.

\n

Müretebbatın çalışma şartları, sosyal güvenceleriylebir zamanlar dünyaya örnek olan Avrupa standartlarının küreselleşmeyle geldiği acı noktayı özetliyor.

\n

Ezici çoğunluğu Asya, Güney Amerika ülkelerinden gelen 40 yaş altı mürettebat arasında; Avrupalılar artık ufak bir azınlık. Hal böyle olunca, AB dışı ülkelerden gelen müstahdem haftanın her günü, günde 12-14 saat çalışıyor ve saatte ortalama 3 Avroolan ücretler icabında bir günden diğerine 3 dolara inebiliyor.

\n

Mevsimlere göre değişen kruvaziyer yolculuğu fiyatları gibi tıpkı çalışanların ücretiyle de yo-yo gibi oynanabiliyor.

\n

Geçen hafta battığından bu yana bütün bu kâbus gerçekleriyle kamuoyunun gündemine gelen Concordiaşimdi böyle çok kasvetli bir metafora dönüşmüş durumda. Geminin Standard&Poorsun (S&P) büyük Avrupa ülkelerinin kredi notlarını indirdiği bir kara cumagünü batmış olması bu kasvet duygusunu büsbütün arttırıyor.

\n

Üç gençten biri işsiz

\n

S&Pnin indirdiği son darbede olduğu gibi her güne başka bir kötü haberle uyanan Avrupa genelinde anlattığım bu batma duygusuçok yoğun...

\n

Boydan boya kıtada işsizlik artıyor, gelirler küçülüyor, sosyal güvenceler budanıyor, sosyal hizmetler azalıyor, geleceğe olan güvensizlik ve belirsizlik duygusu gözle görülür biçimde tırmanıyor.

\n

Aralıkta Strasbourga gittiğimde; bu büyük bolluk kentinin vitrinlerinde Noel arifesi Kapatıyoruz!ilanı bulunan dükkânların sayısındaki artış karşısında affalamıştım.

\n

Strasbourgdan sonra Romada da aynı ilanlarla karşılaştığımda bunun artık iyiden iyiye yaygın bir Avrupa olgusu olduğunu kavramaya başladım.

\n

Yıllardır Romada yaşadığım mahallede tam üç dükkân art arda kepenk indirdi. Bankalar kolayına artık kredi vermiyor, işyerlerinin kapatılması, iflaslar zincirleme birbirini izliyor, ortalama üç gençten biri iş bulamıyor, emeklilerle yaşlılar ay sonunu getiremiyor, fakirlik yıldan yıla artıyor.

\n

Avro alanının 3. büyük ekonomisi İtalyada nüfusun yüzde 14ü bundan böyle fakirkategorisinde sınıflandırılıyor. Çizme, on yıldır cebelleştiği “0” büyüme hadlerinde ileriye doğru en ufak ilerleme sağlayamıyor.

\n

Bu kara tablo içinde her Allahın günü Avrupanın bir başka köşesinden umutları baltalayan bir kötü haber geliyor: Bir gün iflas eşiğinde Yunanistanın köpürttüğü Avro krizi konuşulurken başka bir gün Strasbourg parlementosunun göstermelik yaptırımdan başka hiçbir şey yapamadığı Viktatör Orbanın Macaristanı gündemdeki ilk sıralara oturuyor.

\n

Çöküş krizi

\n

Batmakta olan Avrupanın krizi çok boyutlu ve çok katmanlı.

\n

Bu krizlerden ilki ve en önemlisi kurumsal çöküş/dekadans”.

\n

Avrupanın kuruluş yıllarını yakından takip eden büyükelçi Gian Paolo Papa; halihazırda yaşanan kurumsal krizin Avrupanın şimdiye dek yaşadığı en büyük kriz olduğunu söylüyor. “60’lı yıllar ortasında Ortak Pazara meydan okuyan De Gaulleün örneğin meşhur boş koltuk krizini yaşamıştık. Ancak o Avrupanın bir ergenlik kriziydidiye söze giren Papa ilave ediyor:Avrupa bugün bir çöküş krizi yaşıyor. Eski Kıtanın ABDsi olmak yerine; uluslar Avrupasına bir geri dönüş yaşanıyor. Ulus devletler, Brüksele devrettikleri yetkileri geri alıyor. Bunu da Avrupanın kaptanlığa en çok ihtiyaç duyduğu, rüzgâr ve akıntıların tümüyle yön değiştirdiği bir anda yapıyorlar!

\n

Dünyanın ekseni Çine, Hindistana kayarken gözler Avrupanın başında Jean Monnet, Walter Hallstein, Roy Jenkins, Jacques Delors gibi Avrupa vizyonu ve liderliği ile kabul gören güçlü komisyon başkanları arıyor. Oysa yıllardır Avrupa Komisyonunun başında böyle bir başkan yok. Mevcut Başkan Jose Manuel Barroso, sadece Alinin külâhını Veliye, Velininkini Aliye giydirebilen yanardöner bir her devrin adamıolduğu için; o konumunu muhafaza edebiliyor.

\n

Kurumsal kriz ile büyük kitleleri etkileyen sosyal-ekonomik krize Avrupanın yok olan değerler krizide eklemleniyor.

\n

Fransa, İtalya gibi Avrupanın büyük ülkeleri uluslararası kredi notlamalarında gerilere düşerken bu ülkelerin demokrasileri de yavaş yavaşAAAkategorilerinden çıkartılıp BBBkategorisine indirgeniyor ve Avrupanın ortasında artık parlamenter diktatörlük olarak damgalanan bir rejim kuran Macaristan, Avrupanın tüm hastalıkların-ekonomik, sosyal, kurumsal-kesiştiği ortak bileşenine dönüşüyor

\n

Yarın buradan devam ederiz.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları