En sürreel yılbaşı

02 Ocak 2022 Pazar

Bir yandan pandemi, Omicron, COVID, bir yandan zamlar, bir yandan “yeni Türkiye ekonomik modeli” YEM ve sersem eden kurlar derken (siyasetten bahsetmiyorum bile)... Yılbaşı gibi olmayan bir yılbaşı yaşadık. 

Havai fişekler bile mahallemde duyulmadı.

İnsanlarda sevinç, heyecan, umut, beklenti, düşler yerine zira bir bezginlik ve tedirginlik hali var. Bu sırf Türkiye’de değil, her yerde böyle. “Eyvah! 2020’lerden biri daha üzerimize geliyor. Başımıza acaba neler gelecek?” modu hâkim. 

Dünyada buna “COVID stres” deniyor. Bizde ilaveten “yerli ve milli stresler” de üstüne eklenince ortaya tadından yenmez bir ortam çıkıyor. Yeni yılı karşılamak, bir gerilim filmi atmosferine dönüşüyor. 

Bu huzursuz 2022 bekleyişini kalabalıklar arasında “maskeli/maskesiz, aşılı/aşısız, COVID testli/testsiz” gerilimi ile yaşamaktansa, annemle evde sakin TV karşısında geçirmeyi yeğledim. 

Ama o da ne? TV programları birbirinden berbat ve kıtıpiyoz. 

Birinde yılın herhangi bir haftasında izleyebileceğiniz “Kim Milyoner Olmak İster?” yarışması, diğerinde aynı aleladelikte “O Ses Türkiye”, geri kalanında yalnız arabesk - alaturka çeşitlemeleri: Sibel Can, Muhsun Kırmızıgül ve sırf eş dost pompalamasıyla ayakta duran İbo Show var. 

Günün en “in” dansözlerini vaktiyle ekranından hiç eksik etmeyen İbo Show, bu kez “zeitgeist”a uyum sağlamak için dansöze muhafazakâr yorum getirmiş ve uzun kollu, yerlere dek uzun bir giysi giydirmiş. 

Ama dansöz bu. Kadın kıvırdıkça kıvırıyor ve lepiska saçlarını oradan oraya savuruyor. 

Sahnede gümüş varak koltuklarda oturan erkeler ve erkek orkestra elemanları şaşkın: Nereye bakacaklarını bilemiyorlar. Kameraya zinhar dansöze bakarken görüntülenmeyi istemiyorlar. Stüdyoya bir fil girmiş havasındalar... 

ZAMAN BÜKÜLMESİ

2000’ler başını, ’90’ları ve dahi ’80’lerde özel kanalların olmadığı Zeki Müren’li, Ajda Pekkan’lı TRT özel yılbaşı çekimlerini hatırladığımda kendimi bir zaman bükülmesinin içinde buluyorum. 

Gelecek” duygusu, neşe, coşku veren programlar tümüyle “geçmiş”te kalmış. “Gelecek”le özdeş olması gereken yeni model “yılbaşı programları” ise astsolistler dahil bizi yalnız geçmişe götürüyor...

Kanallar arasında umutsuzca zaplarken tamamen tesadüf eseri karşıma Ata Demirer’in FOX TV’deki programı çıktı. 

Eski Türkiye” havası aldığımdan mıdır nedir, birden ekrana kilitlendim ve 2022’ye annemle büyük sürpriz... kahkahalarla girdik.      

Bunca ağır bir yılı Ata Demirer’den başka bana unutturabilecek hiç kimse olamazdı. 

Adam tek başına bir kabare gibi. 

Taklitler, birbiri ardına gelen espiriler, oyun gücü, ses, müzik... muhteşem zengin bir kadroya bedel sıra dışı bir sanatçıdan bahsediyoruz... 

Göz açıp kapar gibi ciddiyetten geyiğe, geyikten ciddiyete geçiyor; Zeki Müren taklidinden giriyor, Pavarotti’den çıkıyor, Türk sanat müziğinden operaya, Goran Bregoviç ezgilerinden “komşu” Yunan şarkılarına atlıyor. 

Nefes kesen şovu izlerken, başka hiçbir şey düşünemiyorsunuz. Çünkü hep arkasından sürüklüyor. 

Ancak ne ki bu olağanüstü sanatçının şovunda dahi bir zaman bükülmesi var. 

İnsan hangi zamanda yaşadığını şaşırıyor. 

KOYVERMİŞLİK

İsabetli bir isimle, “Ata Demirer gazinosu” olarak anılan program, yılbaşı için özel bir çekim olarak hazırlanmamış. 

Özel yayın olmaması bir yana, program bir yıl önce bir dijital platformda 2020’den 2021’e geçerken verilmiş. 

Bir yıl öncesinin yılbaşı programını, ana akım kanallardan biri “geri dönüşümle”, üstelik de “uygun görülmeyen” esprileri de sansürleyerek... Sözde yeni bir yılı karşılamak için yeniden kullanıyor. 

Laubaliliğin, özensizliğin, lakaytliğin, motivasyonsuzluğun, izleyiciye saygı, özsaygı eksikliğinin, heyecan, yaratıcılık yoksunluğunun bu kadarı olur:.. Bir yıl önce, aynı vesileyle başka kanalda yayımlanmış bir bant kaydını verin gitsin... 

Ana akım TV’lerin ne kerte çaptan düştüğünün sağlaması oldu bu 2022 yılbaşısı. 

Zor zamanlarda tersine özel çaba, adrenalin yüklemesi ve umut pompalayacak bir seferberliğe girmek yerine, hepsi en kolay ve ucuz tercihe, “Amaan şu yılbaşı programını basıverin, bitsin gitsin!” formülüne başvurdu.    

Kendimi bit pazarına düşmüş programlar arasında seçim yapmak zorunda kalmış hissettim. 

İzleyiciyi bu kadar adam yerine koymayan bir seçki olamaz... 

Bu genel koyvermişlik hali ekranlara bile yansırken; umut pompalayan yeni bir yıl dileğinde bulunmak zor. 

Ama biz gene de “Bu da gelir, bu da geçer” diyelim ve tez zamanda Türkiye’nin eski dinamizmi, enerjisi, özgüvenine kavuşmasını umalım. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları