Gorbaçov’la yüz yüze

04 Eylül 2022 Pazar

“Karşımdaki adam dünyayı değiştirdi” diye yazmışım Gorbaçov’la Moskova’da gerçekleştirdiğimiz görüşmenin girizgâhına (1 Ocak 1993, Sabah).

“Belki öne çıkan kişiliği ve canlılığının etikisiyle, alnındaki doğum lekesi fotoğraflardaki kadar belirgin durmuyor” demiş ve özetle eklemişim: 

Mikhail Sergeyeviç, her hareketinde etrafına bir güç hissi veriyor. Jestleri bir panterin ataklığını taşıyor. Sık sık espri yapıyor, gülüyor, dikkatle dinliyor. Ama fazla söz hakkı tanımıyor. Ruh hali değişiyor. Önceden ne söyleyeceğini kestirmek kolay olmuyor. Bir yıl öncesine dek dünyanın en güçlü iki liderinden biri sayılan adam, kesin bir karizma taşıyor ve mücadelesini yürütmeye kararlı insanların azmiyle konuşuyor.”

Şimdi tarihi anlam kazanan röportajımızda Rusya’nın hep ezelden beri “güçlü bir liderin ya da Çarların diktası” ile yönetildiğine dikkat çeken Gorbaçov devam ediyor: 

“Perestroyka döneminde halktan gelen ‘Demokratik haklarımızı verin!’ taleplerine uyduk. Şimdi bu hakların nasıl kullanılacağı sorunu çıkıyor.

Ülkede son üç kuşak emir-komuta sistemiyle yaşadı. Değişim kolay değil. Batılılar dışardan bakıp kendilerine göre analiz yapıyorlar; kimin reformucu olup olmadığına karar veriyorlar. Bizim gerçeğimizi kavramayan genelleyici tahliller yapıyorar. Demokrasi burada ilk adımlarını atıyor. Büyük sıçramalar yapmamız olanaksız. Buna ne insanlarımız, ne ülkeyi yöneten liderler hazır.”

REFORM MACERA OLUNCA 

Sovyetler Birliği cumhurbaşkanlığı konumunu yitirmesinden bir yıl sonra, Leningradskij Prospekt Bulvarı’nda, bugünün koşullarında mütevazı sayılabilecek Gorbaçov Vakfı’nda gerçekleştirdiğimiz görüşmede, Yeltsin’in aşırı liberal reformlarını yerden yere vururken şunları kaydetmekten geri kalmıyor Gorbaçov: 

“(Yeltsin reformları) yaşam standartlarında 20 yıllık gerileme yaratıyor. 70’li yılların yaşam düzeylerine geri döndük. Reformlarda göz önünde tutulması gereken husus, nihai hedeflerdir. Hedeflere nasıl varacağımızın ortaya konulması çok önemlidir. Siyasi çoğulculuk, hukuk devleti, güçler ayrımı, ekonominin liberalleştirilmesi reformlarda varılması gereken sonuçlar. Ama devlet, zayıfları ve fakirleri koruyan temel rolünü sürdürmeli. Ben basit reçetelere inanan biri değilim. Bu temel sorunların halledilmesi şart. Aksi takdirde gerçekleştirilen politikalar reform değil macera olur. Bunları öteden beri söylüyorum. Her şey öngördüğüm biçimde gelişiyor. Ama bunları söylediğim için hep kötü kişi oluyorum. Sürekli saldırılara maruz kalıyorum.”

Otuz yıl öncesinde gerçekleştirdiğimiz röportajda görüldüğü üzere hem dışarıdan ve hem de üst perdeden ahkam kesen Batı’dan, hem demokrasi deneyiminden yoksun ülkesinin iç dinamiklerinden yakınıyor Gorbaçov.      

KÂBUSLARI GERÇEK OLDU

Aradan geçen çeyrek asrı aşkın zaman diliminde badire bu çift hat üzerinden ilerledi.

Gorbaçov’un glasnostu ve perestroykası, DNA’sında salt Çarlık istibdatı ve komünist dikta kodları taşıyan ülkede, istenen zihinsel dönüşümü yaratmadı.  

Gorbaçov zamanında ilk kez sansür ve siyasi polis baskısı kalktı. Yasaklı kitaplar, filmler gün yüzü gördü. Siyasi tutuklular özgürlüklerine kavuştu ve aydınlar sürgünden döndü. Ruslar, ilk kez seyahat özgürlüğü elde etti. Kısmen de olsa serbest seçimler ilk defa yapıldı. 

Bunlar baskı, zulümden başka şey görmemiş bir ülke için büyük kazanımlar. Ama bu kazanımlara önden çerçevesi çizilmiş bir ekonomi programı eşlik etmeyince, tarihi dönüşümler duvara tosladı. 

Süpermarket rafları boşaldı. Hiperenflasyon halkı ezdi, ruble düşüşe geçti. Özkaynaklar, aç gözlü Batılıların itişi ile “özelleştirme” adı altında yağmalandı. 

Bu karabasan sonucunda, eski görkemli imparatorluklarının etkisini arayan Ruslar; Gorbaçov’un tam 30 yıl önce uyarmış olduğu gibi “güçlü lider” arayışına çıktılar. Ve Yeltsin kaosundan sonra hızla kaderlerini Putin’in yükselen yıldızıyla birleştirdiler. 

Kâbuslarının bir bir gerçeğe dönüştüğünü gören Gorbaçov, glasnost ve perestroyka sonucu yerle bir olan Berlin Duvarı sonrası düzenin, en son Ukrayna işgali akabinde çözülüşüne tanık olarak ayrıldı bu dünyadan.  

Putin’i doğrudan hedef almaktan kaçınan ama konumu ve icraatlarıyla eleştiren “reformcu Sovyet liderini” son kertede özlü demeçlerinden biriyle analım:

“Dünyanın neresine giderseniz gidin” diyor Gorbaçov; “Yirmi yıl ya da fazla zaman diliminde görevde kalan liderler ve çevreleri için biricik hedef hiç istisnasız iktidarlarını sürdürmekten ibarettir. Ülkemizde yaşanan budur.”    

Kendisine yabancılaşan ve hatta düşmanlaşan bir ülkede son yıllarını yaşadı Gorbaçov. “Ruh ikizi” eşi Raisa’yı kaybettikten sonra hele içine düştüğü yalnızlık çukuru devasa olmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları