Londra kilit...

18 Eylül 2022 Pazar

“Dükkânlar, okullar kapalı, doktor ziyaretleri, trenler iptal. Düğünler, cenazeler ertelenecek; ameliyatlar gerçekleştirilemeyecek. Gürültü nedeniyle dikkatler dağılmasın diye Heathrow Havalanı uçuşlara kapatılacak. Sinema, tiyatroya gitmek, Center Parcs’ta vakit geçirmek isteyenler, planlarını erteleyecek...”

Londra kilit. Kanser hastalarının randevuları dahi iptal.   

“Bu yas çılgınlığına lütfen son verin” diye yazıyor İngiltere’nin en monarşi yanlısı gazetesi Daily Mail’den Janet Street Porter bile ve “İpin ucu kaçtı!” diyor. 

Okurlar; “Sıradan fanilerin cenazelerini iptal etmek de nedir” sorusunu soruyor, devam ediyorlar: “Gülünç olmayalım. Kuzey Kore’de ‘sevgili lider’ ardından bunlar yaşansa alay ederiz. İki haftaya yakın yas! Ne oluyoruz? Londra, Thames üzerinde yeni bir Pyongyang oldu da, haberimiz mi yok?”

Katafalk önünde yaşlı gözlerle kilometreler boyunca kuyruklara girmeler, kraliçenin naaşını o saray senin, bu saray benim gezdirmeler filan geçen yüzyıl başında tarihe karışan Kraliçe Victoria döneminden kalma ritüeller. Londra’yı felç edecek yarınki devlet cenazesinin son örneği de 1965’te Churchill için düzenlenmiş.. 

Bu asırlık uygulamalar, “Twitter”la yan yana geldiğinde “ortaya karışık” anakronistik bir tablo çıkıyor.   

Tablonun bundan böyle daha ne kerte karışacağını, Charles’ın taç giyme töreni ardından izleyeceğiz. 

3. Charles, kral olarak nihayet kamuoyu önüne çıktığı ilk imza töreninde bir mürekkep hokkası ve akan bir kalem yüzünden öfke nöbeti geçirdi ve yanındaki eşi Camilla tarafından zor bela yatıştırıldı. 

TV ekranlarından sahneyi izleyen herkes, Charles’ın tam da beklenildiği gibi etrafındakilere kaba davranan huysuz, aksi bir ihtiyar olduğuna hükmetti. 

Britanya İmparatorluğu’nun çöküş dönemini hiç kaşını gözünü oynatmadan vakarla yöneten anasının aksine, tahtın yeni sahibinin incir çekirdeğini doldurmayan, ani, duygusal çıkışlara açık olduğu teyit edildi. 

Oysa yeni kralın Britanya’yı bir arada tutmayı başarmak gibi çok çetin bir görevi var. 

İskoçlar 2023’te yeni bir bağımsızlık referandumu istiyor.

Kuzey İrlanda’da Sinn Fein’ciler beri yandan İrlanda Cumhuriyeti ile birleşmeyi savunuyorlar. 

Galler’de halkının dörtte biri de Britanya’dan ayrılmayı düşlüyor ve Charles’a, Elizabeth’ten çok daha az sempati besliyor. 

TUHAF ZAMANLAR

Kimse monarşinin bugünden yarına sona ereceğini düşünmüyor ama Brexit’le alabora olan, altı yılda dört başbakan eskiten ve skandallarla yıpranan, Ukrayna savaşı, ekonomik kriz ile sarsılan ülkede Charles’ın yolu yokuş. 

Krallık ve de ülke çok sayıda belirsizliğe gebe. 

Bu konjonktürde tam… kütüphanemi temizlerken, Eric Hobsbawm’ın “Tuhaf Zamanlar” adlı kitabıyla karşılaştım.  

20. yüzyılı baştan sona yaşayan tarihçi, en son 11 Eylül’le noktaladığı otobiyografisine Çin bedduası “Tuhaf Zamanlar” adını vermiş. 

Yeni bir yüzyılın eşiğinde en kaygı verici tehlikenin derslerle dolu 20. yüzyıl tarihinin unutulması olduğunu belirten ve peşinde koştuğu şeyin “tarihin idraki” olduğunu savunan tarihçi, “21. yüzyılın bilinmeyenlerle dolu karanlık/alacakaranlık başlangıcında, tarihin idrakini arayan kuşkucu tarihçilere her zamankinden çok ihtiyaç olduğunu” söylüyor.  

Berlin’de Hitler’in iktidara çıkışı gibi Berlin Duvarı’nın da çöküşüne tanıklık eden, 68’i, Thatcher’ı, Che Guevara’yı yaşayan Hobsbawm; içinde bulunduğumuz çağın, “insanlığın herhangi bir başka döneminden çok daha hızlı değişimlerle sarsılan bir dönem olduğunu” ifade ediyor; “aile, toplum düzeyinde insanları birarada tutan tüm kurallar ve akitlerin işlevsizleştiği bir belirsizlik ve güvensizlik dönemine savrulduğumuzu” ilan ediyor.

Bilinen tüm referansların özetle silindiği bir dönem bu. 

M. FAKTÖRÜ

Son haftada olanlara bakın...  

Avrupa’da belirsizliklere savrulan tek ülke İngiltere değil. 

Son geçtiğimiz 11 Eylül’de (bu da yeni bir 11 Eylül!) İsveç’in “neo-nazi geleneğinden” gelen radikal sağcı partisi sandıkta tarihi zafer sağladı.     

Bu tarihi çıkışın benzeri önümüzdeki haftasonu yapılacak İtalya seçimlerinde de yaşanacak.

Mussolini nostaljisi nedeniyle, soyadının başharfine de göndermeyle “M faktörü” yakıştırmasıyla anılan Giorgia Meloni’nin, 25 Eylül seçimlerinden ülkenin bir numaralı lideri olarak çıkması ve sağ bir koalisyon liderliğinde Mussolini’nin iktidara geldiği 1922 yılının 100. yıldönümünde “ilk kadın başbakan” olarak iktidara yükselmesi bekleniyor.  

Bu gelişmelerin herbiri, eski kıtanın bambaşka maceralara yönelebileceğinin göstergesi.

Hobsbawm’ın sözünü ettiği gibi gerçekten de “Tuhaf Zamanlar” bunlar. 

Çok kötü bir kâbus, bir beddua gibi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024
Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları