Nefret siyaseti

05 Haziran 2022 Pazar

“Büyümekte olan kızlarımıza televizyonlarda kamuya mal olan kişilerden duydukları nefret dilinin, bu ülkenin gerçek ruhu olmadığını söylüyoruz. Biri zalimlik ya da külhanbeyliği yaptığında, onun düzeyine inilmeyeceğini izah ediyoruz. Onlar alçaldığında biz yükseleceğiz, şiarımız budur.”

Beyaz Saray’ın karizma “first lady”lerinden Michelle Obama’nın sözleri bunlar. 

2016 başkanlık seçimleri kampanyasında Donald Trump’ın adını hiç ağzına almadan telaffuz ettiği bu sözler, olay olmuştu. 

“Onlar alçaldığında biz yükseleceğiz!” (When they go low, we go high) ifadeleri dillere pelesenk edilen bir slogana dönüşmüş; kitaplara başlık olmuş, tişörtlere, rozetlere, kahve-bira kupalarına, kolye-bilezik her türlü aksesuvara ilham, içerik sağlamıştı. 

Zaman içinde sözlerini Obama, “Alçalmak kolaydır” diyerek açmış, “İnsanlar kolay alçalır. Korku ile bölmek, yönetmek, ona buna dehşet saçmak kolaydır. Zor olan çözüm odaklı düşünmektir” demişti.  

“Yükseleceğiz” kısmına da şu açıklamayı getirmişti: 

“Yükselmek, rencide olmadığımız anlamına gelmez. Ama öfke ve intikam işe yaramaz. Öfke bir an rahatlatsa da bizleri ileriye taşımaz. “Yükselmek”le kasıt, tepkinin bizi ileriye taşıyacak türden olmasıdır.”

KIRMIZI ÇİZGİ OLMAYINCA

Trump’ın Twitter’dan her gün boca ettiği, Amerikan siyasetine damga vuran çeşitli aşağılama, hakaret ve kutuplaştırıcı söylemle baş etmek amacıyla yapılmış olan bir konuşma bu.  

Zaman geçti, unutmuş olabilirsiniz. Ama Trump’ın “cinsiyetçi dili” meşhurdu...

Rakibi Hillary’ye edepsiz-kötü kadın manasında “nasty woman” yakıştırması yapmıştı. Sıradan kadınlara da “şişko domuzlar”, “köpekler”, “pasaklılar”, “iğrenç hayvanlar” gibi akla hayale gelmeyecek hakaretleri sıralamaktan kaçınmamıştı. 

Siyasi rakiplerinin her birine teker teker aşağılayıcı, küçümseyici, alaycı lakaplar takmıştı. 

Liste burada alıntılayamayacağım kadar uzun. Öyle ki New York Times vaktiyle eski başkanın saçtığı hakaretleri alt alta dizerek iki tam sayfa yayımlamıştı.       

Uzmanlar, bu hakaretlerin hiçbirisini dil sürçmesine, prompter kazalarına, “Ay acaba söylediği sözün ne anlama geldiğini biliyor mu?” gibisinden abuk açıklamalara bağlamıyor. 

Tersine hepsinin düzenli kalıp, bilinçli strateji ve stratejinin de ötesinde planlı, programlı bir siyaset olduğunu belirtiyor: “neden bir kırmızı çizginin olmadığını” soruyor ve sorunun yanıtını bir önceki ABD başkanının şu ifadesinde buluyorlar: 

“Ben 5. Cadde’nin ortasında kalkıp birini vursam, tek oy bile kaybetmem!”

ÖLÜ KEDİ STRATEJİSİ 

Niye? 

Çünkü karşısında kutuplaşmış, kemikleşmiş, kimlik siyaseti üzerinden bölünmüş bir toplum var. 

Yandaşlar futbol takımı tutarcasına oy kullanıyor. Nefret siyasetinden rahatsızlık duyan görece ahlak sahibi kitle bile, günün sonunda oyunu gidip gene partisine veriyor. Ne olursa olsun çünkü “öteki mahalle”ye iktidarı asla teslim etmek istemiyor.  

Biden’ı geçen yıl kıl payı Beyaz Saray’a çıkaran seçimler, ardından yaşanan arbede ve hâlâ yaşanan tartışmalar bu yüzden sürebiliyor. 

“Siyasette terbiyesizliğin normalleştirilmesi” konusu üzerinde bir çalışma “nefret siyaseti”nin altı amaca hizmet verdiğini ortaya koyuyor: 

1. Halk adamı olmanın özgünlüğünün ispatı.

2. Siyaseti, rasyonel diyalog içeriğinden çıkarıp propagandaya dönüştürmek.

3. Veri temelli özgür basını savuşturmak...

4. Müesses düzen ve elitlere çakmak suretiyle (kimliklerin üzerinden) parti ile özdeşleştirmeyi pekiştirmek. 

5. Ayrıştırıcı, dışlayıcı antidemokratik politikaları ana akımlaştırmak.

6. Ölü kedi stratejisi.

“O da ne?” diyeceksiniz.

Ölü kedi stratejisinin mucidi Boris Johnson. Kampanya danışmanlarından biri ona önermiş. 

“Sıkıştığınızda masaya bir ‘ölü kedi’ fırlatın” diyor Johnson: “Masadakiler elbette tiksinecektir. Önemli değil. Önemli olan dikkatlerin ölü kediye odaklanması ve ‘ah, vah’ edilerek yalnız onun konuşulması. Böylece canınızı sıkan tüm mevzulardan sıyrılırsınız.”

İsimlere bakın: Donald Trump, Boris Johnson...

“Ölü kedi” diye bile isteye geliştirilen bir siyaset ve üzerinde çalışan uzmanlar var.

Obama’nın “Alçalmayalım, yükselelim” nasihati iyi, güzel, çok yüce de uygulayabilmek için çelik gibi sağlam sinir lazım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Boş koltuk 5 Mayıs 2024
Yurttaşlara mektup 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları