Suratlar Asık

24 Mart 2013 Pazar

Bugün tatil… Hem de “Nevruz baharı”nın ilk “Pazar”ı.
Sabah
“huzur”la uyandınız mı? “Keyif”li bir kahvaltıya hazırlandınız mı? Gazetelere “umut”la göz attınız mı? Bahar çiçekleriyle bezenmiş ağaçlara “bekleyin geliyorum” diyerek doğaya koşmak mı istiyorsunuz, yoksa yine şu “nefretim” AVM’lere mi gideceksiniz?
Bunlara
“evet” diyenlerin neredeyse kalmadığını, “hayır”ların ise hızla çoğaldığını söylesem…
Asla yanıldığımı sanmıyorum; çünkü yüzünüzü de görür gibiyim… suratlarınız
“asık”, bakışlarınız “donuk”, baharın bu ilk sabahını şen şakrak karşılamanızı engelleyen düşünceleriniz “tasa”lı.
Belli ki ne tatile bıraktığınız ev işlerinizi
“neşe”yle yapabilecek, ne de hafta sonu için planladığınız ziyaretlerinizi, gezilerinizi. Şairin dediği gibi “sol memesinin altında insan yüreği taşıyan”lardansanız, “Silivri tutsakları”nı düşünmekten kendinizi alamayacaksınız.

\n

Ortak kaygılar

\n

Herkese bir bakın; olana bitene en duyarsızların bile “içten kahkahalar”la gülmediklerini fark edeceksiniz. Dahası, bu karanlığa “aldırmayanlar”ın; “inadına” mutlu görünmeye çalışanların bile “kaygı”larını gizleyemediklerini...
Çünkü hepimiz bu ülkenin yurttaşlarıyız. Görüşlerimiz, partimiz, emellerimiz ne olursa olsun, insana saygılı,
“adaleti adil” bir düzende yaşamanın “ortak özlem”i içindeyiz...
İster ateist, ister dindar, ister sağcı, ister solcu, ister yoksul, ister zengin, ister siyasetçi… hepimiz Silivri tutsaklarına öngörülen
“ağırlaştırılmış müebbet hapis”in doruğa çıkan bir “haksızlık, vicdansızlık ve insanlık yoksunluğu” olduğunu adeta “duygu birliği” içinde düşünüyor; zihinlerimizden çıkartamıyoruz.
“Çıkartan”ların da aslında “öyle görünme”yi yeğlediklerine, “neşe”li görünseler bile yüreklerinin sızladığına o denli inanıyorum ki, tersi olsaydı, nasıl birlikte yaşayabilirdik? Nasıl birbirimizi sevebilir, nasıl aynı kentin “hemşerileri”, aynı ülkenin vatandaşları olmakla övünebilirdik?

\n

‘Tanıdık’ tutsaklar

\n

Peki, savcının “mütalaa”sı neden böylesi bir “hal” yarattı?
“Tanım”ını toplum bilimcilere bırakarak ağırlaştırılmış müebbet hapis, “idam” cezası kalktıktan sonra yerine getirilen ceza. Yani, yasa değişmeseydi, onca “tanıdık-bildik-bizim” aydınımız, oy versek de vermesek de “milletvekillerimiz”, okusak da okumasak da “gazetecilerimiz”, saygın “öğretmenlerimiz”, ülkemizi savunan “komutanlarımız”, toplumsal aydınlanmanın emektarları “edebiyatçılarımız”, yandaşı olsak da olmasak da “siyasetçilerimiz” için “idam” mı istenecekti? Üstelik hukukçuların “suç kanıtları” bile bulunmadığını söylemelerine rağmen...
İşte böylesi bir yargılamayla sadece sanıkların değil,
“toplumun da cezalandırıldığı”nı görmek için, Başbakan dahil herkesin aynaya bakması yeter.
Gülmek bir yana,
“gülümseme”mizi bile unutturanlar, acaba tarihe hangi yüzle geçecekler?
Dikkat edin, onların da
“suratları asık...”

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları