Olaylar Ve Görüşler

ABD’nin tek kutuplu dünya bozgunu...

14 Ağustos 2019 Çarşamba

Tek kutuplu dünyanın yıkılması ve kendisine güven duyan, ezilen ulusların umutlarının tükenmemesi gerekmektedir. Artık ABD’nin ‘şahinleri’ kendileri­ne eskisi gibi dünyanın ezilen uluslarına karşı çiz­meleriyle çiğneyebilecekleri bir ortam bulamıyor.

ABD’nin tek kutuplu dün­ya inşa etme stratejisinin iflasından sonra kaybetti­ği ve arka bahçesi olarak uzun yıllar boyunca sömürdüğü Latin Amerika, yeniden kuşatmaya ta­bi tutularak boyunduruk altına alınmaya çalışılıyor. Brezilya ve Arjantin’in düştüğü durum orta­da; ABD, kazanılan bağımsızlık mücadelelerini geri püskürtme­nin tuzaklarını döşüyor. Kendi işbirlikçi yönetimlerini iktidara atayarak eski dönemi canlandır­mayı amaçlıyor ve bu yolda da geçici de olsa başarılı dönüşüm­ler sağlamış bulunuyor. İşte son olarak, Venezüella’da yapma­ya çalıştığı ve Latin Amerika’nın uyanışının önünü kesebilmek için kurduğu tuzaklar her şeyi açığa çıkarıyor. Venezüella Mec­lis Başkanı Juan Guaido’yu kul­lanarak, bir grup askeri ihane­te alet ederek ülkenin düzenine müdahale etmek ve hatta ülkeyi işgal etmeyi gündeme getirmek, gücün üstünlüğünün şımarıklı­ğı ve emperyalizmin klasik yön­temi sayılır.

Çin’in Venezüella’da elde ettiği mesafe
Tarihin çöplüğünde kalmış bir tehdidi yeniden değerlendirmek akıl işi değil. Daha önce kendisi­ne Afganistan, Irak, Libya ve Su­riye işgallerinin neye mal oldu­ğunu görmemesi, artık dünya­nın çok kutuplu seçeneğe geçti­ğini kabul etmemesi, Vietnam’la başlayan yenilginin ve çökü­şün sürmesinden başka bir se­çeneğinin kalmadığını anlama­ması insanlık adına büyük bir kâbus... Bütün bu durumlar de­vam ederken ABD, Çin’in Latin Amerika’da yaptığı yatırımların önüne geçebilmek ve enerji sa­vaşlarını kendi çıkarları doğrul­tusunda yürütebilmek için ödün vermeden baskısını artırmak­tan başka seçeneğinin olmadığı görüşüne saplanıp kalıyor. Bu emperyalist emelleri onun, Or­tadoğu bataklığına, Latin Ame­rika ve Afrika enerji alanların­da yenilgiden yenilgiye uğra­masına neden oluyor. Çin’i ku­şatabilmek için İran’ı da he­defe koymaktan dahi geri dur­muyor. Rusya’ya karşı Ukray­na ve Balkan ülkelerinde kurdu­ğu tuzaklar işe yaramadıkça hır­çınlığı devamlı artıyor. Son ola­rak Trump’ın İran’ı vurma ve iş­gal etme senaryosunun ne kadar kritik bir ikilem içerisinde oldu­ğunun göstergesi...
Çin, kredi olanakları yö­nünden Venezüella’ya olduk­ça olumlu yaklaşıyor. Bu ola­nak 60 milyarı buluyor... Yine Venezüella’ya komşu eski İngi­liz sömürgesi Guyana’nın “Yeni Ekonomik İpek Yolu-Kemer ve Yol Projesi”ne katılmasını des­teklemesi, Washington’da rahat­sızlık yaratılmasına neden olu­yor. Çin’in Brezilya-Guyana ara­sında geliştirilmiş karayolu inşa etmesi ve bu yolun Brezilya’nın Panama Kanalı’na olan mesafe­sini binlerce mil kısaltarak eri­şime etkinlik kazandırması ayrı bir imkân yaratıyor.
Bütün bunların yanında küçü­cük Guyana’nın derin su lima­nı inşa etme görüşmeleri yapma­sı dikkatlerden kaçmıyor ve öz­güveninin ne kadar yüksek oldu­ğunu gösteriyor. Ayrıca karayo­lu taşımacılığını Venezüella’nın Brezilya ile sınır bölgesi olan Amazon’a kadar ulaştırarak bu­rada bulunan maden zenginlik­lerini değerlendirmek isteme­si... Böylece Panama Kanalı’nı da kullanarak Amazon güzergâhını da geçen bu liman yolunu Çin li­manlarına kadar ulaştırmak... Yani gemi taşımacılığını daha da canlı hale getirerek bölgenin ekonomik yönden kalkınmasına katkı sağlamak...

Washington, Venezüella ve İran da panik içerisinde
Çin’in büyük bir sessizlik içe­risinde ve sakince Küba, Vene­züella ve Venezüella’ya komşu olan Guyana’da ekonomik var­lığının artması ve Panama’da stratejik gelişmelere imza atma­sı, Washington’un paniğe kapıl­masına neden oluyor. Rusya’nın Venezüella Devlet Başkanı Maduro’ya destek amacıyla uçak dolusu askeri danışman gön­dermesi ve Trump’ın çılgınlı­ğına karşı çıkarak hukuka uy­gun davranmasını belirtmesi saldırganlığın püskürtülmesin­de etkili olmuştur. Ayrıca Küba, Maduro’ya destek olarak binler­ce doktor ve sağlık malzemesi, elemanı yanında çok geniş çap­lı askeri yardım temininde bu­lunmaktan çekinmemiştir. Was­hington yönetiminin; Çin, Rus­ya ve Küba destekleri ve tahki­matlarının artması karşısında endişelerinin artması yadırgana­cak bir tutum sayılmaz. Bu ara­da Hindistan’ın bu mücadeleye destek çıkması ve ABD’nin İran işgaline karşı uluslararası hu­kuka saygı duyulmasını isteme­si de eklenince, artık “tek kutup­lu dünya” serüveninin bittiğinin göstergesi sayılır.
Çin’in Panama’ya ait Margarita Ada Limanı’nı satın alması
Çin, böyle bir ada limanını ala­rak dünyanın en büyük liman­larından birine sahip oldu. Böy­lece dünya çapında mal dağıtım merkezlerinden birini eline ge­çirdi. Bunun üzerine, dünyanın en büyük altyapı ve mühendislik firması sayılan China Commu­nication Construction Corporati­on devreye girerek ABD’nin öf­kesinin tetiklenmesine neden ol­du. Daha önce Tayvan’ı tanıyan Panama, bu tutumunu değiştire­rek tanımaktan vazgeçti. Bu ge­lişmeler olurken, Panama Dev­let Başkanı Juan Carlos Varela, “Kemer ve Yol Girişimi”ne des­tek olmak amacıyla resmi gö­rüşmelere katılmak için Çin’de Şi Cinping’le buluşması ve Şi Cinping’in buna karşılık verme­si, ilişkilerin boyutunun nerele­re kadar uzanacağının işaretleri­ni taşıyor. ABD’nin en büyük ra­hatsızlık duyduğu ve göçmen si­yasetinin temel unsuru haline gelen Meksika’nın yeni sosyalist cumhurbaşkanı Andres Manuel Lopez Obrador tarafından, “Ke­mer ve Yol Girişimi”ne katılmayı düşündüğünü açıklaması, barda­ğı taşıran ve Washington’un öf­kesini iyice tetikleyen gelişme­ler olarak görülebilir.
Ancak unutulmaması gere­ken husus, Çin’in Panama ve Or­ta Amerika ülkelerindeki yatı­rımlarında, o ülkelerin onayı­nı aldığı açık bir gerçektir. Bu bağlamda inşa edilmesi planla­nan yüksek hızlı demiryolu pro­jesi ile Panama Kanalı’na ulaşım kolaylaşmış olacak ve böylece Çin’e yapılacak ihracat tüm Orta Amerika’ya yayılmış olacaktır. Çin, sağlamış olduğu bu hamle­leri ABD’nin emperyalist baskı­larına karşı korumak zorunda.

Anti-emperyalist ülkelerin güvencesi  ‘çok kutuplu dünya’dır
Tek kutuplu dünyanın yıkıl­ması ve kendisine güven duyan, ezilen ulusların umutlarının tü­kenmemesi gerekmektedir. Bu örgütlenmenin daha sıkı tutul­ması kaçınılmaz olmalı ve em­peryalizmin aldığı darbeler bü­yüyerek sürmelidir. ABD’nin tek kutuplu dünya inşa etme hayal­leri, tarihin çöplüğüne atılmış durumda.
ABD halkı, savaşın kendileri­ne neye mal olduğunu Vietnam yenilgisinde yaşadı; Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’de insanlık adına yaşananlara isyan ettiler ve çocuklarını savaşta yitiren anne­ler ayaklandılar, ülkenin bütün annelerinin bu isyana dahil olma­larını sağladılar ve yönetim eski saldırganlıklarını sürdüremez du­ruma düştü. Artık ABD’nin “şa­hinleri” kendilerine eskisi gibi dünyanın ezilen uluslarına kar­şı çizmeleriyle çiğneyebilecekle­ri bir ortam bulamıyor. Mazlum ülkeler, artık kendilerinin des­tek bulacakları “çok kutuplu bir dünya”nın unsurları olma olana­ğının özgüvenine kavuşmuş oldu­lar. Çin, Rusya, Hindistan ve hat­ta Almanya bu cephenin güven­cesi olmanın onurunu yaşamak­ta, son olarak Venezüella ve İran’ı işgale kalkışan ABD’ye karşı anti-emperyalist mücadelelerin güven­cesi olmayı sürdürüyorlar.

Kaynak: TurqueDiplomatique, Haziran, 2019, sayı:122.

ORHAN ÖZKAYA
Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları