Auschwitz - Birkenau ölüm kampı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Auschwitz - Birkenau ölüm kampı

02.02.2017 08:34
Güncellenme:
Takip Et:

27 Ocak, Auschwitz-Birkenau ölüm kampından, yüz binlerce insanın kurtuluşunun 73. yıldönümüydü. Soykırıma uğrayan mağdurlar anıldı.

 

27 Ocak, Auschwitz-Birkenau ölüm kampından, yüz binlerce insanın kurtuluşunun 73. yıldönümü. 27 Ocak, milyonlarca Yahudinin, Çingenenin, komünistin, sosyalistin, devrimcinin ve tüm anti-faşist güçlerin kitleler halinde kadın-erkek, çoluk-çocuk demeden yükselen alev alev kara duman içinde diri diri yakıldığı bir ortamdan kurtuluşudur. Bu “soykırım” ve insanlık dramı, Hitler faşizmi ve yandaşları tarafından, uygulanarak dünya siyasi tarihinde kara bir “leke” olarak yerini aldı.
Hitler faşizminin toplama kampları arasında en büyüğü olan Auschwitz-Birkenau’nun Nazilerden kurtarılışının 73. yıldönümü, tarihte ilk kez 24 Ocak 2005 tarihinde ulusal ve uluslararası düzeyde anıldı. BM Genel Kurulu, New York’ta yaptığı özel oturumda, 6 milyonu Yahudi olmak üzere yaklaşık 50 milyon insanın yaşamını kaybettiği Nazi toplama kamplarındaki insanların kurtarılışının 60. yıl yıldönümünü anmak için 24 Ocak 2005 tarihinde toplandı. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Hitler faşizminin kurbanlarıyla ilgili olarak “Tüm dünya ülkelerini, Yahudi soykırımından ders almaya ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için harekete geçmeye” çağırdı.

Yakınlarını andılar
Her yıl olduğu gibi bu yıl da kamptakilerin 27 Ocak 1945 tarihinde SSCB’nin “Kızıl Ordusu” tarafından kurtarılması, başta BM, UNESCO gibi uluslararası kuruluşlar olmak üzere Almanya, Fransa, Polonya ve dünyanın pek çok ülkesinde çeşitli etkinliklerle anıldı. Özellikle, kampın bulunduğu Polonya’da, Rusya’da, Almanya’da, Fransa’da, İsrail’de ve diğer pek çok ülkede, kamptan sağ olarak kurtarılan esirlerin, yakınlarının ve halktan binlerce kişinin katılımıyla, büyük anma törenleri düzenlendi. Törenlerde söz alan konuşmacılar “soykırım” olayını lanetleyerek böyle bir olayın bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin şimdiden alınması gerektiğine işaret ettiler.

1.1 milyon kişi
Auschwitz-Birkenau toplama kampında, 1940- 1945 yılları arasında, 1.1 milyonu Hitler faşizmi tarafından işgal edilen Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden zorla getirilen Yahudi erkek, kadın ve çoluk- çocuk, 70-75 bini Polonyalı, 21 bini Çingene (Sinti ve Rom) ve 15 bini Sovyet vatandaşı savaş esiri ve 10-15 bini de farklı ulusların insanları olmak üzere, toplam 1.1 milyondan fazla insan “gaz odaları”nda ve “toplama kamplar”ında yakılarak öldürüldü ve milyonlarcası da sakat bırakıldı. Bu toplama kampının, ilk önceleri yaklaşık 10 bin kişiyi içine alacak bir cezaevi olması planlanmıştı. Ancak, daha sonra insanların kitleler halinde çoluk-çocuk demeden yakılmasını ve yok edilmesini amaçlayan bir “ölüm fabrikası” haline dönüştürüldü. Bu kamptakilerin, 27 Ocak 1945’te SSCB’nin “Kızıl Ordusu” tarafından kurtarılması sırasında, ölüm kampından yaklaşık 7 bin insan sağ olarak çıkarıldı. “Kızıl Ordu” ile Nazi güçleri arasında süren çarpışma tam üç gün sürdü. Kampın, Nazi güçlerinden kurtarılışı sırasında, 130’dan fazla Sovyet askeri yaşamını yitirdi, binlercesi ise yaralandı ve sakat kaldı. 

Çingeneler unutuluyor
Ne yazık ki, günümüzde bu “soykırım” olayı karşısında, Avrupa ülkeleri “iki yüzlü” tavır, hareket ve politikalarını sürdürüyor. Bu insanlık dramını, sadece Yahudi “soykırım”ı olayı olarak değerlendirmek son derece yanlış. Bu “soykırım”da yok edilenler sadece Yahudiler değildi. Aynı zamanda milyonlarca Çingene, devrimci, sosyalist, komünist ve tüm anti-fasist güçler de yaşamını yitirdi. ABD ve Avrupa ülkeleri, Yahudilere karşı gösterdikleri duyarlılığın aynısını ve benzerini, bu insanlar içinde göstermeli.
Çingenelerin yoğun olarak bulundukları AB (Avrupa Birliği) ülkeleri, Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri, 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan bu insanlık “dramı”nı resmi olarak tanımalı. Bu ülkeler arasında, sadece Almanya bu gerçeği kabul ederek Çingene “soykırım”ını 1991 yılında resmi olarak tanıdı. Maalesef, Almanya’nın dışındaki diğer ülkeler, Çingene “soykırım”ını, henüz resmi olarak tanımadı. Avrupa ülkeleri, kendi ülkelerinde yaşanan bu “soykırım” olayını, resmi olarak tanımakla bir ölçüde de olsa, Çingenelerin geçmişteki yaralarının sarılmasına yardımcı olacaktır.
Bugün, gelişmiş emperyalist/kapitalist batı Avrupa ülkeleri ve ABD sürdürdükleri “iki yüzlü” ırkçı, emperyal ve ayrımcı politikalarından tamamen vazgeçmelidir. Yahudi “soykırım” karşısında gösterdikleri aynı duyarlılığı, günümüzde kendi ülkelerinde yaşanmakta olan yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı, ayrımcılık, ırkçılık, ırkçı ve faşist saldırılar sonucunda yaşamlarını yitiren göçmen emekçiler içinde göstermeli. Bunlar, yeterli değildir. Özellikle, İsrail yönetiminin Filistin halkına karşı uyguladığı “soykırıma” ve dünyanın pek çok ülkesinde yaşanan “soykırım” olaylarına da aynı duyarlılığı göstermeli ve gereken tedbirleri bir an önce almalıdır.  

ALİ ARAYICI
Prof. Dr. / Paris

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025