Olaylar Ve Görüşler

Geride öyküler...

16 Ekim 2019 Çarşamba

YAZAR:Prof. Dr. Asker KARTARI
Kadir Has Üniversitesi

İletişim çağında yaşıyoruz. Ancak bir yandan teknoloji aracılığıyla bilginin dünya üzerinde hızla yayılmasına ve beşeri kullanıma hızla açılmasına tanık olurken bir yandan da çok temel insan etkileşimi olan “konuşa konuşa”nın bir tarafa bırakıldığını görüyoruz.
Yüz yüze iletişimi sosyal medyada kurduğumuz cemaatlerde sanal dostluklara feda ettik. Otomobillerin sürücüsüz, hava araçlarının insansız olduğu bir döneme girdik. Fikir almak, bilgi edinmek için internetten başka kaynak tanımaz ya da çevremizdeki bir avuç insanın söylediklerinden başkasına itibar etmez olduk.
Öyle yoğun bir enformasyona maruz kaldık ki ne onu seçip sınıflandırmaya ne de işleyip anlamlandırmaya fırsatımız yok. Aslında çoğumuz bunca enformasyonu işlemeye ehil de değiliz. Medya ne tarafa ağır basarsa ya da çevremizi saranlar ne yana meylederse oradan gelen enformasyonda boğulup, duyduğuna inanmaya teşne olmaktan söz ediyorum. Medya okuryazarlığından geçtim, sunulanı akıl süzgecinden geçirmeye bile zahmet etmeyenlerden. Aya merdiven dayama hikâyesine inananlardan. Bir koyup üç almak, bilmem nerede namaz kılmak, bir aya yeni bayramlar sığdırmak vaatlerine inanan ya da inanmış görünerek kendini sıyırmaya çalışanlardan.
Şimdi durum daha da ciddi. Toplar gürlüyor, bombalar atılıyor. Ordumuz komşunun topraklarında. Karşıdakiler çekildi, komşunun ordusu yerleşiyor onların yerine. Bizi oraya çekenler aradan sıyrılıp çıktı sözün açığı.
Yine de “yapılacak ne var daha” diye bakmak gerekmez mi? Benzer durumlarda denenmiş ve başarıya götürmüş yolların neler olduğunu biliyor diplomatlarımız. Denendi mi bu yollar? Bilmiyoruz. Peki durum ne şimdi? Savaşın ortasındayız. Uçaklar havada, toplar sınırda, Mehmetçiklerimiz göğüslerini siper edip yürüyor. Her gün şehitler veriyoruz.

Çağın talebi
Oysa iletişim çağının bizden talep ettiği, kendini dünyanın geleceğini belirlemeye yetkili görenlerin düşündüklerinden çok daha basit ve kolayca yerine getirilebilecek ilk şey “konuşmak”tır. Küsmeden, kimseyi dışlamadan, aşağılamadan, anlamaya çalışarak konuşmak.
Güzel günleri hatırlayarak, binlerce insanın gezip görmek için gittiği, ortak resmi toplantılar yaptığımız komşunun yöneticileri ile bir masanın çevresinde oturup konuşmak sadece. Çağdaşlığın, ülke çıkarı ve insanlık yararını düşünmenin gereğidir bu.

Çözüm yolu
İnsan canına kıyanları, çevresine zarar verenleri, teröre bulaşanları, vatanına ihanet edenleri suçsuz günahsızlara zarar vermeden bertaraf etmenin yolu da buradan geçer.
Biri için ona rağmen bir şey yapamazsın. Onun da katkısını alarak, gücünden yararlanarak amaca ulaşmaktır stratejik başarı. Komşu da olsa, başkasının toprağında bırakmadan canımızı, kanımızı, elbirliği ile terörü temizlemek, mülteciye özgür yaşama alanı sağlamak değil mi amaç?
Binlerce çocuk, kadın, erkek günlük ekmeğini kazanmanın derdindeyken yollara düşüp sefil olmadan, yurdunu yuvasını terk etmek zorunda kalmadan, kurunun yanında yaş da yanmadan bu fırsatlar denenmelidir.
Tarih akmaya devam edecek, biz yine aynı coğrafyada yaşamımızı sürdüreceğiz. Bugün çıkarlarını korumak, demokrasi getirmek bahanesiyle bölgemizi kan gölüne çevirenler yarın olmayacak. Ne kalacak geriye? Öyküler... Savaş öyküleri, göç öyküleri, muhaceret öyküleri... Hepsi acı yüklü olacak, hepsi hasretle katmerlenecek, hınçla yoğrulacak. Benim gibi, büyükbabasından dinlediği 96 yıl önceki acılarla dolu öyküleri hatırladıkça gözleri dolanlardan olmasın şimdiki çocuklar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları