Olaylar Ve Görüşler

Tütün kıyımı sürüyor - Muharrem BAYRAKTAR

24 Mart 2022 Perşembe

İçeride ve dışarıda yoğun siyasi-ekonomik kriz yaşayan Türkiye’yi bekleyen asıl kriz, tarımda kapımıza dayanan büyük felaket tablosudur.

Bugün, topraklarında tütün üretmek için, satabilmek için sokağa çıkan köylülerin dövüldüğü bir ülke haline geldik.

Bu mazlum köylülerimizin hikâyesi, emperyalizmin Anadolu’daki kıyımının da hikâyesidir:

Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre yetki belgesi olmadan tütün satışı yapanlar üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası alacak. Geçen temmuz ayında bu kararı protesto eden köylülerden 20’si gözaltına alındı. Tütün üretip satıyorsunuz ve hapse atılıyorsunuz!

Oysa tütün üreticisinin marul üretenden, domates üretenden ne farkı var?

Türkiye’de bütün market raflarında gördüğünüz onlarca çeşit tütün mamulünün hemen hepsi Amerikan ürünü. O ürünlerin satışının devamı için “tütün üreten köylülerimizin” dayak yemesi lazım! 

Bugünkü tütün politikası, Osmanlı döneminde, ürettikleri tütünleri Düyunu Umumiye’nin “kolcu”larına teslim etmeyenlere yapılanları hatırlatıyor.

Emperyalizmin silahlı tahsilatçısı olan kolcuların, Osmanlı idaresinin gözü önünde 50 bin köylümüzü kaçak tütün satıyor diye katletmesi, tam bir vahşettir.

Yeni süreç ise Tütün Yasası’nın 9 Ocak 2002’de yürürlüğe girmesiyle başladı. Bu yasa ile tütün ekim alanları daraltıldı, satışı, ticareti yabancı kartellerin eline bırakıldı.

‘BABALAR GİBİ SATILDI!’

300-400 bin ton olan tütün üretimi 50-60 bin tona düştü. Tütün ithalatı patladı. Türk vatandaşının parası kendi köylüsünün değil, “Virjinya köylüsünün” cebine aktarılmış oldu.

İzmir Torbalı’da üretim yapan yabancı sigara fabrikaları Yunanistan’dan TIR’lar dolusu tütün getirmeye başladılar.

Düyunu Umumiye’yi yeniden yaşıyoruz:

Düyunu Umumiye, borca batmış Osmanlı’nın neredeyse bütün gelirlerine el koyan bir “haciz kurumu” hüviyetinde kurulmuştu. 

1881’de Abdülhamit döneminde kurulan bu emperyalist gasp kurumu, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman ve Avusturyalı görevlilerin kontrolünde idi.

Bu “gasp kurumunda” 1912 yılında 9 bin kişi çalışıyordu!

Osmanlı, ilk borcu 1854’te almıştı ve 1879’a kadar on yedi defa borçlanmıştı.

SÖMÜRGE KURULUŞU

Düyunu Umumiye Osmanlı’nın neredeyse bütün gelirlerine el koydu. El koyduğu ürünlerin başında tütün geliyordu. 1883 yılında kurulan “Tütün Reji İdaresi” ile ülke içindeki tütün üretiminde, denetlenmesinde, satış ve ticaretinde bütün egemenlik yabancılara verildi.

“Kolcu” denilen tahsilat çetesi ise bu yabancı sömürge kuruluşuna bağlı olarak çalışıyordu.

 Tütün üreticilerinin korkulu rüyası oldular.

Kolcuların Anadolu’daki kat-liamları dramatik türkülere, folklor oyunlarına da konu olmuştur. 

Ege’den yükselen “Kolcular geliyor Halil’im nerelere kaçalım” türküsünün feryadı, Trabzon’un meşhur kolbastısının figürlerindeki hareketler kolcu vahşetine dayandırılır.

1896’da Trabzon valiliğine atanan Kadir Bey, hem Osmanlı İdaresi’nden vali maaşı hem de Reji İdaresi’nden “tütün maaşı!” almakta idi.

Zira bölgedeki tütün üretimini Makedonya’dan getirdiği kolcu çete başları ile tamamen “Reji İdaresine” aktarmakta bunun ödülünü de “ballı maaş!” ile almakta idi.

1903 yılında vefat ettiğinde, Abdülhamit 450 altın göndererek onu Gülbahar Hatun Camisinin yanında yaptırdığı türbeye defnetti! (Bu yapı Tahsin Uzer tarafından buradan kaldırıldı.)

YİNE AYNI SENARYO

Bu vahşete son veren kişi ise İzmir İktisat Kongresi’ni toplayarak Reji İdaresini kaldıran ve yerine 4 Mart 1925’te Tekel’i kuran Atatürk’tü.

Ne acıdır ki Atatürk’ün kaldırdığı Reji İdaresi ve “kolcular”, bugün yeniden “modern bir biçimde” önümüze konuluyor.

Türk köylüsü dün olduğu gibi bugün de “dışarıdan gelen talimatlarla” tarlasından, tütününden koparılıyor, dün olduğu gibi bugün de hapislere, sopalara maruz kalıyor. Türk tütününün başına gelen aslında Türk tarımının başına gelenin bir özetidir.

MUHARREM BAYRAKTAR

GAZETECİ/YAZAR 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları