Olaylar Ve Görüşler

Kunta Kinte’yi anımsarken - Ümit Uysal

06 Mayıs 2024 Pazartesi

1750 yılında Gambiya Nehri kıyılarında doğdu, Kunta Kinte. 17 yaşında, kardeşine müzik aleti yapmak için ormanda ağaç ararken saldırıya uğradı, esir alındı. Köle olarak önce Senegal’in Dakar açıklarındaki Goree Adası’na götürüldü. Ada, o yıllarda köleler için bir bekletme ve ayrıştırma merkeziydi.

Virginia eyaletine nakledildi. Köle olarak satıldı. Dört kez kaçma girişiminde bulundu. Başaramadı. Kendisine iki seçenek sunuldu. Ya hadım edilecek ya da sağ ayağı kesilecekti. Ayağının kesilmesini tercih etti. Soyunu sürdürmek istiyordu. Onun soyundan geldiğini iddia eden yazar Alex Haley’in unutulmaz romanı “Kökler” ve aynı adı taşıyan televizyon dizisi 70’li yıllarda herkesi şok etmişti. Oysa şaşıracak bir şey yoktu. 200 yıl önce Kunta Kinte’ye yapılanlar, 1945’te Nagazaki ve Hiroşima’da yaşayan masum sivil insanlara yapılanlardan daha vahim değildi.

BUGÜNÜN KUNTA KİNTE'LERİ

Bugünün dünyasında, “daha iyi yaşam koşulları” için her türlü tehlikeyi göze alanların kitlesel gönüllü göçü var. Türkiye, Tunus, Fas, Meksika gibi kişi başına 6-12 bin dolar milli gelire sahip azgelişmiş ülkeler, zengin ekonomilere komşu olmanın bedelini ağır şekilde ödüyor.

Bu ülkelerin hikâyeleri birbirine o kadar benziyor ki. Son 30 yılda her kasabasına üniversite açılan bu ülkelerin genç kuşakları eğitimli işsizler ordusuna dönüştü. Alt işlerde çalışamaz hale geldiler. Boş bayındırlık ihaleleri ve otoriterleşen rejimlerle tahrip edilmiş ekonomiler yaratıldı. Büyük bir mülteci akınını göğüslüyorlar. Düzensiz göçmenler, vizesiz ya da sınır ihlali yoluyla bu ülkelere gelip sonrasında zengin ülkelere çalışma ve oturma izni için başvuruyor. Nitelikli işgücü durumunda olanlar kabul ediliyor, diğerleri “bekleme salonunda” ucuz sanayi ve tarım işçisi olarak yaşamlarını sürdürüyor.

Bugünün Kunta Kinte’leri, Ege’de ya da Sicilya açıklarında bir botun devrilmesiyle denizde can veriyor. Bir inşaatın 7’nci katından düşüyor. Mülteci kamplarında, kötü koşullarda hayatta kalmaya çalışıyor, fuhuşa zorlanıp cinsel şiddete uğrayarak katlediliyor.

Büyük soru şu: İnsanlık, insan hak ve onuruna saygı temelinde gelişiyor mu yoksa sadece değişiyor mu? Üretim ve toplumsal ilişki şekilleri, biçim değiştirerek yüzyıllarca hatta bin yıllarca aynı vahşi niteliği sürdürüyor mu, sürdürmüyor mu? Uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler’in karar alma süreçlerinin gelişimi dünya genelinde daha insani ilişkiler tablosu oluşumunu da beraberinde getirebiliyor mu? Savaşları, yoksulluğu ve açlığı azaltmada belirgin bir fayda sağlıyor mu, sağlamıyor mu? Takdir sizlerin...

Not: Kuzeybatı Afrika’nın yerel müzik aleti kora, lirik tınısıyla insanı büyülü bir dünyaya götürür. 1767’de esir düşen Kunta Kinte de muhtemelen kardeşi için kora yapmaya çalışıyordu. Gelin, bugün arkamıza yaslanalım ve dünyanın bütün Kunta Kinte’leri için birkaç dakikalığına kora dinleyelim: Sanatçı Sona Jobarteh, Albüm Fasıya ve şarkı Mamamuso...  

Ümit Uysal

Muratpaşa Belediye Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları