Öner Yağcı

Ateşi diri tutmak

19 Mart 2022 Cumartesi

Emin Özdemir, “Size ‘Ateş Yakmak’ başlıklı bir yazı okuyacağım. Bu yazının sizde bıraktığı izlenimi yazmanızı istiyorum” demişti 53 yıl önce.

Vedat Günyol, “Ateşi diri tutma”nın ne olduğunu anlatıyordu Yeni Türkiye Ardında adlı kitabının bu ilk yazısında.

"ATEŞ YAKMAK"

“Her yaratıcı insan bir ateş yakıcıdır... Her ateş yakıcı kendinden sonraki yaratıcı atılımlar için bir atlama tahtası olmuştur...

Uygarlık, dünya yuvarlağının şurasında burasında, zaman zaman yakılan ateşlerin, her türlü sınırlar ötesinde, birbirine eklenen alevleriyle beslenip gelişmiş(tir) ve gelişmededir...

Kültür insan aklının, deneylerinin durmadan gelişen, yenilenen bir ürünü, durmadan ateş alan, başka ateşleri yakan atılımlarıdır...

Yakılan her ateş günün birinde ister istemez gücünü yitirecek, ister istemez sönecektir. Bu değişmez bir gerçektir. Ateşi diri tutmanın yolu onu durmadan tazelemektir. Yoksa küllerin içine gömülüp kalır insan.

Türkiye’mizin yazgısı, çoğu Doğu ülkeleri gibi, zaman zaman yakılan ateşleri tazelemeye yanaşmayıp, sadece o ateşlerin külleri üzerine kıskançça kapanıp kalmak olmuştur. Bir düşüncenin ilerilerine atılacak yerde, çeşitli çıkar örgütlerinin, yerleşmiş düzen çıkarcılarının etkisiyle, o düşüncelerin gölgesinde direnip durmuşuz...

Atatürkçülük ateşini diri tutmanın tek yolu, devrim ilkelerinin ilerisinde, onların ruhuna uygun yeni ateşler yakmaktır.” (Yeni Türkiye Ardında, s.5-8)

ATEŞ YAKICILARI

Şanslıyız, yaşam kültürümüzü inceleyerek bu soruyu yanıtlayan ateş yakıcılarımız var.

Doğan Kuban, yaşamın, yaşam kültürünün anlamını arıyor kitaplarında. İnsan olmanın ne demek olduğunu anlatıyor. Mimarlık sanatının bu büyük ustası, insanın özgür olması için çığlık atıyor, insanın özgür aklına, özgür iradesine dikkat çekerek yaşamın anlamının dünyaya katılan değer olduğunu söylüyor.

Bozkurt Güvenç İnsan ve Kültür ile Türk Kimliği adlı kitaplarında, “İnsanlar benzerler çünkü kültürleri benzer, insanlar benzemezler çünkü kültürleri farklıdır, insanlar değişirler çünkü kültürleri değişmektedir” diyerek 4 bin yıllık bir tarihi anlatırken “Biz kimiz” sorusunun yanıtını arıyor.

Nermi Uygur, “Kendi bunalımından ortak bunalımlara, başkalarından kendine, kendinden topluma, tarihe, kültüre” yaşamın değerini, güzelliklerini, yaşama saygıyı anlatıyor Bunalımdan Yaşama Kültürü’nde.

Bertan Onaran Yaşama Sanatı Günlüğü adlı kitabında, yaşamı sanata dönüştürme çabasını, “Kendini ve dünyayı olabildiğince geniş anlamda tanımaya çalışan bir meraklının resimden sinemaya, bilimden siyasete, türküden senfoniye uzanan yüksek sesli arayışları”nı anlatıyor.

Cengiz Bektaş, “Herkes biriktirdiğiyle değerlidir. Kişiler de kentler de toplumlar da. Kentler biriktirdikleriyle kişileri etkilerler” diyor Yaşama Kültürü adlı kitabında.

Yaşamın Anlamı, Kültür Üzerine, Demokrasi ve Kültür, Kültür ve İletişim adlı kitaplarını da armağan eden Emre Kongar, Cumhuriyet’te ve TELE1’de aydınlatmaya devam ediyor. 15 Mart’taki “Tıbbiye düşmanlığı, uygarlık ve Cumhuriyet düşmanlığıdır” yazısını kaçırdıysanız mutlaka okuyun.

“Sıradan insan, yaşamının anlamını sahip olduğu değerde bulur. Sıra dışı insan ise yaşamının anlamını dünyaya kattığı değerde bulur... Ne için yaşıyorsun? Nelere değer veriyorsun. Hayatın üreticisi misin? Hayatın tüketicisi misin? Üretilmiş değerlere sahip olmaya mı çalışıyorsun? Hayata ve dünyaya değer katmak için mi yaşıyorsun. Soru budur. Yanıt da oradadır” (Cumhuriyet, 18 Nisan 2016) diyen Erdal Atabek, Tıp Bayramı’nda ne de güzel yazdı bilim ve vicdan olan tıp doktorlarını...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları