Öner Yağcı

Yangın

07 Ağustos 2021 Cumartesi

İnsanın doğayla, doğanın tarihle, dünün bugünle ve bunların bilimle ilişkisini ancak aklımızla anlarız.

Doğanın içinde yaşamanın zorunlulukları var. Madem bağrında yaşıyoruz, bir parçasıyız, onun yasalarına uymak zorundayız. Onda; bereket, nimet, güzellik ile su, deniz, akarsu, göl, toprak, dağ, orman, bozkır, bağ, bahçenin yanı sıra; deprem, sel, yanardağ, fırtına, yangın, sıcak, soğuk, virüs, bakteri, mikrop, salgın, kıtlık, kuraklık da var.

Bunun bilincindeysek aklımızı kullanarak onlarla birlikte yaşarız. Doğa ile ilişkimizde tarihten ders alırız. Bilimin ve aklın ışığının siyasete yol göstermesini düşleriz.

TARİHÇİ VE DOĞA 

Salgın, sıcaklar ve siyasal iktidarın kahredici adımlarıyla birlikte gelişen orman yangınları tüm yurdu kaplayarak yüreklerimizi yaktı. 

Kültürümüze Tarih Tarihçi ve Toplum, Tarihçilik Zor Zanaat gibi yapıtları armağan eden Salih Özbaran’ın Tarihçi ve Doğa (Tarihçi Kit.) adlı kitabının yol göstericiliğinde, tarih içindeki insan-doğa ilişkisini düşündüm. 

Özbaran, gösterdiği yolun somut bir örneği olarak sunduğu Çaldağı Kasaba’mdaki Darbe adlı kitabında (Yakın Kit.), Turgutlu’nun (Kasaba), Çaldağı’ndaki nikel madeni işletmesine karşı verdiği mücadeleyi derinliğiyle, bilimsel kanıt ve önermelerle anlatıyor. 

Yarattığı hava, toz, asit, kükürt, azot, gürültü, ağır metal kirliliği, tükettiği binlerce ton su ile yaşamı çirkinleştiren ve insanın çirkin yüzünü gösteren bu darbeyi anlatırken kesilen binlerce dev ağacın gözyaşlarıyla bir ağıt yakıyor.

YAŞAR KEMAL VE DOĞA

Romanımızda doğayı, yaşadığı coğrafyayı, insanı ve toplumuyla birlikte anlamaya çalışarak aktaran Yaşar Kemal, insanın doğayla olan ilişkisini betimlemek için özel bir dil kurdu.

Çevreci, botanikçi bir gözle Çukurova ve Toroslar coğrafyasını romanlaştırdı. Örnekse:

“Buradan denize kadar nar ağacı ormanıydı Çukurova. Yaz bahar aylarında bir al çiçek açardı narlar, toprak buradan Ayasa kadar apal kesilir, deniz gibi dalgalanırdı. Kara yılanlar sevişirdi nar çiçeklerinin altında, ocaktaki demir gibi kıpkızıl olarak. Hiç ağaç kalmadı ovada, bütün ağaçları kökten söktüler. Şimdi ne nar, ne meşe, ne karaçalı, ne çam, hiçbir ağaç kalmadı Çukurova’da, yok. Şu ovada kutsal hiçbir şey kalmadı ki nar ağacı kalsın...” (Hüyükteki Nar Ağacı)

YANAN ORMANLARDA ELLİ GÜN

Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra tarımda makineleşme ve tarım yapılan alanların genişlemesi sonucu ormanlarımız için tehlike çanları çaldı. Ormanlar, kaçak ağaç kesme, açma-yerleşmeyle ve büyük yangınlarla tahrip oldu. 

Cumhuriyet gazetesince orman yangınlarının nedenlerini araştırmak için görevlendirilen Yaşar Kemal’in röportajları yayımlanınca (30 Kasım-16 Aralık 1954) Türkiye Ormancılar Cemiyeti, onun “orman dertlerini kendine dert edinmiş olması”na dikkat çekti.

Yaşar Kemal’in “destan adamı” olmasının ilk adımı olan Yanan Ormanlarda Elli Gün (Yapı Kredi) adlı röportajlarını düşününce bir kez daha öfkeyle, hüzünle, acıyla doldu içim. 

Yaşar Kemal, orman ve ormancılık tarihi de sunduğu kitabında büyüleyici bir dille ormanları, ormansızlaşmayı, ormancıları, orman işletmeciliğini, orman köylerini anlattı. Orman yangınlarını, rüzgârın yangınlar üzerindeki etkisini, ağaçları korumak için mücadele eden bir avuç insanın çaresizliğini yazdı.

“Büyük müteahhitlerin menfaatlarına” alet olup ormanları yok eden ve “Buraları Allah yakmış” diyen insanları da anlattı.

Yaşar Kemal, yaşam kaynağı olan doğaya insanın yaptığı kötülüklerle baş başa bıraktı bizi.

*

Doğa uyarmıştı oysa: Isıttınız beni, önlemini alın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Edebiyat direniştir 27 Nisan 2024
Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları