‘Büyük Çıkmaz’ içinde boğulan ülke; düşünce yasak, korona serbest

18 Mart 2021 Perşembe

Açmazların içinde çırpınan bir ülkeye dönüştük. İktidar, ülkeyi bir yandan büyük ekonomik çöküntüye sürükleyerek derin yoksullaşma ile halkı çaresiz bırakırken, dün Meclis’te bir örneğini daha yaşadığımız üstelik milletvekillerinin dillerine kelepçe vurularak konuşamayan, ifade özgürlüğünün sıfırı tükettiği bir ülke manzarasını bir kez daha tescillemiş oldu.

Ne zaman oldu bu tescilleme? Ekranlar karşısında boylarından büyük laflarla insan hakları eylem planları açıklanmasının hemen ardından.

Ülke bu kadar yalanların çukuruna itilmemişti.

Bir yandan sözde ve güya “demokrat” görüneceksin, öte yandan ise 2017 yılında bir habere gönderme yaparak barıştan başka çare yok biçiminde bir görüş paylaşımı yapan milletvekili Ö. Faruk Gergerlioğlu’nu mahkûm ettirecek ve onun milletvekilliğini elinden alacaksın. Sanki milletvekilliğini iktidarın kendisi vermiş gibi. Millet iradesi geçerli değil; Saray’ın iradesinin, isteğinin, politikasının hemen her şeyin, anayasanın, adaletin, hukukun üstünde olduğu bir rejim içinde yaşadığımızı zorla kabul ettirme peşinde koşan bir rejim.

Millet, ülke deli gömleği giymeyecek.

Terör propagandası gibi, hemen herkesi, her sözü, her cümleyi, her konuşmayı, her eylemi terörün içine sokacak /suçlayacak bir madde ile ülkenin canına okuyorlar.

Milletvekilinin bile düşüncelerini açıklayamadığı bir rejim yarattılar.

Anayasa ihlali, yasa ihlali, Meclis’in hak ve hukukunun itibarının ihlali. Türkiye olağanüstü bir keyfi yönetim altında.

Ülke, koronaya teslim

Vakalar bir hafta içinde tırmanışa geçti ve 17 bine vurdu. Deja vu! 35 bine doğru yeniden yollandık. COVID belleği, anımsadığı tepeye doğru yol alıyor.

Vaka sayısı 7 bine düşünce toplumu açtılar. Bir erken açılışta, şüphesiz ki hizmet veren yüz binlerce insanın işsiz kalması, iflaslar ve esnafın baskısı etkili oldu. Çünkü verdikleri kısmi mali destek devede kulaktı; her şeye para buluyorlardı; lükse, şatafata, şirketlerine milyarlar pompalıyorlardı ama toplumsal hayatın günlük ekonominin can damarı olan milyonları ayakta tutacak desteği esirgiyorlardı. İktidar tam da bu demekti: Elimdeki parayı kime dağıtacağım, halka mı yoksa benim adamlarıma mı!

Size verecek mali destek yok, o zaman açılıp saçılalım ve COVID verelim!

Çoklu standartlar ülkesi

İktidarın en tepesinden, halka, COVID kurallarına uyun, kapalı yerlerde durmayın, geniş katılımlı toplantılar yapmayın; maske, mesafe, hijyen çağrıları yapıyor ve “yoksa kapanırız yeniden” diyor, kendileri ise parti il ve gençlik kongrelerinde, binlerle bir araya geliyor ve gövde gösterisi yapıyorlar.

Kendilerine yasak, kural, yasa yok.

İlke açıklıyorlar, en üst düzeyde kırmızı alarm verilen illerde yeni önlemlere gidilecek, kapanmalar olacak, her hafta risk haritasını açıklayacağız, diyorlar..

Derken... Mesela İstanbul’da ve başka illerde vaka patlaması yaşanıyor; önlem olarak ise “risk haritasını açıklamayı” iptal ediyorlar! Ne iş!

AKP kongreleri var! MHP’nin kongreleri var!.. Gerçi açıkladıkları önlemleri hiç takmadan kendi kongrelerini yapıyorlar... Ama Türkiye Barolar Birliği yönetimini tamamen değiştirecek olan il baro kon-grelerinin yapılmasına izin vermiyorlar! Barolar Birliği Başkanı’na özel koruma!  

Çifte standart ne demek, çoklu standartları sürekli yürürlükte olan bir ülkeyiz!

Ülke aşısızlığa koşuyor

Haziranda “Yerli aşı devreye girecek” siyasetçi palavraları da tam çöktü. Daha şubatın başında yerli aşı tamam demeçleri veriyorlardı.

İktidar mensupları “ikinci nesil bir aşımızın çalışmaları hızla devam ediyor, kendi aşısını tasarlayan, geliştiren ve pazarlayan bir ülke olarak uluslararası arenada önemli bir oyuncu haline geleceğiz” derken TÜBİTAK Başkanı, “Bu aşılar yurtdışında çalışılanların benzeri değil, virüse karşı etkinliği ve güvenilirliği daha yüksek aşılar olacaktır” diyor.

Keşke, keşke bilimcilerimizin bu başarılarını kutlasak ama ortada henüz fol var yumurta yok. Çocuk doğacak mı, nasıl doğacak, gürbüz mü doğacak yoksa sorunlu mu?..

Bilinmeyenler konusunda ihtiyat sıfır, ya sorun çıkarsa, o zaman da suçlu her halde “bu işi başaramayan aşı geliştirici bilim insanlarımız” mı olacak? Aşılarımız, tam bir siyasi propaganda aracı!

Yeterli aşı var mı? Belli değil. 10 milyonu neredeyse tükettik gibi. Haziranda yerli aşı ile açığı kapatma düşlerini, yıl sonuna ertelediler! Ama ülke, tersini açıklamadıkları sürece, aşısızlığa koşuyor.

***

İktidar, COVID bulaşması günde 35 binlere vurduğunda hastanelerde yer kalmayınca, günlük ölümler zirve yapınca, yeniden mecburen kapanmaya gider!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları