Cumhuriyet’in internet sitesindeki 8 Şubat 2023 tarihli haberden aktarıyorum:

Fizik profesörü Prof. Dr. Ali İhsan Göker’den deprem sonrası skandal açıklama: “Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Göker, binlerce yurttaşın yaşamını yitirdiği deprem felaketinin ardından skandal bir açıklamada bulundu: ‘Deprem veya binalar öldürmez, Allah öldürür. O da eceli geleni. Depremde ölenler aynı anda Mars’ta bile olsalar yine öleceklerdi.’”

“Göker, depreme ilişkin bir diğer paylaşımında ise tedbir alınmadığı yönündeki eleştirileri ‘boş laflar’ olarak tanımladı.”

“Depremin teknik özelliklerini sayan Göker, ‘8 şiddetindeki bir deprem 60 megatonluk bir atom bombası kadar enerji salıyor. Bugün 7.8 ve 7.5 şiddetinde 2 tanesini yaşadık. Şu an dünyadaki en güçlü nükleer savaş başlığı sadece 2 megaton. Tedbir alınmadığı için böyle oldu tarzındaki boş lafları bırakalım bence’ ifadelerini kullandı.”

Depremin yıkım gücü konusunda söyledikleri kuşkusuz doğru. Ama depreme karşı önlem alınmadığı konusunda “boş laf” demiş ki aslında kendi sözleri gülünç ve içi boş. Kimse depremin önlenebileceğini ileri sürmüyor ama sorun binaların yıkılmasını kolaylaştıran yerleşim ve yapım hataları. Dünyanın uygar ülkelerinde 7, 8, 9, 10 büyüklüğündeki depremlere dayanıklı binalar yapılmakta, ülkemizde neden böyle binalar yapılmamakta? Geçen yıl yapılan ve 9 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olduğu iddiasıyla 2 buçuk milyon liraya satışa çıkarılan dairelerin bulunduğu 15 katlı bina Kahramanmaraş’ta ilk depremde yıkılmış. Bu binayı yaptıranı, yapanı es geçelim, yapımına ve iskânına ruhsat nasıl verilir?

İki deprem 10 ilde binlerce binayı yıktı, binlerce kişi öldü, binlerce insan yıkıntıların altında ve pek az insan canlı kurtarıldı. Yıkılan yerleşim yerlerinde binlerce insan var, binlerce insan enkaz altında. Enkaz altındaki insanları kurtaracak uzman ekipler çok eksik, hazır ekiplerin elinde yeterli araç ve malzeme yok; kamyonlar, kepçeler, vinçler çok eksik; var olanları çalıştıracak yakıt yok. Elektrik kesik, elektrik jenaratörü eksik, var olanları çalıştıracak mazot ve benzin yok. İletişim aksamakta. Depremden sağ kurtulan insanlar ve deprem yerlerine gelen ekipler, gönüllüler günlerdir aç ve susuz; barınacak, ısınacak yerleri yok; hacet görecekleri portatif helalar bile yok.

Hükümet ve en başta AFAD, kuruluşları sanki paralize (kötürüm) olmuş, sağır ve dilsiz, gözsüz ve kulaksız, olanlara aval aval bakmakta... Gelen yardımlar dağıtılamıyor... Devlet demek “organizasyon” demek ama sahada organizasyonun “o”su yok. AFAD yuttuğu için Kızılay yok ortalıkta... Deprem bölgelerinde sadece örgütlü ve programlı CHP belediyeleri var. Onları da valiler, kaymakamlar ve AKP örgütleri engellemekte...

Cumhuriyet’in internet sitesindeki 9 Şubat 2023 tarihli haberden aktarıyorum: 

[Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı üst yönetimi bakan akrabasından imama “yandaşlarla” dolu 

Deprem bölgelerine zamanında müdahale edememekle eleştirilen AFAD’ın liyakatten uzak, “yandaş” bir kadroyla yönetildiği ortaya çıktı. Yönetimdeki akrabalar “Esas afet AFAD’da” dedirtti.]

[10 ilde milyonlarca insanımızı acıya ve zor yaşam koşullarına sürükleyen depremlerin yarattığı yıkıma zamanında kararlılık ve yeterlikle müdahale edemediği depremzede yurttaşlarca sıkça dile getirilen Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) üst yönetiminin liyakatten uzak, “yandaş” bir kadroyla yönetildiği ortaya çıktı.]

Ben gazetenin yaptığı sıralamayı atlayıp sizi AFAD Afetlere Müdahale Genel Müdürü İsmail Palakoğlu ile tanıştıracağım. Bu muhterem zatın deprem ve deprem yerleriyle ilgili herhangi bir bilgi ve ilgisi yok: Afşin İmam Hatip Lisesi, Ankara İlahiyat Fakültesi mezunu. Türkiye Diyanet Vakfı genel müdürlüğü, Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti ve İcra Kurulu üyelikleri yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığı başkanlık müşavirliği, yönetim hizmetleri genel müdürlüğü gibi yerlerde görevler üstlenlenmiş. Bu adam tahsil ve terbiyesi icabı, deprem yerlerinde ancak ve sadece cenaze namazı kıldırabilir.