Bir kez daha laiklik günü
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

Bir kez daha laiklik günü

10.04.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Devlet ve din işlerinin tam ayrımı, 5 Şubat 1937 tarihinde Türk anayasasına dahil edilerek laiklik devrimi anayasal gelişimini kazandı. Ama bu ayrımın kökeni daha önemli: 10 Nisan 1928 günü “Türkiye Devleti’nin dini İslamdır” maddesi 1924 Anayasası’ndan çıkarıldı. 10 Nisan 1928 ve 5 Şubat 1937 tarihleri Çağının Çağdaşı Türkiye Cumhuriyeti’nin biçimsel ve ideolojik bağlamda kuruluşunu tamamladığı günlerdir.

Edebiyat dergilerinde, Hürriyet, Aydınlık ve Cumhuriyet gazetelerinde laiklik üzerine o kadar çok yazı yazdım ki Türk Aydınlanması ve Laiklik (SİA Yayınları, 2020) kitabımdan başka epeyce kalın bir kitap daha olur. “Azgın jakoben laikcilik”imden olacak, 29 Mart 2012 günü, AKP iktidarı tarafından Hürriyet gazetesinden atıldım.

Bu olay üzerine, zibidinin biri Radikal gazetesinde “Bir kökten laikçiyi gözyaşları ile uğurlarken” başlıklı bir yergi yazısı yayımlamıştı. Ancak tanım yanlıştı: Ben “kökten laikçi” değilim, iflah olmaz bir “köktenci laik”im. “Köktenci laik” olmak çağının çağdaşı olmak demektir. Bunca yazıdan, bunca mücadeleden sonra laikliğin en anlamlı, en kapsamlı tanımını bize ilkokulda (1943-1948) öğrettiklerine karar verdim: “Laiklik din ile devlet işlerinin ayrılmasıdır.” Yani dinsiz devlet! Bir ara kendimce de bir tanım yaptım: “Laiklik birey ve toplumu din adamlarının saldırısına karşı korur.”

***

Bugün, (Prof. Dr.) Mustafa Gündüz’ün hazırladığı İştihad’ın İçtihadı, Abdullah Cevdet’ten Seçme Yazılar (Lotus Yayınları, 2008) adlı kitaptan alıntılar yapacağım. Dr. Abdullah Cevdet, çağının çağdaşı Türkiye Cumhuriyeti’nin düşünce kaynaklarından biridir:

“Bizim için dindar, yalnız o adamdır ki, hakikati arar, hakikati düşünür, hakikati sever. Dindarlığın bu manasıyla, herkesin dindar olduğu gün din, hem lâhûti (ilahî) hem nâsutî (dünya ve insanla ilgili) müesseselerin en derini ve en güzeli olur.” (s.33)

“Samimi emelimiz, gerek iç gerek dış boyunduruklarından kurtulmuş vatandaşlarının hepsini birlik halinde ve kardeş oldukları, ırk ve din farklılıklarının yok edildiği bir Türkiye görmek [...]  Uzun tecrübeler sonunda gördüm ki ışık Hıristiyan dünyasından gelirse Müslüman ruhu ona bütün kapılarını kapatacaktır. Biz ki, Müslüman damarlarına yeni bir kan akıtmak vazifesini alıyoruz, ilerici prensipler bizzat İslam müesseselerinden aramalıyız.” (s.40)

Birinci alıntının yayın tarihi 1 Şubat 1932; 40. sayfadan yapılan alıntı 1905 yılının mayıs ayında İçtihad dergisinin Fransızca ekinde yayımlanmış. Dr. Abdullah Cevdet sadece Osmanlı yönetimi ve halkını değil, Prof. Dr. Mustafa Gündüz’ün de dile getirdiği gibi “Bir kelime ile İslamı da Batılılaştırmak istiyordu.” (s.40)

Dr. Abdullah Cevdet’in hayalleri, 1922-1950 yılları arasında büyük ölçüde gerçekleşti: Başta eğitim-öğretim (Öğrenim Birliği), adalet sistemi (Medeni Kanun vb.) toplumsal hayat büyük ölçüde çağı yakaladı. Dr. Abdullah Cevdet 9 Eylül 1869’da doğmuştu, 29 Kasım 1932 günü öldü ve hayallerinin büyük ölçüde Cumhuriyet devrimleriyle gerçekleştiğini gördü. İslamı çağdaşlaştırmayı gerçekten düşünüyor muydu, bundan emin değilim. Onun sıradan bir izleyici-öğrencisi olarak İslamdan çok din adamlarının (ulema ve cami çalışanları) çağdaşlaşması gerektiğini düşündüğünü sanıyorum. Daha önce de yazdım: Devlet ve din kurumları birbirine benzerler, onları kullananlara, yönlendirenlere göre nitelik kazanırlar. Luther ve Calvin reformlarıyla Hıristiyanlık değişmedi, evrilmedi; Papalık kurumu ve din adamlarının (kardinaller, papazlar, rahipler) kafası değişti. Türkiye’ye gelince, tarikatların yasaklanmasına, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına karşın, 1950’den sonra mürteci din adamları yani (mürteci) ulema ve cami çalışanları (hocalar, imam ve hatipler) tam anlamıyla hortladılar ve Cumhuriyet karşısında bir yeminli düşman cephesi oluşturdular. 

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) ile bitleri biraz kanlandı ama 1950’de Demokrat Parti ile birlikte yeraltından çıktılar. 1950’den sonra 2002’de AKP ile “muhalefet süreci” sona erdi ve “iktidar süreci” başladı. AKP dini irticaya (gericiliğe) istediğinden fazlasını verdi. Artık sadece arkalarında değil, iki yanlarında ve önlerinde de devlet aygıtını istediği gibi kullanan bir iktidar gücü var. Şu anda eğitim ve öğretim devrimleri ölüm döşeğinde zekaret (koma) durumda. Neredeyse gidici...

Tıpkı 19 Mayıs 1919’da olduğu gibi Türkiye (bir darülharb ülkesi olarak) olarak işgal altında. 19 Mayıs 1919 günü kurtuluş günü belli değildi ama şimdi belli: 2023 yılının haziran ayında.

Yazarın Son Yazıları

Piliç değil bilinç

İnsanın kendisine sorduğu “Ben kimim” sorusu ve bir sorgulayıcının ona sorduğu “Sen kimsin” sorusu, gerçek anlamda, o kişiye varlığının adresini sormaktan başka bir şey değildir.

Devamını Oku
14.12.2025
MHP’li Semih Yalçın’a cevap

7 Aralık 2025 günü yayımlanan ve MHP’nin siyaset dağarı ile tarzını tasvir ettiğim “Vehim denen şey” başlıklı yazıma partinin genel başkan yardımcısı ve yazıda adı geçen kişinin (Semih Yalçın) tepki göstereceğini kuşkusuz tahmin ediyordum.

Devamını Oku
12.12.2025
Tek parti=Cumhuriyet

Tarih cahilleri ve tarih inkârcıları için bir kez daha okunması için dökümlü bir şekilde ve tekrar yazıyorum:

Devamını Oku
09.12.2025
Vehim denen şey

1. Gerçekte var olmayan fakat var olduğu sanılan, varmış gibi tasarlanan düşünce ve zan.

Devamını Oku
07.12.2025
Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025