İki Gâvur İzmirli!

11 Ekim 2013 Cuma

İki Gâvur İzmirli!

Ne zaman “AK” deseler,
ardından tam tersine “kara”
çıkıyor! 1950’de Demokrat
Parti iktidara geldi. İlk
işi, bir ay içinde Türkiye
Cumhuriyeti’nin resmi dili olan
Türkçeyle söylenen “ezanı”
Arapçalaştırdığında bu olaya
AK Devrim” denildi! Adı “AK”
olan bir parti de “Türklük
Andını” bir çırpıda kaldırdı!
İzmir Atatürk Lisesi bu yıl
125. kuruluş yıldönümünü
kutladı. Bu liseden mezun
iki kişinin “ezan” ve “Türklük
andına” katkılarını anımsayalım.
...
Hıristiyan ülkelerde insanlar
“İncil”i kendi ulusal dillerinde
okurlar. Türkler İslamiyeti
kabul ettiklerinde de “Kuran”
Türkçeleştirilmişti.
O kadar geriye gitmeyelim,
Cumhuriyet öncesi Osmanlı
döneminde Ziya Gökalp
“Vatan” şiirinde şöyle diyordu:
“Bir ülke ki camiinde Türkçe
ezan okunur,
Köylü anlar manasını
namazdaki
duanın,
Bir ülke ki
mektebinde
Türkçe Kur’an
okunur,
Küçük büyük
herkes bilir
buyruğunu
Hudâ’nın,
Ey Türkoğlu
işte senin orasıdır
vatanın.”
Oysa o
tarihlerde okunan
şu Arapça ezanı
kim anlıyordu:
“Eşhedû en lâ ilâhe illallah,
Eşhedû enne Muhammeden
resulullah,
Hayya ale-salah,
Hayya alel-felah,
Es-salatu Hayrun Mine’n
Nevm,
Allahu Ekber, Lâ ilahe
illallah.”

1932’de “ezan” şöyle
Türkçeleştirildi ve her Türk,
anlamını çok iyi öğrendi:
“Tanrı uludur;
Şüphesiz bilirim, bildiririm;
Tanrı’dan başka yoktur
tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm;
Tanrı’nın elçisidir
Muhammed.
Haydin namaza, haydin
felaha,
Namaz uykudan hayırlıdır.”

Bu sözleri de söyleniş
ahengine uygun olarak İzmir
İdadisi’nden (Atatürk
Lisesi)
Rakım Elkutlu
besteledi. Çocukluk
yıllarımda Kadifekale
yolundaki “Halk
Ocağı” konserlerinde
ailecek dinlediğimiz,
İzmir Musiki
Cemiyeti
Başkanlığı da
yapan ve yüzü
aşkın bestesi
olan müzik adamı Rakım
Elkutlu İzmir’in Hisar Camisi
Başimamlığı’nı babasından
devralmıştı.
Bugün İzmir’de bir cadde
onun adını taşır!
...
“AK” diyerek kız öğrencileri
“türbana” sokan Tayyip’in
mantığı 1931’de bir milli eğitim
bakanında da geçerliydi.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı,
Atatürk’ün olduğu bir
toplantıda “kızların kısa etek,
kısa çorap ve kısa kollu gömlek
giymelerine” karşı çıkmıştı.
Bir genç milletvekili olan
Dr. Reşit Galip “Yanlış
düşünüyorsunuz beyefendi.
Bu geriliktir. Kadınlar eski
durumda yaşayamazlar.
İnkılapların en mühimi kadınlara
verilen haklardır. Başka türlü
Batılılaşmakta olduğumuzu
iddia edemeyiz” sözleri ile
bakana tepki göstermekle
kalmamış, Atatürk’e de karşı
çıkmıştı.
Sonrasında 39
yaşında o bakanlık
koltuğuna oturan,
İzmir Atatürk Lisesi
mezunu Dr. Reşit
Galip,
öğrenciyken
1. Dünya Savaşı’na
“gönüllü” katılmıştı!
23 Nisan 1933’te
“Türklük Andını”
şu sözler ile Türk
halkının hizmetine
sundu:
“Türküm,
doğruyum,
çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi
korumak büyüklerimi saymak
yurdumu milletimi özümden
çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek ileri
gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda gösterdiğin
hedefe durmadan
yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına
armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”
Herhalde bu andın yalnızca
Türklük” bilincinden değil,
Dr. Reşit Galip’in “Yanlış
düşünüyorsunuz beyefendi.
Bu geriliktir. Kadınlar eski
durumda yaşayamazlar.
İnkılapların en mühimi kadınlara
verilen haklardır. Başka türlü
Batılılaşmakta olduğumuzu
iddia edemeyiz” sözlerinden
kaynaklandığı da anlaşılıyor.
Dr. Reşit Galip’in adı
da başkent Ankara’da bir
caddede yaşıyor...

Aziz Nesin yine devleşiyor!

Tayyipistan Cumhuriyeti Aziz
Nesin’i
güncelleştiriyor...
Benim gibi nüfus kâğıdı
eskimiş ya da benden sonraki
kuşak yazarlar son bir hafta
içinde Aziz Nesin’i andılar. 2
Ekim’de bu köşede, usta yazar
Aziz Nesin yaşasaydı, Tayyip’in
paketi hakkında ne yazacağını
merak ettiğimi belirterek onun
“Büyüklere Masallar” kitabına
gönderme yapmıştım.
Ardından Orhan Erinç
Cumhuriyet’te köşesinde şöyle
yazdı:
Sonunda Aziz Nesin bir kez
daha haklı çıktı
. 1994 yılında
yayımlanan ‘Ben Demiştim’
adlı kitabında bugünleri
şöyle bilmişti: ‘Gün gelecek
demokratikleşme adına
Andımız’ı kaldıracaklar, Türküm
demek ayıpken türbanlılar
kamuda cirit atacak.”
Bir iki gün sonra Uğur
Dündar’ın Sözcü’deki
yazısının başlığı “Sağlık
reformu Aziz Nesin
hikâyelerine benzedi!” idi.
Çarşamba günü de
Cumhuriyet’te Güray Öz’ün
köşesinde şu satırlar yer
alıyordu: “Fıkra söylemek
herkesin harcı değildir; o
fıkraları birer felsefe dersine
çevirmeyi ise en iyi Aziz
Nesin
bilirdi...”
Günümüz gençliğinin
Aziz Nesin’in hikâyelerini
ne denli okuduklarını
bilmiyorum. Acaba Nesin
Vakfı ile Cumhuriyet
Kitapları’nın işbirliği ile;

güncelliğini yitirmeyen,
üstelik günümüz insanına
da acı dersler verecek olan
kitaplarının yeni baskıları
yapılabilir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları