Öztin Akgüç

Çuvallama

04 Ağustos 2013 Pazar

Mülkiye’de öğrenci iken, işler umduğumuz, beklediğimiz gibi gitmediğinde, başarılı olamadığımızda, “ne haber” sorusuna yanıtımız “çuvalladık” olurdu.
Günümüzde dış politika, ekonomi, kamu yönetimi, hukuk devleti, ülke bütünlüğü başta olmak üzere hemen her alandaki gelişmelere, başarısızlıklara bakıldığında durumu özetleyen sözcük
“çuvallamak” olur. Türkiye, propagandaya, göz boyamaya karşın, AKP döneminde tam anlamıyla çuvalladı. Futbolda bile belleğim yanıltmıyorsa 2003 yılında Avrupa’da yedinci, dünya klasmanında onunculuğa kadar yükselmiş iken günümüzdeki yerimiz bu gerilemeyi somut olarak yansıtıyor.
Zaman zaman açıklamalar, ölçümler yapılır. Özellikle askeri yönetim dönemlerine ilişkin olarak
“kırk yıl-elli yıl geriye gittik” türünden savlar ortaya atılır.
Bu geriye gidiş yıl olarak nasıl ölçülür? Elimde ölçü birimi yok. AKP döneminde hemen her alanda kaç yıl geriye gittik? Ölçüm uzmanlarından bunun yanıtı da beklenir. Ancak AKP döneminde yağdanlık, yalaka takımından, geriye gidiş ölçümü yapılmıyor, tersine ileriye gidiş öyküleri yazılıyor.
“On yılda asırlık işler yapıldı, 80-90 yıllık birikmiş sorunlar çözüldü” türünden. AKP döneminde başarısızlık, çuvallama doğaldır. Başarıyı sağlayacak olan insan öğesi, insan unsurudur, yetenekli insan gücünden yoksunluk, sonuçta başarısızlığa neden olur.
AKP dönemi, bazı tez ve gözlemlerin irdelenmesi, test edilmesi açısından laboratuvar işlevi gördü. Sık sık bu köşede vurgulanmaya çalışılan tez ve gözlemleri bir kez daha yineleyelim.
* Türkiye’nin temel sorunu, nitelikli, bilgili, kişilikli insan eksikliğidir.
* Türkiye’de tersine ayırma, negatif seleksiyon süreci yaşanır. İktisatta Grasham Kanunu diye bilinen “Kötü para iyi parayı kovar” kuralı, toplumsal yaşamda da geçerlidir. Kurumlarda, kuruluşlarda, toplum yaşamının hemen her alanında iyiler dışlanmaya zorlanır, tasfiyeye uğrar. Sıradanlaşmaya özendirilir. Dikkat edilir ki, ilkeli, kişilikli olanların sesi kısılmaya, onurlu seslerin toplumca duyulmamasına çalışılır.
* Fizikteki birleşik kaplar kanunu toplum yaşamında da geçerlidir. Bir kapta su düzeyi düşükse, diğer kaplarda suyun düzeyini yükseltemezsiniz. Baştaki su düzeyi, diğer kaplardaki su düzeyini de belirler.
* Toplumsal yaşamda da tıpta olduğu gibi organ uyumu gereklidir. Değişik görüş, düşüncede olanları, farklı değer yargısına sahip olanları, bir yapı içinde toplayamazsınız. Zamanla organ uyumsuzluğu yaşanır.
* Genelde yeteneği daha az olanlar, kendi yetenekleri ile belirli orunlara gelemeyecek olanlar, cemaat, tarikat, parti, dernek, dış odak gibi destekle belli orunlara, mevkilere gelmeye çalışırlar. Bu da yönetim, kurum ve kuruluşlarda başarısızlığa yol açar.
Tüm sorun bu süreçleri değiştirmek, kısır döngüleri, fazilet döngüsüne dönüştürmektir. Bunun için halkın aydınlanması, bilgi düzeyinin yükselmesi, söylenenleri, yazılanları irdelemesi, değer yargısı ve davranış biçimlerinin değişmesi gerekir. Asıl savaş, açıkça su yüzüne çıkmasa bile, halkı aydınlatmaya çalışanlarla halkı durağanlaştırma, karartma, geriye götürme çabasında olanlar arasındadır. Sesler kısılmaya çalışılsa da, baskılar, göz korkutmalar artsa da, halkı aydınlatma savaşımından vazgeçilmemelidir,
Che Guevara’nın ünlü sözünü unutmamak gerekir: Vazgeçmediğiniz sürece yenilmezsiniz; ancak vazgeçtiğinizde yenilgiyi kabul etmiş olursunuz.
Ürkek, kaderci, kısa vadeli çıkar hesabı içinde olan, ülke sevgisi kuşkulu, adamsendeci bir çoğunlukla bir yere ulaşılamaz, başarı kazanılamaz, çuvallama kaçınılmaz sonuç olur.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa alalaması 15 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları