Mehmet Aksoy Belgeseli

11 Mayıs 2011 Çarşamba
\n

\n

Gazetemizin geçen pazar günü verdiği Mehmet Aksoy, Zamana Tanıklık Eden Bir Işık Avcısıadlı belgeseli izlediniz mi? Tarık Akan, mesleğinde yeni bir sıçrama yaparak belgesel yönetmeni olarak karşımıza çıkıyor bu çalışmada.

\n

Mehmet Aksoy gibi 70li yıllardan bu yana ünü dünyayı tutmuş bir sanatçı için geç kalmış bir çalışma bile denebilir. Böyle bir eksiği görüp bunu çağdaş bir aydın duyarlığıyla gidermeye yönelen Tarık Akana teşekkür borçluyuz.

\n

Filmde yönetmenin gözüyle anlatılan bir Mehmet Aksoy var. Doğduğu yer Hatayın Yayladağı ilçesinde geçen çocukluğu, öğrenim yılları, Berlindeki çalışmaları sırasında sanatını nasıl geliştirdiği, yurda dönüşünden sonraki çalışmaları, dünyanın ve yurdumuzun dört bir yanına dağılmış ürünlerinde sanatçının peşinden koştuğu insanlığın barış ve özgürlük mücadelesinin yansımalarının anlatılması.

\n

Böylesi filmlerde genellikle arkadan gelen anlatıcı ses yerine Tarık Akanın yanı sıra tiyatromuzun ünlü isimleri Yıldız Kenter, Rutkay Aziz ve Işık Yenersu, kendi görüntüleriyle ekrana gelip Mehmet Aksoy üstüne konuşur gibi metinleri seslendiriyorlar. Böylece sinema, heykel ve tiyatro sanatı aynı görüntülerde buluşuyor.

\n

Ayrı bir belgesel denebilecek bir başka bölümde ise Mehmet Aksoy, kendi sanatsal serüvenini anlatıyor.

\n

***

\n

Picassonun nasıl heykel yaptığını gösteren bir belgesel izlemiştim. Bu dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanat dehalarından biri, evinin bahçesinde kıyıda köşede bulduğu süpürge, tahta-metal parçaları, ağaç dalları gibi malzemeleri beş dakikada yan yana getirip onlardan güzeller güzeli bir sanatsal bütünlük yaratıveriyordu.

\n

Mehmet Aksoy öyle değil. O bir taş işçisi. Koca koca taş kütleleri elleriyle oya oya, ipeksi yumuşaklıkta kıvrımlara dönüştürüyor.

\n

Sözcükler dergisinin Ocak 2007 tarihli 5. sayısında Mehmet Aksoyun desen defterinden yapraklar yayımlamıştım. Desenlerinde karakalemle yarattığı ayrıntıların sonradan taş kütle üzerine aynı incelikle işlenmiş olması şaşırtmıştı beni. Düşünün, mermeri de kâğıt ve kalem kadar kolaylıkla ve hünerle işleyebilen bir sanatçı karşımızdaki.

\n

Böylesine yetenekli bir sanatçı, yine kendi toprağının, halkının kültür birikimini işliyor taşlara: Kibeleler, şaman gelenekleri, Kurtuluş Savaşı kahramanları, Nâzım Hikmet, göçmen işçiler, 1 Mayıs ve daha niceleri Mehmet Aksoyun heykellerinde yeniden dirilip, yeniden ölümsüzleşiyorlar. Bir halkın tarihini taştan yazabilmek kolay mıdır? Yeryüzünde kaç sanatçı vardır, halkının bunca özelliğini taşa dökebilmiş?

\n

***

\n

İnsanlık Anıtı çevresinde gelişen olayların bir yararı olduysa, o da heykel sanatının ilk kez böylesine geniş kesimlerde uzun uzun tartışılması oldu. Mehmet Aksoy, her ortamda hem kendi sanatını hem de sanatçı onurunu ödünsüzce savundu. Heykel sanatı, artık çok daha fazla insanımızın gündeminde, ilgi alanında.

\n

Tarık Akanın belgeselinin ana temasını Mehmet Aksoyun heykellerindeki ışık düşüncesi oluşturuyor. Büyük heykelcimiz, taşı yalnızca ipek yumuşaklığında oymayı değil, ona ışığın gücünü, oyunlarını da katmayı biliyor. Belgesel, heykellerindeki ışığı görüntü diline aktarabilmiş olmasıyla da değer taşıyor.

\n

Mehmet Aksoy için bir değil, bin belgesel olmalı. Sanat tarihi derslerinin artık olmadığı okullarımızda çocuklara, gençlere izletilip sanat yoluyla ne denli güzelliklere ulaşılabileceği gösterilmeli.

\n

Çünkü Mehmet Aksoy yalnızca bugünün değil, geleceğin dünyasının da kalıcı güzelliklerinden biri.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yüz Yıl Önce Balkanlar 26 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları