Sosyal ilişkilerde kirpi mesafesi
Üstün Dökmen
Son Köşe Yazıları

Sosyal ilişkilerde kirpi mesafesi

03.03.2024 11:43
Güncellenme:
Takip Et:

Çevremizde olan kişilerle iletişimde “yakınlık” mesafesini iyi ayarlamamız gerekir.

İnsan ilişkilerinde kirpi mesafesi kavramını ilk kez Schopenhauer ortaya atmış. Burada doğada yapılan bir gözlemden çok akıl yürütme şeklinde ortaya konan bir mecaz söz konusudur. Filozofa göre soğukta üşüyen hayvanlar, örneğin koyunlar ısınmak için birbirlerine sokulurlar. Ancak kirpiler birbirlerine fazlaca sokulacak olsalar dikenleri batar, birbirlerinden uzak durduklarında ise üşürler. Burada bir ikilem vardır. Bu ikilemi çözmek için kirpiler sınama yanılma yoluyla birbirlerine üşümeyecek kadar yakın, dikenlerinin batmayacağı kadar mesafeli durmayı öğrenmek zorundadırlar.    

Schopenhaer’ın ortaya attığı bu kavramdan Freud da söz etmiştir. İnsan ilişkilerindeki yanaşma-kaçınma ikilemini kirpi mecazıyla betimleyebiliriz. Kirpi mesafesi teşbihini kırk yıl önce Engin Geçtan’ın kitabında görmüştüm.* Daha sonra bu adı taşıyan bir roman yazılmıştır.  

YAŞANTIMIZDA KİRPİ MESAFESİ

Kirpi teşbihinde olduğu gibi insanlar birbirlerine ne kadar yakın olacakları konusunda zaman zaman sıkıntıya düşerler. Hem fiziksel hem de sosyal anlamda başkalarına olan mesafemizi sürekli ayarlamaya çabalarız. 

Doğada hayvanlar kendilerine ait yaşam çemberlerini (territoriality) belirlemek için vücut sıvılarını kullanırlar. Şehirlerde ise köpekler kendilerine ait yaşam çemberlerini belirlemeye çalışırken ağaçların dibine idrarlarını bırakırlar ancak kalabalık şehirlerde binlerce çember iç içe geçtiği için bu çabaları işe yaramaz. Biz insanlar dostlarımız için daha küçük, yabancılar için daha büyük yaşam çemberlerine sahip olmak isteriz. Sokakta tanımadığımız birisi 30 santimetre yakınımıza yaklaşıp adres sormak istese hemen bir adım geri çekiliriz, asansörlerdeki sıkışık düzen herkes için rahatsız edicidir. Ancak buna rağmen yakınlarımızın yanımıza yaklaşmalarından rahatsız olmayız. Dilimizdeki “yakınım” kelimesi bu durumu çok güzel betimler, yakınlarımıza hem fiziksel hem duygusal açıdan yakın olabiliriz.    

Yakınlık kurmak güzel bir şeydir ancak her konuda olduğu gibi yakınlık kurmada da kritik bir çizgi olmalıdır. Ne aşırı düzeyde içli dışlı ne tek başına. Yakınlık kurmada aşırılıktan kaçınmak gerektiği görüşü dilimizde “Fazla muhabbet tez ayrılık getirir” şeklinde ifade edilir. Bir atalar öğüdü ise “Birisine düşmanlık etmede fazla ileri gitme, olur da bir gün dostların arasına katılırsa yüzüne zor bakarsın, birine dostluk göstermede de aşırıya kaçma, eğer bir gün aranız açılırsa bir zamanlar ona gösterdiğin dostluktan ötürü pişmanlık duyarsın” şeklindedir. 

Karen Horney, insanın yerine göre sosyal, asosyal (kabuğuna çekilme) ve antisosyal (çatışmacı) olmaya ihtiyacı olduğunu söylemişti. Komşular arasında ya da işyerlerinde sosyallik gereklidir ancak sosyalleşirken kirpi mesafesini koruyamazsak canımız yanabilir ve başkalarının da canını acıtabiliriz. 

Sanatçılar ve basın mensupları siyasilerle olan ilişkilerinde de kirpi mesafesine dikkat etmelidirler. Büyük usta Nefi, bir devlet adamı yükseldiğinde onu aşırı överdi, ancak bu kişi birtakım hatalar yapmaya başladığında, Bayram Paşa örneğinde olduğu gibi bu defa da yerin dibine batırırdı. Kirpi mesafesi kavramı itidalli olmayı, övgünün ve eleştirinin ölçüsünü iyi ayarlamayı öğütler bize. 

Marmara depreminin ertesi günü Yunan basını “Dayan Komşi” diye manşet attı, Yunanlar koşup yardıma geldiler. Çok duygulandık bizler de onlara güzel şeyler söyledik. Fakat o günlerde aslında dünyalı bir aydın olan dışişleri bakanımız, “İki toplum arasındaki sevgi seli önlenemez bir hal aldı” dedi. Ben bu sözü duyduğumda üzülmüş, yöneticilerin iki ülke insanın fazlaca kaynaşmalarını istemediklerin düşünmüştüm. Belki de bakanımız iki toplum arasındaki kirpi mesafesini korumaya çabalıyordu.           

AİLEDE KİRPİ MESAFESİ

Aile içinde aşırı samimiyet bazen kırgınlıklara yol açabilir. Bence aile içinde sonsuz sevgi olabilir fakat sınırları iyi belirlenmiş saygı da olmalıdır. Taraflar samimi oldukları gerekçesiyle birbirlerini rahatsız edecek şakalara yönelmemelidirler. “Senin iyiliğini istiyorum” diyerek eşler birbirlerinin, anne babalar ise çocuklarının hayatlarına karışmamalı, onların özgürlüklerini ve özerkliklerini çiğnememelidirler. Aşırı müdahale kadar aşırı fedakârlık da sorun yaratabilir. Ailede veya aile dışında aşırı fedakârlık ederseniz bir süre sonra fedakârlık ettiğiniz kişiye öfke duyabilirsiniz. 

Bunların yanı sıra ailede kirpi mesafesini koruyabilmek için anne ve babalar çocuklarıyla arkadaş olmaktan vazgeçmelidirler. 10 yaşındaki bir çocukla 40 yaşındaki bir anne babanın arkadaş olması uygun değildir, imkânsızdır. Sıfır alan bir öğrenciye arkadaşları “Aslanım sen totoyu tutturmuşsun, hadi gel oynayalım” der. Siz bir anne baba olarak böyle bir tavır sergileyemezsiniz. Anne baba çocuğuna arkadaş değil, empati kuran, rehberlik eden, model olan kişi olmalıdır.

_____________________

* Geçtan, E. (1983). İnsan Olmak. İstanbul: Metis Yayınları.

Yazarın Son Yazıları

Depremle ilgili espri

Kimi acılarla, yıkım getiren olaylarla ilgili şaka yapmak “ayıp” kabul edilir. Oysa kültürümüz oldukça yoğun bir espri alışkanlığına da sahiptir. Üstelik mizah yoluyla acılarla başa çıkmak aynı zamanda travma ile mücadele etme yöntemidir. Bireylerin travmalara karşı yılmazlık gösterdiğini anlamak için de konu hakkında mizah yaptıklarını gözlemlemek iyi bir yöntemdir.

Devamını Oku
22.06.2025
Ana babalık tarzları

Bir çocuğun gelişiminde ana babasının tutumu, onun kaderine yön verebilir. Çocuklarımıza nasıl yaklaştığımız onların gelecekteki birey oluşunu belirler. Övünen mi, özgür bırakan mı, yoksa yönlendiren mi oluyoruz? Kimi ana baba çocuğun karnesinden kendine pay çıkarır, kimi sınır koymaz. Oysa asıl mesele çocuğun potansiyelini fark etmek ve ona rehberlik etmektir.

Devamını Oku
15.06.2025
Kadızade: Bilimde laiklik

Bir kitap bohçasına gizlenen bileziklerle başlayan yolculuk, laik ve özerk bilim anlayışına dönüştü. 14. yüzyılın sonlarında Semerkant’a uzanan Kadızade-i Rumi’nin öyküsü, yalnızca matematikle değil özerk üniversite ideali ve bilimde laiklik anlayışıyla da bugüne sesleniyor.

Devamını Oku
08.06.2025
Halk düşmanı nasıl olunur?

Kimi zaman hatta çoğu zaman insanlara gerçeği ve onların iyiliğine görünen şeyleri söylediğinizde size tepki gösterirler. Çünkü ezberlerinden çıkmaları, kanıksadıkları geleneklerini terk etmeleri sandığınızdan daha zordur. Bireysel olarak size hak verseler bile bir araya geldiklerinde iradelerini topluluğun görüşüne teslim ederler. İşte linç kültürü bu şekilde doğar.

Devamını Oku
01.06.2025
Güven duyma ihtiyacı

Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”nde barınma, beslenme, güvende olmak en temel ihtiyaçtır. Sevgi, saygı görme, kendini gerçekleştirme ihtiyacı daha sonra ortaya çıkar. Güven duyma ihtiyacı üç temel boyuttan oluşur. Birincisi yakınlarımıza güven duymadır. İkincisi genelde insanlara güven duymadır. Üçüncüsü ise insan dünyaya güven duymak ister.

Devamını Oku
25.05.2025
Büyü dükkânı, kadın ve sigara

Psikodramadaki “Büyü Dükkânı” tekniğiyle bir sanat eserinde sigara içen kadın figürü arasında kurulan metaforik bağ, özgürlük, bağımlılık ve toplumsal cinsiyet normları üzerine çarpıcı bir sorgulama başlatıyor: Gerçekten özgürleşirken neyi feda ediyoruz?

Devamını Oku
18.05.2025