AKP ile nereye?

22 Ağustos 2016 Pazartesi

AKP, merkez sağcı ve dinci partilerin mirasçısıdır. Tarihsel olarak bakıldığında, Türkiye’nin sağcı partileri önce ekonomik kalkınma, sonra hak ve özgürlük derler; sağcıların liberalizmi de sermayenin özgürlüğü ile sınırlıdır.
AKP, Türkiye sağının geçmişte çok pahalıya mal olmuş olan bu geleneğini en aşırı noktalarına taşıyor; büyük imar işleri yaparken özgür beyinleri çiviliyor.

Bir çivi çakan saygın...
AKP haklı olarak ülkeyi şantiyeye dönüştürdüğünü öne sürüyor. Konut, ulaştırma ve enerji alanında büyük yatırımlar yapıyor.
Bu ülkenin imarı için bir çivi çakan saygındır. Sorun imar değil, imar işlerinin nasıl yapıldığıdır. İmar işleri, ekonomik ve teknik ön değerlendirilmeleri yapılmadan, doğal ve tarihsel çevreye verdikleri zarara bakılmadan yapılıyor; hukuksal ve toplumsal duyarlılıklar hiçe sayılabiliyor.
Dahası AKP, çivi çakanın, yani kapitalistin kendi yandaşı olması için devlet gücünü de kullanıyor; bu da devlet-sermaye ilişkilerinde rüşvet ve yolsuzluğa yol açıyor; toplumsal yaşamda doğruluk ve dürüstlük eriyip gidiyor. Üstelik kapitalistin, çalışanlarının sendika hakkını tanıyıp tanımadığına, vergi siciline bakılmıyor.
Bu tür büyük eksikleri, imarın hem ekonomik, hem de toplumsal maliyetini çok artırıyor. AKP’nin yalnız imar konusunda değil, hak ve özgürlükler konusunda bu tavan yapan kural tanımazlığı, bu gözü kara gücü nereden geliyor?

AKP beyni çiviliyor!
Merkez sağ, aralarında ayrım yapmadan bütün sol düşünceyi düşman sayardı. AKP, iktidara geldiğinden bu yana siyasal İslamcı ideolojisinin dışında kalan bir hak ve özgürlük alanı tanımıyor; dahası kendisi gibi düşünmeyenleri düşman sayıyor.
Böylelikle özgürlükler konusunda geçmişteki merkez sağcılara göre niteliği çok değişik bir tutum sergileyen AKP, kendi ideolojisini devletin tüm temel kurumlarına ve basından sanata, oradan emek-sermaye ilişkilerine uzanan toplumsal ilişkilerin tamamına yerleştirerek aslında toplumsal beyni çiviliyor.
Her geçen gün bunun yeni bir örneği yaşanıyor.
Bir toplumda adalet üç ayak üzerinde durur; iddia (savcı), savunma (avukat) ve karar (yargıç). AKP, daha önce adaletin iddia ve karar ayaklarını tamamıyla siyasallaştırmıştı; geçen hafta Türkiye Barolar Birliği’ni ve 71 ilin baro başkanını; yani adaletin insan hakları açısından en önemli ayağı olan savunma tarafını da çiviledi; hem de Atatürk Orman Çiftliği’ne her bakımdan tartışmalı bir biçimde yerleştirdiği Külliye’de! Bu arada beynini uzatmayan barolar ve onlara bağlı avukatlar da görevlerinin gereğini yaptılar; kutlanmayı hak ediyorlar.
Özellikle son iki yıl boyunca yürürlükteki anayasaya uyup uymadığı çok tartışmalı olan AKP, Yenikapı’da beynini çivilediği muhalefet ile birleşip Meclis’teki dördüncü partiyi dışlayarak; sonra da bunun adına birlik ve beraberlik diyerek, OHAL koşullarında anayasa yapıyor. Başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu çağın özgürlük sözleşmelerinin yok sayıldığı OHAL koşullarında anayasa değil, olsa olsa o halin, daha doğrusu bu halin anayasası yapılır!
Her gün şehit haberleriyle sarsılan ülkede muhalefetin, barışçı seçenekler oluşturacak yerde AKP hükümetine dönüp terörü sonlandırmak için muhalefetten ne isterseniz vermeye hazırız demesi, tam bir çivili beyin göstergesidir.
Bu durumda AKP’ye ısrarla sormak gerekiyor: 2023’te nasıl bir özgürlükler Türkiye’si hedefliyorsunuz?
Bilen varsa açıklasın; yoksa, çivilediklerine soralım; AKP ile nereye?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları