'Gezi' İzlenimleri

17 Haziran 2013 Pazartesi

Özgürlük özlemiyle bunu bastırmanın kesişme noktasına dönüşen Gezi sürecinin, tüm ülkeye yayılmasının yanında iki ana özelliği öne çıkıyor.
Bir taraftan, Başbakan’ı, AKP iktidarının yaptıklarından tamamıyla
ayrı gösterme çabalarına tanık olunuyor.
Diğer taraftan da ülke siyaseti, önce o güzelim gençlerle başlayan, sonra geniş kitlelerce benimsenen ve
AKP’nin demokrasi yalanını yıkan Gezi’nin, özgürlükçü özünü büyütüp geliştirme becerisini gösteremiyor.

\n

***

\n

Baştan başlayalım. Başbakan’la birlikte yola çıkan Cumhurbaşkanı’nın rektör atamalarındaki tutumu; AKP yasalarını onaylamadaki uyumu (bunun en son örneği Gezi olayları sırasında imzalanan alkollü içki düzenlemesidir); üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesindeki duyarsızlığı unutularak, sorunun çözümü için kendisine başvurulan gerçek kurtarıcı konumuna çıkarılıyor.
Yine Başbakan’la birlikte yola çıkan, AKP uygulamalarının en önünde yer alan ve bunları süsleyerek topluma sunan Yardımcısı (ve Vekili), Gezi günlerinin başındaki demeçleriyle bir
demokrasi meleği kesiliyor.
Daha düne kadar Kültür ve Turizm Bakanı olarak, Başbakan’ın Kars’taki İnsanlık Anıtı’nı
“ucube” diye nitelemesinden, güzel sanatlara şaşı bakışına kadar davranışlarını sorgulamayan kişi de Gezi ile uyanıyor; açıklamalarıyla başbakanından ne kadar ayrı düştüğünü kanıtlama uğraşına giriyor.
Milli Eğitim Bakanı, kimi AKP milletvekilleri ve İstanbul Valisi ile bu örnekler çoğaltılabilir.
On bir yıla yaklaşan iktidarı boyunca Başbakan’a bakan, milletvekili ve bürokrat olarak eşlik eden; dolaylı olarak destek olan iç ve dış çevrelerin tamamının Gezi’ye giden süreçteki
sorumlulukları ya da suçları, Gezi’nin gölgesine sığınılarak, birdenbire görmezlikten geliniyor. Gezi bağlamında AKP iktidarının tamamı suçlanacak yerde, yanlış bir tutumla, yalnızca Başbakan suçlanıyor!
Başbakan da
değişmedim vurgusuyla olaya şiddetle el koyduğunda ona karşı imiş gibi görünenler inanılmaz bir hızla yeniden arkasında saf tutuyor! Böylece AKP’nin iç çelişkilerine bağlanan umutlar da buharlaşıyor.

\n

***

\n

AKP eliyle ülkenin evrensel insan hakları değerlerinden ne kadar uzaklaştığını bir kez daha kanıtlayan ve bu nedenle de özgürlükçü dış kamuoyundan tam destek alan Gezi, kendisini hiç anlamayan iç siyasette de deprem etkisi yapıyor.
AKP’nin Gezi’yi siyasetin gündemini değiştirme amacıyla kullanma uğraşları bir yana, tüm partiler tam anlamıyla birer
serseri mayın görüntüsü çiziyor. Bir farkla ki muhalefet, buradan AKP’yi değil, Başbakan’ı yıkacak bir kıvılcım doğar ümidiyle Gezi sürecinin başarılı olması için, elinden gelen tek şeyi yapıyor; dua ediyor!
Oysa çok değişik görüşlerin hoşgörü içinde kaynaştığı bir
özgürlük ve barış hareketine dönüşen Gezi, özgürlükçü bir anayasa yapılmasına ve Kürt sorununun barışçıl çözümüne katkı yapacak bir çekirdeği ya da özü de içinde taşıyor. Siyaset bu özgürlükçü çekirdeği çağdaş bir demokratikleşme enerjisine dönüştüremiyor.

\n

***

\n

Yukarıdaki fotoğrafın sonucu açıktır.
Ülkede estirilen bu düşünsel rüzgâra bakılırsa, eğer Başbakan giderse, ki kimilerine göre kesin gidicidir, ülke, siyasi partiler dahil derhal demokratikleşecek; hukuk devleti hemen oluşacak; yargı bağımsızlaşacak; eğitim çağdaşlaşacak; bilime ve sanata artık şaşı bakılmayacak; basın ve TV özgürleşecek; sendikal haklar tam işleyecek; üniversite özerkleşecek…
Öyle mi?
Tek kişinin gidişine dayalı bu kadar
sığ düşünce ve bu ölçüde toplumun gerisinde kalmış, azgelişmiş siyaset anlayışıyla daha çok “Gezi” beklenir!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları