Hukuku asla!

13 Şubat 2017 Pazartesi

Anayasa değişikliğine ilişkin halkoylaması süreci görülmedik ölçüde ilginç düzenlemelere tanık oluyor.
Anayasa değişikliğiyle devlet yönetiminin yasama, yargı ve yürütme erkleriyle birlikte bütçesinin hazırlanması yetkisi bir kişide toplanıyor. Belki o da yetmez diye olacak, mülkiyeti topluma ait olan ne varsa, bankalar, arsalar, ulaşım ve maden işletmeleri, kısaca her şeyin kullanımı da Varlık Fonu ile bir kişide toplanıyor.
Yetmiyor; toplumsal beynimizi de yiyorlar!
 
Beyin yiyicilik!
Bir ülkenin hükümeti bilimle uğraşan insanlarını sistemli olarak işlerinden kovar, onları çalışamaz duruma getirirse bunun adı beyin yiyiciliktir.
AKP iktidarı, önceki en karanlık dönemlerde, onların en yıkıcısı olan 12 Eylül 1980 sonrasının faşizan uygulamalarının yapıldığı dönemde bile görülmeyen ölçüde beyin yiyicilik yapıyor. Geçen temmuzdan bu yana uygulanan OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler-KHK ile üniversitelerden uzaklaştırılan bilim insanı sayısı, 7 Şubat’taki son 330 ile birlikte 3300 dolayındadır .
Yeni bir anayasa yapılırken anayasa konusunda en yetkin bilim insanlarından biri, geçmişte en özgürlükçü anayasa taslaklarından birini hazırlamış olan; ülke terör ve şiddet sarmalında, üstelik OHAL ile yönetiliyor, bu ortamda anayasa yapılamaz diyen, yine de halkoyuna sunulacak olan anayasayı bilim insanı titizliği ve sorumluluğuyla eleştiren Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu üniversitesinden kovuluyor; kovulabiliyor!
Kabaoğlu bir simge; Türkiye’yi yönetenler, yetiştirilmeleri hiç de kolay olmayan büyük emek ürünü binlerce beyni yok ediyor; ülkeye çok büyük zararlar veriyor!
 
Anayasa ile verilmek istenen
Bağımsız ve tarafsız hukuk, çağımızda, insan haklarının en önemli güvencesidir. Bu ülkenin toplumsal yapısı “adalet mülkün (devletin) temelidir” kültüründen beslenir.
Oysa halkoyuna sunulacak olan anayasa değişikliğiyle hiç olmayacak bir şey yapılıyor; ülkenin adalet sisteminin tüm yönetimi cumhurbaşkanına teslim ediliyor.
Sistemi yönetecek olan Hâkimler ve Savcılar Kurulu-HSK 13 üyelidir; Adalet Bakanı, HSK Başkanı müsteşarı da üyesidir. Dört HSK üyesini cumhurbaşkanı atıyor; kalan yedi üyeyi de çoğunluğu cumhurbaşkanının partisinde olan Meclis seçiyor.
Cumhurbaşkanı yargıyı yalnız yönetmekle yetinmiyor; yargı ya da mahkeme kararlarını veren kurulların en tepe noktalarını da elinde tutuyor.
Şöyle ki, gerektiğinde yüce divan olarak cumhurbaşkanını yargılayacak olan Anayasa Mahkemesi-AYM’nin toplam 13 üyesinin 12’sini cumhurbaşkanı atıyor. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısını ve vekilini cumhurbaşkanı atıyor; Yargıtay üyelerini de yine çoğunluğunu cumhurbaşkanının atadığı HSK atıyor. Devlet faaliyetlerini hukuka uygunluk açısından denetleyen ancak yetkileri AKP’li yıllarda iyice budanmış olan Danıştay’ın üye sayısı 90’a indiriliyor; bunların 23’ünü cumhurbaşkanı doğrudan atıyor; kalanını cumhurbaşkanının atadığı HSK atıyor.
Sanırım bu kadar adalet dağıtma gücü mitolojideki Adalet Tanrıçası Themis’te bile yoktu. Burada söz yaklaşık 150 yıl öncesinin Osmanlı devlet adamı, şair Ziya Paşa’nın:
Kadı ola davacı ve muhzır dahi şahit
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?
Eğer bu değişiklik onaylanırsa, çağımızda hukukun temeli olan yurttaşların kanun önünde eşitliğinden hiçbir biçimde söz edilemez.
Her şeyinizi verin, ancak, insanlık onurunuzu korumak istiyorsanız hukukunuzu asla vermeyin; bu anayasa değişikliğine var gücünüzle hayır deyin!
Çünkü hukuku verirseniz, hiçbir şeyinizi, özellikle de beyninizi kurtarmazsınız! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları