‘Safları sıklaştıralım’ zamanı mı?

14 Aralık 2015 Pazartesi

AKP iktidarı ülkeyi hızla saflarımızı sıklaştıralım noktasına taşıyor. İzlediği politikalar sonucu yarattığı düşmanlar karşısında birlik ve beraberlik içinde davranılmasını ve kendisine destek olunmasını istiyor.
2015 sona ererken toplum AKP’nin arkasında saflarını sıklaştırıyor; yalnızca AKP’ye bakıyor.

‘Ben yarattım seni’
Suriye ile başlayan, Rusya ile tepe noktasına ulaşan, bu sırada İran ve Irak’ı da işin içine katan savaş ortamı, AKP’nin dış politikadaki başarısızlığının doğrudan sonucudur; tümüyle AKP üretimidir. Dahası, yanlışta ısrar edildiği için bir sıcak savaş noktasına doğru tırmanılmaktadır.
Ülke içinde yaşanan çatışma ortamı da çok büyük ölçüde AKP iktidarının çözüm sürecini yönetmedeki büyük başarısızlığı nedeniyle devam ediyor. Bir taraftan oluşan ortamdan oylarını artırmak için yararlanmak isteyen, diğer taraftan da toplumu saf yerine koyup PKK bizi kandırdı, silah biriktirmiş diyen AKP değil mi? Güneydoğu’da, geçtik kırsal kesimi, birçok ilçe merkezinde yaşam, sokağa çıkma yasağıyla sağlanmaya çalışılıyor. Suriye-Irak bağlamında giderek uluslararası bir özellik kazanarak daha da karmaşıklaşan ve Diyarbakır’da bir caminin yakılması örneğinde görüldüğü gibi derinleşen sorunun çözümü için, çok yazık ki, artık hiçbir somut adım atılamıyor.

Teslim olun!
AKP iktidarı dışarda kendi yarattığı düşmanlarla başa çıkamıyor; ülke içindeki çatışma ortamını sona erdiremiyor. Sonra topluma dönüyor ve beni destekleyin, yoksa düşmanlarla işbirliği yapan hain olursunuz, dayatması yapıyor.
Cumhuriyet ve Can Dündar, Erdem Gül örneklerinde olduğu gibi; basın-yayında iktidara teslim olmayanlar, hukuk tanımaz bir tutumla cezalandırılırken; iktidara teslim olmuş olanlar da meslektaşlarına yapılan bu baskıyı özgürlük düşmanı sayılabilecek bir tutumla alkışlayabiliyor.
Dahası var; hukuktan ekonomiye dek hiçbir AKP uygulamasına artık karşı çıkılamıyor; tersine AKP’ye teslim olunuyor. Örneğin, fırıncılar ekmeğe zam yapmak için izin almak üzere hükümetin kapısını çalıyor. Sendikacılık tükenme noktasında; Türk-İş Başkanı, kendi genel kurulunda kıdem tazminatımıza dokunmayın diye Başbakan’a yalvar yakar oluyor. Sermaye de hükümet ile savaş ortamından doğabilecek zararlarının halkın vergileriyle karşılanmasının pazarlığını yapıyor.
Osmanlı’dan örnek vererek kahramanlık destanları yazmaya kalkışan AKP’nin savaşçı politikalarına bile güçlü bir biçimde karşı çıkamayan muhalefet, kendisinden söz etmeye değmez bir durumdadır: HDP iç tartışmalarıyla boğuşuyor; CHP, Putin ile aynı safta olmadığını kanıtlamaya çalışıyor; MHP de Putin’e karşı Cumhurbaşkanı’na kalkan oluyor.

Nereye?
Zaman hiç de safları sıklaştıralım zamanı değil. Çünkü bu tür savaş ortamları, toplumsal düşünceyi daha da kısırlaştırır; sağlıklı düşünmeye ve böylece başta barış olmak üzere, sorunlara doğru çözümler üretmeye izin vermez. Diğer taraftan ne kadar sağlam ve güçlü olursa olsun, hiçbir toplumsal yapı bu ortamı uzun süre taşıyamaz; buna dayanamaz.
Bu nedenle, saf olmaktan ve AKP’nin arkasında saf tutmaktan bir an önce kurtularak, 2016’nın bir barış yılı olması için çaba harcamak gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları