Benim 23 Nisan’larım

23 Nisan 2021 Cuma

Dokuz, on yaşlarındayım. İzmir, Alsancak’ta Gazi İlkokulu 5. sınıftayım. Bu sınıfın da doğrusu biraz yabancısıyım. Çünkü ilkokulun ilk dört sınıfına yine İzmir’de Özel Devrim İlkokulu’nda gitmiştim, tam ben dördüncü sınıftayken okulum kapanınca Gazi İlkokulu’na geçmiştim. Aklım fikrim hep önceki şişko mu şişko Müşerref Öğretmen’de. İlkinde sınıfta 20 kişiydik; ikincisinde 40 kişi…

İzmir Devrim İlkokulu. Müşerref Öğretmen ve biz. Orta sırada sağdan ikinci bendeniz...

Sıska mı sıska Perihan Öğretmen bir sabah sınıfa girip “Hepiniz bana 23 Nisan’la ilgili birkaç cümle söyleyin” dedi ve en arka sıradan başlayarak hepimizi karatahtaya kaldırmaya başladı. “Daha 23 Nisan’a çok var: niye ki” diye kimse sormadı.

En çok “Yüce önder Atatürk” diye başlayan cümleler kuruldu. “Çocuk bayramı”, “en büyük bayram”, “Türkiye Büyük Millet Meclisi”, “vatan”, “millet” sözcükleri bol bol kullanıldı. Hatta “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” tümcesi birkaç kez kuruldu. Sıra bana geldiğinde, artık söyleyecek bir şey pek kalmamıştı sanki. Söylenenleri tekrarlamak da istemiyordum…

Nasıl karar verdim bilmiyorum… O an, yerimden fırlayıp öğretmenin iskemlesini kaptığım gibi duvara dayadım, iskemlenin üzerine çıkıp, duvardaki Atatürk fotoğrafına uzandım. (Sınıfın en ufak boylusu olduğum aklımdan çıkmıştı) Ve şapur şapur Atatürk fotoğrafını öpmeye başladım. Bütün sınıf ve Perihan Öğretmen kahkahalarla gülüyordu. Utandım, sıkıldım, şaşırdım ve sımsıkı sarıldığım Atatürk fotoğrafıyla birlikte paldır küldür yere düştüm. Canım fena yanmıştı. Ağlaya ağlaya düştüğüm yerden şöyle bir şeyler söyledim:

“23 Nisan deyince ben Atatürk’ün bana bakan gözlerini görüyorum. O bana baktıkça, ben iyi bir çocuk, iyi bir insan oluyorum. Çalışkan bir öğrenci oluyorum. O bana baktıkça bu kara önlük Türk bayrağı oluyor, rengârenk çiçek bahçesi oluyor. O bana baktıkça şu beyaz yaka benim kanatlarım oluyor. Her yere uçabiliyorum.”  

Perihan Öğretmen beni yatıştırmaya çalışırken, “Daha bitmedi” deyip devam ettim. Kimse “devrim” dememişti. Oysa eski okulumun adı Devrimdi ya, biz her yıl yeni baştan devrimleri öğrenirdik!  Müşerref Öğretmenimin en sevdiği konuydu. Bir de güzel devrimleri ve şişko sevecen Müşerref Öğretmenimi anlattım.

Sonunda sıska Perihan Öğretmen, “Tamam, seni seçtim” dedi.

Mesele şuydu: İzmir Hava Harp Okulu 23 Nisan için dev bir gösteri hazırlayacaklardı ve gösteri boyunca sahnede bayrağa sarılı hiç kıpırdamadan duracak bir çocuğa ihtiyaç vardı.

Sonrası hayatımın en büyük sevinç kaynağı oldu. Bayrağa sarılı sahnenin ortasındaki yükseltide kıpırdamadan dururken, İzmir Hava Harp Okulu’na değil, vatanıma milletime hizmet ediyordum elbet. O an inanıyordum ki bu aşk tek taraflı değildi! Atatürk de beni seviyor, bana güveniyordu. İnandım ki bana ihtiyacı var. Ve kanımın son damlasına kadar vatanıma hizmet edeceğim!!! (O yaşta bir çocuk için ne müthiş duygu fırtınalarıydı bunlar!)

Sahnede söylenenlere kâh için için gülüyor, kâh gözyaşlarımı tutmaya çalışıyor, ama yine de heykel rolümü sürdürüyordum. Gösterinin sonunda tüm o yakışıklı ağabeyler halaya kalktıklarında, beni de aralarına alıyor ve ben de onlarla coşuyordum. Bayramların bayramıydı!

O günden sonra bayrağım dalgalanırken sevinçten gözyaşlarımı tutamayışıma; “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” şiarı çiğnendiğinde, devrim ilkeleri yok sayıldığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işlevi yok sayıldığında öfkelenmeme, isyan etmeme kimse şaşmasın. 

Benim 23 Nisanım çağdaş, laik, demokratik bir hukuk devletinin temellerinin atıldığı gündü. Cinsiyet, din, dil, ırk, mezhep ayırımcılığı yapmadan, eşitliği ve laikliği  demokrasinin olmazsa olmaz koşulunun kafalara yerleştirme günüydü. Ve bu günü, TBMM’nin kuruluşunu, ülkenin geleceğine, yarınlara emanet etmek;  biz çocuklara armağan edip bunu bir şenliğe, şölene, bayrama dönüştürmek  Atatürk’ün yaratıcılığının ve dehasının eseriydi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nice 100 yıllara 9 Mayıs 2024
Dans hayattır 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları