Covid-19’dan değilse de yalandan öleceğiz!

13 Aralık 2020 Pazar

Sayıları sakladık. Vaka ile hastalananları ayırdık. “Biz harikayız. Dünya bizi kıskanıyor, salgını önlemekte dünyaya örnek oluyoruz” dedik. Meğer yalanmış!  

Vaka sayıları son olarak 1 milyon 700 bin diye açıklandı. Türk Tabipleri Birliği yalanladı... 20 milyon testin yüzde 15’i pozitifse, vaka sayısının 3 milyon olmasına işaret etti. 

Maske dağıtmayı yüzümüze gözümüze bulaştırdık; şimdi aşıya hangi özel hastanede kaç para verileceği, hangi aşının kimlere nasip olacağı, kimlerin önceliği olup kimlerin ölüme terk edileceği tartışılır oldu...

Düşünce özgürlüğü için 

Politik ya da ekonomik alandaki yalanlara hiç girmiyorum. (girersem çıkamam) Ama en yetkili ağızların 10 Aralık Evrensel İnsan Hakları Günü’nde verdikleri mesajlarda Türkiye’nin özgürlük şampiyonu olma iddiası, galiba yalanların en büyüğüydü.  

Aynı günlerde çevrimiçi olarak Şanar Yurdatapan ve ekibinin girişimiyle “Düşünce Özgürlüğü İçin 12. İstanbul Buluşması” düzenlendi. Hem uluslararası kurumların hem de Türkiye’deki çeşitli STK’lerin temsilcileri düşünce ve ifade özgürlüğü üzerine söz aldı. YouTube’dan izleyebilirsiniz. Orada Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk’ün söylediklerini hepiniz izleyin isterim. Bu yıl içinde 56 kitap yasaklandı. Kimi kitap daha yayımlanmadan yasaklandı, toplumsal cinsiyet üzerine kitap basmak isteyenlere engeller geldi, yayıncılara hapis cezası, sosyal medyada ihbar üzerine gözaltılar, ev baskınlarında kitaplara el konması, hapishanelerde kitaba, gazeteye ulaşma yasağı... 

İşte bizimki böyle bir şampiyonluk!   

65 yaş üstü  

Birkaç gün öce sevgili arkadaşım, Türkiye’nin önde gelen şairi, yazarımız Ataol Behramoğlu, 65 yaş ve üzerindeki yurttaşlara sokağa çıkma yasağının kaldırılması için idare mahkemesine dava açtı.

Bu mücadeleyi aylardır sürdürüyor Ataol. Gerekçesi de çok mantıklı. Şöyle özetleyebilirim: 

Anayasaya aykırı. Eşitlik ilkesini yok sayıyor. (Gülümsediğinizi görür, sanki her karar anayasaya ve eşitlik ilkesine uygun dediğinizi duyar gibiyim...)

Keyfi bir karar. Hukuk dışı bir karar... Kanıtlanmış bilimsel hiçbir gerekçesi yoktur. 

65 yaş üstünü toplumdan dışlanmaktır...

Bütün bu gerekçelere saygı duyuyorum. Ancak Ataol’a özellikle şu nedenle katılıyorum: Bu yasakların akla ve mantığa uyan hiç ama hiçbir yanı yok. Sadece ve “millet alışverişte görsün” mantığıyla sürdürülen bir oyalama taktiğidir...

Ancak oyalama taktikleri bizimki gibi okuması yazması kıt, okuduğunu her zaman doğru anlamakta güçlük çeken toplumlarda, 65 yaş üstü yasakları çok kısa zamandır onları korumak yerine cezalandırmaya dönüştü. Bunun da altını çizmekte yarar var.  

Beden direnci - ruh direnci 

Diyeceksiniz ki hangi karar mantığa uygun ki bu olsun! Hafta sonu alkol satışını yasaklarsan... Meteorolojinin yağmur yağacağını öngördüğü güne yağmur duası yerleştirirsen... Yerel yönetimlerin çığlıklarına kulaklarını kapayıp sadece rant çarkının çalışmasına hizmet edersen... Bu aş daha çok su kaldırır.  

İlk diyeceğim: Ataol’un açtığı dava sonuçlanıncaya dek, yasakları bu ülkenin yöneticileri önce kendilerine uygulasın! 

Şöyle bir gerilere gidin, çocuk yaşlarınıza, gençlik yaşlarınıza: Küçük yaşlarda 2-3 yıllık bir yaş farkı bile ne büyürdü gözümüzde. Ben 10 yaşındayken 18 yaşındaki bir insan, babam gibi görünürdü. Yaş ilerledikçe yaş farkı da kapanır. Siz 65 yaş üstünü milleti nasıl aynı torbaya koyup değerlendirirsiniz ki! 

65 yıllık yaşam birikimi kişiden kişiye değişir. Her birikim, her deneyim, her yaşam biçimi, sosyopolitik ve ekonomik her etken, yaptığımız her seçim yaş ilerledikçe nasıl bir insan olacağımızı belirler.   

Benim 70’i aşkın nice tanıdığım, doludizgin üretmeye, çalışmaya devam ediyor. Bu insanlara her gün “Sen işe yaramazsın, nasılsa öleceksin” deyin, evet haklısınız ölür!  

Unutmayın, beden sağlığını korumanın en iyi yolu, ruh sağlığını korumaktır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları