Paramparça

12 Haziran 2022 Pazar

Hepimiz şizofren yaratıklara dönüştük. Dünyanın uygar ülkelerinde birkaç yıl içinde yaşanacak olayları biz bir gün içinde yaşayıp tüketiveriyoruz. Enflasyonla hukuksuzluk arasında; sürtüklükle gençlerin umutsuzluğu arasında; şiddet ve hoyratlıkla, güzellikler ve incelikler arasında parçalana parçalana hayata tutunmaya çalışıyoruz. 

***

Atatürk Kültür Merkezi’ndeyim. Berlin Alman Senfoni Orkestrası’nın konserinde... İtalyan şef Giovanni Antonini, uzun yıllardır Almanya ve Orta Avrupa ülkelerinde çeşitli orkestralarla çalıştığı halde, İtalyan dışavurumculuğundan hiç ama hiçbir şey kaybetmemiş... Bu orkestranın “beyin takımı orkestrası” diye nitelenmesi de boşuna değilmiş... Bir de kendimi müziğe verebilsem... İlk parça Beethoven: “Prometeus’un yaratıkları”... Malum Prometeus, Tanrılardan ateşi çalıp insanlara verdiği için olmadık biçimde cezalandırılacak...

(Benim ülkemde hırsızlar değil, iktidarla aynı düşüncede olmayanlar cezalandırılıyor. Daha bu sabah Çağlayan’da Adliye Sarayı’nda İstanbul Barosu’nun başlattığı Adalet Nöbeti’ndeydik. 113. Kez... Her perşembe... Bu nöbette dört konuşmacıydık. Dört kadın: Avukat Selin Nakıpoğlu, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Derneği’nden Fidan Ataselim, Mor Çatı kurucusu Canan Arın; Nâzım Hikmet Kültür Sanat Vakfı ve PEN adına ben... Kadına karşı şiddeti, kadın katliamlarını önlemeye çalıştıkları için cezalandırılanlar... Gezi’de hepimiz vardık, oradaydık, diyenler...“Sivil itaatsizlik bir haktır engel olunamaz”ı savunanlar... ) 

***

Şimdi AKM’nin dev sahnesinde son yılların en muhteşem seslerinden biri var: Anna Prohaska. Avusturyalı-İngiliz soprano... Onu daha önce Salzbourg festivallerinde izlemiştim. Sesi gibi oyunculuğu, tiyatroculuğu da muhteşemdi... Belki de bu nedenle, konser boyunca aryalarını söylerken sadece o muhteşem sesi duymak için gözlerimi kapayıp dinlemeyi yeğledim... Anna Prohaska Haydn’ın “Berenice, che Fai?” aryasını söylerken, aşkıyla görevi arasında gidip gelirken, ben Beatrice’den çok Hatice’nin sesini duyuyorum. Ve de öldürülen tüm kadınların... 

(“Hatice Kaçmaz’a evlenme teklif ettiler. Kadın evlenme teklifini reddetti diye öldürüldü. Yargıtay, ‘Evlenme teklifini kabul etseydi öldürülmeyecekti’ dedi! Diyebildi! Yani evlenme teklifini reddetme hakkını bile elimizden alıyorlar. Amaçları, Medeni Kanun’u tamamen bertaraf etmek. Medeni Kanun’daki evlenme yaşı kadın ve erkek için 17. Ama 13 yaşındaki kız çocukları gebe kalıyor. 12 yaşındayken cinsel istismara maruz kalmışlar. Bir milletvekili hiç yüzü kızarmadan ‘Bu evliliktir’ diyor. Amaç, küçük kız çocuklarının istismarını daha da kolaylaştırmak.”)

***

Konserdeyim. Beethoven’ın ikinci senfonisi. Karamsarlıktan eser yok. Renkli cıvıl cıvıl, yeryüzünün tüm renklerini barındıran eser. İtalyan şefimiz coştukça coştu. Beethoven’ı hiç bu kadar Akdeniz güneşine bürünmüş bilmezdim... Yeryüzü muhteşem, yeryüzü harikulade! İyi ki yaşıyorum, iyi ki buradayım, iyi ki bu festival var, bu orkestra var, bu şef var... Bu gece hiç bitmesin, günün gerçekleri kulağımı tırmalamasın, kalbimi yaralamasın!... 

(“Arkadaşlar, faşizm, yetkilerin tek elde toplanmasıdır. Yargının, hak ve hukukun yok sayılmasıdır. Irkçı faşizm, dinci faşizm, milli faşizm, cinsiyetçi faşizm, etnik faşizm. Hepsi, hepsi nefretle beslenir. Kendine benzemeyene, kendi gibi olmayana, kendi gibi düşünmeyene duyulan nefretle. Nefretle yetinmez, nefret ettiklerine, acı çektirmekten, zulmetmekten asla vazgeçmez. Faşizmi sürdürebilmenin tek yolu korku imparatorluğu yaratmaktır. Baskıyı sürekli kılmaktır. Ömür boyu hapse mahkûm edilen Osman Kavala, 18 yıla mahkûm edilen Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi... Ve diğerleri... Ve hepsi... Hiç bitmeyecek mi ???”)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları