Cemaat yurtlarından yükselen çığlık!

12 Ocak 2022 Çarşamba

Pazartesi günü sosyal medyada #EnesKara etiketi en üst sıradaydı.

Kim acaba diye baktım. Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 3. sınıf öğrencisi… Sabah saatlerinde ölü bulunmuş, intihar ettiği söyleniyor.

Olaydan önce çektiği videoları arkadaşlarına göndererek cemaat yurdunda gördüğü baskıyı anlatmış. Hatay’da yaşayan ailesinin zoruyla kaldığı yurtta zorla namaz kıldırıldığını, gün boyunca yapması gerekenlerin belirlendiğini, tıp eğitimine ilgisi olmadığı halde o bölümde okuduğunu ve gelecek kaygısı duyduğunu anlatıyor.

İzlediğim bir videosunda “Günümü anlatmak istiyorum” diyerek şunları söylemiş:

“Sabah 6.30 gibi sabah namazı için kalkıyoruz. Sonra okula gidiyorum. 4.30 - 5.30 arasına kadar okuldayım. Zaten 5 gibi yemek yeniyor. Sonra akşam namazı var. Ondan sonra 1 saat kadar burada bazı kitapları okumak zorundasınız. Ondan sonra yatsı var ve bunları yapınca saat yaklaşık 8 oluyor. Psikolojik olarak çok yoruluyorsunuz, zaten tüm gün okuldasınız ve bir de istemeye istemeye bunları yapınca özgürlüğünüz elinizden gitmiş gibi hissediyorsunuz. Çok kötü bir durum. Gerçekten bir yerden sonra dayanılmıyor. Pazartesileri de burada cemaat dersi var. 8’de geliyor cemaat, 10’a kadar buradalar ve ona da katılmak zorundasınız. İçinde bulunduğum durumda tüm yaşama umudumu ve sevincimi kaybettim.”

***

Ardından bıraktığı notta ise Müslüman olmadığını ve bunu ailesine bile söyleyemediğini belirtmiş: 

“Bulunduğum cemaat yurdunda namaz kılma ve cemaatin dersine katılmak zorunlu, verdikleri kitapları okumak zorunlu, kendim Müslüman değilim, ailem bilmiyor, buradan ayrılmak istediğimi söylediğimde hayır cevabını aldım.”

Enes’in babası, Nur Cemaati’ne bağlı olduğundan oğlunu da bu cemaate ait bir yurda göndermiş.

Milletvekili seçilme yaşını, kendi isteği ile aile kurmak için evlenme yaşını da geçmiş yetişkin bir insan, inançlı olmadığını ya da farklı bir inanca sahip olduğunu ailesine bile söylemekten korkuyorsa üzerindeki baskıyı düşünün. 

Oysa inanç bireyseldir; bir insanın başka kimseye açıklamak zorunda olmadığı şahsi bir konudur. Fakat din söz konusu olduğunda hiçbir tartışmayı kabul etmeyen biat kültürü, insan türünün kendisi için en büyük hapishaneyi yaratmasına yol açmıştır.

Böylece her insan, doğar doğmaz ailesinden kendisine otomatik olarak geçtiği düşünülen dini, hiç sorgulamadan ömür boyu taşımak zorunda bırakılmıştır. 

İnsanlığın, 21. yüzyılda acilen aşması gereken bağnazlık budur. 

***

17 Aralık’ta bu köşede “Tarikatların hazırladığı karanlık gelecek” başlıklı bir yazı yazmış, cemaatlere bağlı vakıf ve dernekler aracılığı ile örgütlenen dinci gericiliğin, yurtlar, kurslar ve medreseler açarak ülkenin dört bir yanına yayıldığını anlatmıştım. 

Yazımı okuyan 20 yaşında bir Erzurum İlahiyat Fakültesi öğrencisi bana ulaşıp “İnsanlar tarikat ve cemaatlerde ciddi şekilde taciz ve tecavüze uğruyor” demişti…

Enes Kara için bu sonu hazırlayanlar, bir gencin özgürlüğünü yok edip onu cemaat yurdunda yaşamaya zorlayanlardır.

Bu sonu hazırlayanlar, 20 yaşında bir insanın, gelecek kaygısı çekip umudunun tamamen tükenmesine neden olanlardır. 

Bu sonu hazırlayanlar, öğrenciler için devlet yurdu açmayıp onları cemaat yurtlarına mahkûm eden dinci iktidarlardır.

Bu sonu hazırlayanlar, son 20 yılda tarikat ve cemaatlerin palazlanıp ülkenin her yerinde cirit atması için ortam yaratan AKP iktidarı ve hükümetleridir. 

Bu sonu hazırlayanlar, din üzerinden siyaset yapıp 97 yıl önce çıkarılan devrim kanununu görmezden gelen tüm politikacılardır.

Tarikatlar ve cemaatlerle seçim döneminde temas kurup onlardan oy devşirmeye çalışan her siyasetçi de suçludur.

Enes Kara’nın ruhunu sıkıştıran cemaat cenderesi, Türkiye’yi de bütünüyle cendereye sokmuştur. 

Sadece tarikat yurtlarının kapatılması yetmez, 30 Kasım 1925’te kabul edilen 677 sayılı yasa uygulanarak Türkiye tarikat ve cemaat karanlığından kurtarılmalıdır. 

Laik ve bilimsel eğitime geçmenin, aydınlığa çıkmanın tek yolu budur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları