Helalleşme yolculuğu

17 Kasım 2021 Çarşamba

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çıkışı üzerine konuşmak gerekiyor.

“Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemeyeceğimizi artık biliyoruz. Onun için artık helalleşme zamanıdır. Benim liderliğini yaptığım partinin de geçmişte yarattığı derin yaralar vardır. Uzun süredir de önce bu yaraları yaratan o sistemi değiştirmekle uğraştım, şimdi ise dışarıya dönme zamanı. Ben bu yaraların kapanması için helallik isteme, helalleşme yolculuğuna çıkıyorum” şeklindeki sözlerinin tam olarak ne anlama geldiğini sormak gerekiyor.

Kılıçdaroğlu, bu çıkışını, AKP’nin CHP’yi HDP ile birlikte hareket eden “terör destekçisi” diye göstermeye çalıştığı, Mehmet Barlas aracılığı ile CHP’yi kapatma tehditlerinin alevlendirildiği, Erdoğan’ın Karamollaoğlu ile görüşerek Millet İttifakı’nı bölme çabalarını yoğunlaştırdığı bir dönemde yaptı. 

Bunu AKP’nin CHP’yi yalnızlaştırma planına karşı atak olarak düşünmüş olma olasılığı var ama açıklamasının ardındaki amacı netleştirmek zorunda. 

Öncelikle belirtelim ki hiçbir şey katliama ve zulme gerekçe olamaz. Fakat olayları kendi döneminde, ülkenin ve dünyanın gerçekleri doğrultusunda değerlendirmek gerekir. Geçmişi bugünün koşullarında günümüzün kavramlarıyla değerlendirirseniz, Amerikan, Fransız, Rus devrimlerini, yaşanan bütün devrimleri yargılamanız ve tüm devrimcileri suçlu ilan etmeniz gerekir. 

KILIÇDAROĞLU’NUN PARTİSİNİN GEÇMİŞTE YARATTIĞI DERİN YARALAR NEDİR? 

İngilizlerden aldığı destekle genç Cumhuriyete karşı isyan eden hilafet yanlısı aşiretlerin başını çektiği kanlı Şeyh Sait olayı için mi helallik istenecek?

2017’de referandum öncesinde AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Diyarbakır’a gittiklerinde, onları “Her ‘Evet’, Şeyh Sait ve arkadaşlarına bir Fatiha’dır” yazan afişle karşılayanlarla mı helalleşilecek? 

Bugün yaşasalar Sivas’taki kıyama liderlik edebilecek kafalarla mı helalleşilecek?

TBMM hükümetini tanımayarak İstanbul hükümeti ile işbirliği yapan ve Yunana sığınan “Çerkez Ethem’e iade-i itibar verilmeli” dediği söylenen Kılıçdaroğlu, Necip Fazıl’ın propaganda kitabı Son Devrin Din Mazlumları’na inanıp İskilipli Atıf için mi helallik isteyecek? 

Milli Mücadele’ye karşı gelen Teali İslam Cemiyeti’nin başkanlığını yapan, İngiliz Dostları Cemiyeti’nde casus Sait Molla için çalışan, Yunan uçaklarıyla Anadolu’nun kentlerine havadan attığı bildiride Mustafa Kemal ile tüm Kuvayı Milliyeciler hakkında, “Bu asiler en kısa zamanda yakalanıp ortadan kaldırılmalıdır. Bu, hepimiz için bir farzdır” diyen kişi için mi helallik istenecek?

Yeni kurulan hiçbir devlet, kendisine karşı yapılan ayaklanmaya izin vermez. Erdoğan’ın “Demokrat Parti’nin devamıyız” diyerek sahiplendiği partiyi (DP) 1946’da iki arkadaşıyla birlikte kuran Celal Bayar’ın başbakan olduğu bir dönemde yaşanan Dersim ayaklanmaları sırasında uygulanan aşırı güç kullanımı ve şiddet eleştirilmelidir. Ancak bu, İslamcı karakterle ortaya çıkan şeriatçı ve hilafet yanlısı feodal ayaklanmaları haklı çıkarmaz. 

DİNCİ SAĞ DA LAİKLERE VE ATATÜRKÇÜLERE YÖNELİK ZULÜM VE KATLİAMLAR İÇİN HELALLİK Mİ İSTEYECEK?

İslamcılar, Doğan Öz, Bedri Karafakioğlu, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Necib Hablemitoğlu, Ali Günday, Kemal Türkler cinayetleri ile yüzleştiler mi?

Gezi Direnişi sırasında katledilen gencecik insanlarımızın aileleri ile helalleştiler mi?

Maraş katliamı ile, laik aydınların canlı canlı yakıldığı Sivas katliamı ile yüzleştiler mi?

28 Şubat sonrasında gündeme gelen “ikna odalarını” savunacak değilim ancak şu da bilinmelidir ki türban, 12 Eylül ürünüdür. Kenan Evren’in yeniden keşfederek YÖK aracılığı ile üniversitelere soktuğu türban üzerinden siyasi mağduriyet çıkaranların, çıplak aramayı “detaylı arama” diyerek sürdürmesine sessiz mi kalacağız?

Oruç tutmadığı ya da mini etek giydiği için katledilen insanların ailelerinden helallik istediler mi?

Kılıçdaroğlu, helallik isterken İslamcılardan bunların da hesabını soracak mı, yoksa hesap sorma sadece AKP’nin yolsuzluklarıyla mı sınırlı kalacak?

Geçen yıl T24 yazarlarıyla buluştuğunda “Asıl muhafazakâr bizdik, yıllar yılı değişmemek için direndik” diyen Kılıçdaroğlu, “helalleşme yolculuğu” ile yine 2. Cumhuriyetçilere, dinci sağa doğru açılım yapmayı mı kastediyor?

Ya da 2019 Necip Fazıl Ödülleri töreninde Erdoğan’ın dediğini mi uyguluyor? 

Ne demişti hatırlayalım?

“Tek parti CHP’sine ait dönemde, objektif bir şekilde araştırılması gereken karanlık noktalar bulunuyor. Öncelikle bunu yapması gereken ana muhalefet CHP’nin bizzat kendisidir. Açıkçası CHP’nin artık bu millete kendi tarihiyle ilgili kapsamlı, samimi özeleştiri vermesi şarttır. İskilipli Atıf Hoca’nın idamından Dersim olaylarına, Türkçe ezan zulmünden 27 Mayıs darbesindeki rolüne kadar pek çok üzücü hadisede, CHP kendi tarihiyle yüzleşme cesareti gösterememiştir. CHP’nin bir an önce milletin karşısına çıkıp ülkeye yaşattıkları için ya özür dilemesi ya da üzücü olaylardaki rolleri için pişmanlık duyduğunu söylemesi gerekiyor. CHP yönetimi geçmişleriyle yüzleşene; darbeler, katliamlar, yasaklar, idamlar ve kanlı sokak olaylarındaki rollerini cesaretle açıklayana kadar peşlerini bırakmayacağız.”

Erdoğan’ın bu sözlerle hedeflediği, CHP üzerinden Atatürk ve İnönü dönemleriydi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları